MERİÇ ERÜLKÜ: BÜYÜK BİR TRAVMA YAŞAMAZSAK, BU SİYASET DEĞİŞMEZ

Meriç Erülkü, 1972 doğumlu… ABD’de İnşaat Mühendisliği okumuş, yüksek lisansını işletme üzerine DAÜ’de yapmış. Çetinkaya Spor Klubü’nde görev almış, çeşitli şirketlerde internet üzerinde çalışmış. Şu anda sanayi ve inşaat alanında

 

Meriç Erülkü, 1972 doğumlu… ABD’de İnşaat Mühendisliği okumuş, yüksek lisansını işletme üzerine DAÜ’de yapmış. Çetinkaya Spor Klubü’nde görev almış, çeşitli şirketlerde internet üzerinde çalışmış. Şu anda sanayi ve inşaat alanında kendi işinin sahibi. Müteahhitler Birliği yönetim kurulu üyesi. Siyasete en aktif olarak katıldığı süreç ise, Lefkoşa Belediye Meclis üyeliğine seçilmesiyle başlamış. Ancak 1998’den beri de UBP’nin çeşitli oranlarında görev almış, gençlik kollarında çalışmış. Bizzat Lefkoşa Belediye Başkanı Cemal Bulutoğulları’nın talebi ve teşvikiyle Lefkoşa Belediyesi Meclis üyeliğine aday olduğunu ve seçim sürecinde de hiç çalışmamasına rağmen en yüksek oyu aldığını anlatıyor, Meriç Erülkü. Ve belediye meclisine girdiği için pişman olduğunu…

 “Biz bu siyaseti dönüştürecek travmayı yaşamaya başladık. Siyasetçi mutlaka dürüst olmalı. Siyaset dürüstlük ve iş yapabilirlik sanatıdır, entrika sanatı değil. Milletvekili de çalışkan ve ahlaklı olmalı. Düzgün davranan insanların da seçildikten sonra kendilerini gösterme şansı yüksektir. Ama halk bunu takdir eder, etmez, bu da halkın sorunudur.”

“1974’den sonra yaşanan ganimet kültürü, bizi toplum olarak farklı yerlere itti. Kıskançlık duygusunu yükseltti. Komşusu falan arabayı aldı diye adam batma pahasına aynı arabayı alıyor, bugün. Bizim ülkemizde başkası para kazanmasın diye ticaret yapan insanlar bile var.”

“Siyasete bir şekilde toplum tarafından balans ayarı yapılıyor. Siyasetin çöküşü de otomatik bir balans ayarı. Demokratik mekanizmaları ne kadar da kötü kursanız, kendi içinde mekanizmalar bunu yapıyor. Toplumu da çok suçlamamak lazım. Mesela Amerika’da insanlar siyasetle hiç ilgilenmezler.”

 

LEFKOŞA BELEDİYESİ…

Meriç Erülkü özellikle son 1 yıldır Lefkoşa Belediyesi’ne odaklı çalışıyor. Sanayi Bölgesi’ndeki ofisindeki masasında da işi dışında belediye ile ilgili dosyalar dikkat çekiyor. Mevcut siyasi atmosfere ilişkin sorularımı da daha çok belediye örneği üzerinden değerlendiriyor.

Meriç Erülkü, mevcut siyaset yapma tarzının kendisine uygun olmadığının altını çiziyor, öncelikle.

“Ben Lefkoşa Belediye meclisine aday olmayı düşünmüyordum. Önce Gönyeli Belediyesi meclisine aday olmamı istedi arkadaşlar, reddettim. Daha sonra Cemal Bulutoğulları’nın ısrarıyla, Lefkoşa için aday olmayı kabul ettim. Kabul ettiğimde de belediye binasının kapısından iki defa girmişliğim ya var ya yoktu. İlgilendiğim ise, beledi hizmetleri düzgün almaktı. Ama ben partide kura çekimine bile katılmadım. Tanıtım kartlarımın yarısı, süreç bittiğinde elimdeydi. Arkadaşların çoğu tekrar tekrar kart bastırdı ama ben düzenlenen gezilerin de sadece bir tanesine katıldım. Bu şekilde dolaşıp kartımı verip oy istemek bana göre değil. Bana oy verecek olan insan, birilerinin hatırı, ya da zorlama ile değil, özelliklerimden dolayı bana oy vermeli.”

Belediye meclisindeki tavrının parti içinde sorun olup olmadığını soruyorum, Erülkü’ye.

“Aslına bakarsanız UBP demokratik bir partidir. Hatta CTP’den daha demokratiktir. CTP örneğin merkezi idare ile yönetilir, kararlar daha çok dikte edilir ve disiplinden çıkmak zordur. Oysa UBP’de daha esnek bir yapı var. Tabii hem partiyle hem de başbakanla ben de sıkıntılar yaşadım. Nisan, Mayıs’ta yapılandırma süreci vardı, ama mecliste UBP’den sadece ben boykot ettim. Bu süreçte çeşitli telkinler oldu ama hesaplar da ortadaydı. Bunları hem Maliye Bakanı, hem de Başbakanla paylaştım.”

Erülkü, belediye krizinin tırmandığı süreçte, ihraç kararının da UBP’nin gündeminde olmasına rağmen, bu seçeneğin kullanılmadığını söylüyor.

“Aslında hakkımızda partiden ihraç kararı alınacaktı, ama kimse geri adım atmayınca bundan vazgeçildi” diyor.

Erülkü gelinen son durumda belediye ile ilgili temel amacını ise şöyle anlatıyor;

“2014 Haziran’ında, Lefkoşa Belediyesi’nden ayrıldığımızda, sonraki belediyeye sürdürülebilir bir yapı bırakmalıyız. Bu bir CTP’li bir belediye de olabilir, UBP’li de… Benim için aynıdır. Bunu başaramadan gitti denmesini istemiyorum, kendim için. Ve bu yüzden de bu kadar uğraşıyorum.”

 

“BELEDİYE BAŞKANI’NIN İMZA YETKİSİ ALINAMAZ. MALİYE BAKANI SİYASİ MESAJ VERİYOR”

Meriç Erülkü yeniden yapılandırma kapsamında Ziraat Bankası’ndan alınacak kredi karşılığında, Maliye Bakanı’nın Lefkoşa Belediyesi Başkanı’nın imza yetkisini elinden alacaklarına ve gelir yönetiminin bankaya devredileceğine ilişkin açıklamalarını da değerlendiriyor.

“Ben belediye başkanının imza yetkisinin elinden alınabileceğini düşünmüyorum. Bence Maliye Bakanı burada daha çok siyasi bir mesaj vermek istemiştir. Bankanın ayrıca gelir yönetimini devralması da söz konusu değildir. Burada zaten bankanın riski sıfırdır. Devletin vereceği katkı payı temlik verilebilir ve devletin katkı payı garanti olduğu sürece, banka da risk taşımaz. Ancak genel olarak bu yeniden yapılandırma sürecinde, hem mali bir risk, hem de siyasi bir risk vardır. Sitemin içinde çökme olması durumunda, siyasi risk devreye girer ve o zaman, Tayyip Erdoğan bile düzeltemedi noktasına taşınırız.”

 

“DAHA AZ PARTİCİLİK YAPILMALI”

UBP’nin gelecek seçimde Lefkoşa Belediye Başkanlığı’nı kazanmasının mümkün olup olmadığını da soruyorum, Erülkü’ye;

“Halkın nabzını tutmayı becermem ama düzgün bir aday çıkarırsa neden kazanamasın. Halk artık daha az particilik yaparak adayların özelliklerine göre oy kullanmalı. Halkımız bu siyasi çöküşten ders almışsa, bedelini de ödemeye hazır olacak” şeklinde konuşuyor.

Bugün kimin iktidara geleceğinin önemli olmadığına işaret eden Meriç Erülkü, “mevcut yasaları da çalışmaya niyetli olanlar bir kılavuz olarak görebilir” diyor. 

 

“PARLAMENTER SİSTEMLE BURAYA KADAR”

Bir seçim öncesinde yasal değişikliklerin şart olup olmadığını soruyorum, bu kez Meriç Erülkü’ye;

“Seçim sisteminde bazı değişiklikler olmalı. Parlamenter sistemle gidebileceğimiz yer belli. Bugün 18 doktorun olduğu, hiçbir hukukçunun görev almadığı bir yasama organından yasama beklemek akılcıl değil. Ben Başkanlık sistemi önerebilecek uzmanlıkta değilim. Gördüğüm kadarıyla bu sistem biraz dara girdi. Bu konuda bilgili ve deneyimli uzman insanların ön ayak olmasıyla değiştirilmesi gerekir diye düşünüyorum. Yasama ve yürütmede ciddi sorunlarımız olduğunu ve bunların da aşılabilecek gibi görünmediğini düşünüyorum. Yargı, belki biraz daha iyi bir noktada olabilir. ben daha ziyade, birtakım sıkıntılar olduğuna inanıyorum.”

 

“SİYASETTE BU ORTAM KOLAY DEĞİŞMEZ”

Siyasetin geleceğine ilişkin de çok iyimser değil, Meriç Erülkü. Genel anlayışların kolay değişemeyeceği inancında. Bu anlayışlar değişmediği sürece de siyasetin de değişmeyeceğini söylüyor.

“Siyasette bu ortam kolay değişmez. Çünkü insanlar ve anlayışlar aynı. Biz büyük bir travma yaşamazsak da bu siyaset şekli değişmeyecek. Şu anda çok sığ bir siyaset var. Siyaseti, yandaşları devlete istihdam etmekten öteye göremedik, ne yazık ki. Ama bugüne kadar böyle geldiyse de böyle gitmez.”

 Mevcut, siyasi atmosferde aday olmayı, ya da siyasette daha aktif rol almayı düşünmediğini ifade eden Meriç Erülkü, “aslından benim seçilmemem de lazımdı, çünkü bir tane bile vaatte bulunmadım” diyor.

 

EKONOMİK PAKET…. “SEN YAPMAZSAN BAŞKASI GELİR YAPAR”

Ekonomik paketle ilgili de görüşlerini sorduğum Erülkü, şöyle konuşuyor;

“Ekonomik paketin tüm detaylarının halkla paylaşılmasına gerek yoktur. Paketten sorumlu kim olacaksa, bir heyet kurup, ana hatlarıyla önümüzdeki dönemin reform paketini hazırlar ve bu hedeflere nasıl varılacağını anlatır. Daha sonra da bunu özellikle ekonomi çevreleriyle paylaşır ve ana hatlardan kaçmayarak son şeklini verir. Ancak, bu süreçler içinde muhalefetin de yetkilendirilmesi gerekir. Seçilmiş insanların bu tür adımları atmaya yetkileri vardır. Ve tabii ki, biz paketlerimizi kendimiz hazırlayalım, Türkiye Cumhuriyeti’nin de deneyimli kadroları gerektiği yerlerde bizlere yardımcı olsun.”

“Bu paketleri sen yapmıyorsan bunu biri gelip yapacak” diyen Meriç Erülkü, özellikle kamudaki değerli insan kaynakların kullanılmadığına işaret ediyor.

Erülkü, “Sen aksini ortaya koyup, bunu uygulayamıyorsan, görevini yapmıyorsan, biri gelip bana bunu yapmam gerektiğini söylediğinde de bunu dayatma olarak algılamamak lazım” şeklinde konuşuyor.

 

“NÜFUS ÇOĞALMALI”

Ekonominin geliştirilmesinin biraz da nüfusa bağlı olduğuna işaret eden, Erülkü, ekonomik gelişim için planlı nüfus çoğaltımı öneriyor.

“Nüfusun bilinçli ve planlı bir şekilde çoğalması lazım. Çünkü 3455km2lik KKTC’de, 300 bin kişi yaşıyor. Yani km2’ye, 87 kişi düşüyor. Ekonominin gelişmesi için bunu değiştirmemiz lazım. Biz yatay büyümeyi seçip nüfusu yaydık. Bu şekilde verimli, bir ekonomi üretimi yapamazsınız. Örneğin Türkiye’de sadece İstanbul’da, km2’ye düşen insan sayısı 2500’dür. Ekonomi böyle çalışır. Toplumsal serveti heba etmemek lazım” diyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri