İki yıl oluyor sanırım… Ön sayfayı yazıp gazeteden çıkıp evime gideli…
Ve ertesi sabah kendimi “Rum casusu” olarak malum gazeteden okuyalı…
Ve ‘dostlarımın’ ateş çemberini nasıl da daraltabileceğini ve her şeyin ortasında nasıl da yapayalnız kalabileceğimi göreli…
Mesleği ve meslektaşları ciddiye alan biri olarak ve hangi görüşten olursa olsun onların varlıklarına saygı duyarak hevesle yürüdüğüm yolda bu işlerin öyle olmadığını görmek… Ne de büyük hayal kırıklığıydı…
Kolay değildi elbet her şeyi yeniden yazmak, yeniden inanmak ve yola koyulmak.
“Ayağını sağlam bas” telefonları alırken sudan çıkmış balığa döndüğümü unutamam. Hazırlıklı yakalanmam mümkün değildi çünkü ben gazeteciliği iftira ve tehdit ile yapanlardan öğrenmemiştim.
Neyse…
Nasıl bir ülkede yaşadığımızı anlatabilmek açısından geçtiğim peşrev faslını bitirip sorunun köküne, sistemin çarkına, zalimin zulmüne gelelim dedim bu ilk yazımda…
Sanırım Kıbrıs Türk siyasi yaşamında dün gördüğümüz manzaralar bir ilkti…
Mudilerin Meclis’i basmalarını saymazsak belediye çalışanlarının ‘anarşisi’ umutlanmaya yetti.
Dört aydır maaş almayan insanların aylardır sokağa taşan tepkisini Meclis kürsüsünden ‘haksızlık’ olarak yorumlayan aciz Başbakan ve kabinesi tam bir fiyasko örneği…
Hele bir gün önce basına verilen fotoğrafta şer odaklarının işbirliği memleketin sakilliğini bir kez daha resmetti.
Sevgiden, sevmekten bahsedenlerin 50 yıldır kimi ve neyi sevdiklerini çok iyi bilenler olarak bu başıboşluğu bu ‘kayıt dışılığı’ sindirip rahat uyku uyuyanlara değil sözüm...
Umudu koruyup, yaşamı kollayanlaradır sözüm.
Hala daha vaktimiz var. Dirilmek için, ses vermek için, güneşe koşmak için…
O güneş ki tekellerine aldıkları, o güneş ki elbet onları yakacak…
Dünümüzü çaldılar, bugün ise meçhul gibi, yarınlar kaldı bize bir tek umutlanacak. Onlar bizim, onlar biziz.
Şimdi çok çalışma, çok yorulma ve umutlanma zamanıdır.
Yeniden herkese merhaba demek ne güzelmiş…
YOLDA BULDUKLARIM
Mehmet Çiçek
· Babasının işinde çalışıyor.
· 20 yaşında…
· “İstenmeyen Adam” Cemil Çiçek’le akrabalığı yok. Politika ile ilgilenmiyor. Oy bile kullanmıyor.
· Özkan Yorgancıoğlu’nu Yeşilçam’dan hatırlıyor.
· Asım Akansoy’un üniversitede hoca olduğunu düşünüyor.
· Sosyal medya kullanıcısı.
· Nüfusun 250 bin olduğunu sanıyor.
· “Gözünü açacağına” söz verdi.
· “Yakında gaveye” geliyor…
Medya Etik Kurulu
Gazeteciler Birliği’nin girişimiyle uzun zamandır üzerinde kafa patlatılan Medya Etik Kurulu yeni yönetimin de hız vermesiyle yakında oluşturuluyor.
Meslek örgütleri ve sendikanın katılımıyla hayata geçecek oluşum, medya kazalarının önüne geçmede ve şikayet üzerine yapılacak değerlendirmelerde itibar zedeleyenlere gerekli uyarıları yapmada görev üstlenecek.
Tabii bu kurulun işlemesi için ilerici medya kuruluşlarının kurula sahip çıkması gerekecek. Umarım bazıları herkesi şaşırtır ve medyada kalite ve evrensel gazetecilik ortak hedeflerimizde bizlerle buluşur.
Meclis’te tabancalılar konuşuldu
Özel Güvenlik Yasa Tasarısı, Meclis’in ilk gündem maddesi oldu bu hafta. Oy çokluğu ile de reddedildi.
Başbakan, kurmaylarının oturuma katılmaması ve katılanlardan bazılarının ret oyu vermesiyle salondan hayli asık bir suratla ayrıldı.
Yasa tasarısını dahi geçiremeyen bir hükümetle baş başa olmanın ‘hafifliğiyle’ keyfinize bakabilirsiniz ama eğer tasarı geçseydi:
1- Tüm özel güvenlikçiler silah taşıma hakkına sahip olacaktı.
2- Yabancı şirketler istedikleri adamları getirip kovboy yapabilecekti.
3- Kiralanan Ercan’ın yeni sahipleri kendi silahlı ekiplerini yanında getirecekti.
4- Her ticari şirkete kendi güvenlik birimini oluşturma hakkı verilecekti.
Mahkeme önündeki bankta duruşmayı beklerken verdiği pozu hatırlayın.
Yitik bir ülkenin sözde başbakanı da o fotoğrafla bitmişti bana kalırsa...
Halkına sıkıntıdan başka hiçbir şey veremeyeceğini söylüyordu eli-kolu, yüzü-gözü, saçı-başı, duruşu…
Meydanlarda yalanla ikna ettikleri halkın iradesini mahkeme salonlarında çekiştiriyorlar don lastiği gibi hanedan ve ‘karşıtları’…
Polis eşliğinde parti meclisi topluyorlar, öğlen duyurup akşamüstü genel sekreter seçiyorlar.
***
Ulusal Birlik Partisi, kurulduğu günden beri Kıbrıs Türklerini bağımlı hale getirmek için özel bir çaba harcadı.
Halk güneydeki ‘gettolardan’ kurtuldu ama UBP’nin bizi tıktığı mandıradan kurtulmak pek mümkün olmadı.
Bulduğunu dağıttı, dağıttıklarıyla ilkesiz bir kitle yarattı.
Pahalı araba sürmenin iyi hayat olduğuna inandırdı herkesi.
Başınıza bomba yağmıyorsa ‘susacaksınız’ dedi. Daha fazlasını hayal etmene izin yok.
Konuşanı hain, yazanı satılmış, anlatanı düşman belledi.
Başkasına ait olanı dağıtırken çok bonkördü ama adalet dağıtmada da hep cüce kaldı.
İşte 21. yüzyılda geldiğimiz nokta:
Nokta, nokta, nokta…
Başbakan 'terörist' dedi ama ellerinden başka bir şey yok kanatacakları
SEVGİLİ GÜNLÜK
- Rüyamda Turgay Avcı’yı gördüm, İ. Melih Gökçek’le evleniyordu.
- Sponda’nın patates köftesini beğenenlerle gurme sohbetlerimi kestim.
- AP eski milletvekili Lagendijk, AK Parti’nin Abdullah Gül kanadından… Kesin.
- Sim ve Kıbrıs TV’de dönen Zaman Gazetesi reklamı da nerden çıktı yahu.
- Bir gasteci ‘gerici faşizme’ karşıymış, ‘ilerici faşist’ kendisi diye herhalde. O ne demekse!