Ferdi Sabit Soyer, YENİDÜZEN’e yorumladı (3)
2013- 2015 Programının Değerlendirilmesi ve Eleştirisi
“Borç stokunun payı 2009’da %104.6; 2010’da %114.7 ve 2011’de %121.8”
“Anam bana borç mu sorar?”. Madem öyle, “anam” neden borcumu yazdı?
“İç borç yükünden ekonomiyi, ihtiyat sandığını, bankaları ve toplumu kurtarmalıyız.”
-------------------
Dış borçlanma ile ilgili 2013-2015 Ekonomik Programı’nda çok yeni ve ilk kez gündem gelen bir durum vardır. Bu programda, “Dış Borç” kavramı ve miktarı da iç borcun yanında anılmaktadır.
Aşağıda yazacağım iç ve dış borcun toplamının, GSYİH’ ya bağlantılı değerlendirmesini de ekonomik olarak yaparsanız, normalde KKTC’nin olduğu gibi batık olduğunu görürüz.
Nitekim PROGRAM bunu açıkça ortaya koymakta ve “Toplam Kamu Borcu Stoku” bağlamında meseleyi ele alarak bakınız ne demektedir?
İşte fenam giden hususlardan biri de budur. Biz kendi sorunlarımızın farkına, ancak başkaları yazınca, ya da söyleyince varıyoruz. Bunları daha önce söylediğimizde ise bize gereksiz işlerle uğraşan diye bakılıyordu.
Bunu program şöyle ifade ediyor. Kamunun toplam borç stokunun;
“GSYİH içindeki payına baktığınızda, 2009 yılında %104.6; 2010 yılında %114.7 ve 2011 yılında ise %121.8’e ulaştığı görülmektedir.”
İç borç ödenmeden duruyor. Dış Borç ise Türkiye’den olduğu ve geri istenmediği için durmakta…
Ama ekonomi bilimi ve toplumsal varlık gerçeği içerisinde bakınca, geleceğin selameti açısından durum hem de nasıl kritik!
Hele borcun GSYİH’ya oranı, % 121’8’e ulaşmışsa, bu bizim için tam bir alarm olmalı.
Evet, şimdi Türkiye bizden bunu geri istemiyor. Ama bazılarının da dediği çok yanlıştır.
“Anam bana borç mu sorar?”.
Peki o zaman ben sorayım.
Madem öyle, “anam” neden borcumu yazdı?
Belki istemez. Ama bu açıkça, en samimi şekilde alırsanız, “bak kendine çeki düzen ver, bu ilanihaye böyle gitmez” uyarısıdır.
Artık bu işin, “deftere” yazıldığı gerçeğini de görerek, biz de ona göre hesap kitap işine girmeliyiz. Peki ya istenirse?
Programda bu aynen şu şekilde ifade edilmektedir.
“Kamunun dış borçlanması 2010 yılında 3,746.8 milyon TL’ye, 2011 yılında 4,227.6 milyon TL’ye yükselmiştir. Dış borç stokunun GSYİH içindeki payına bakıldığında ise 2010 yılında %66.7, 2011 yılında %69.5 düzeyine yükseldiği görülmektedir”….
Evet, Dış Borç olgusu bu şekilde ifade edilmektedir.
“Kamunun dış borçlanması” ifadesi ile kibarca söylenen, Türkiye’den alınan borç nitelikli destektir. E, o zaman da başka şeyler de önemli olmalıdır.
Bu bakımdan bu programda ifade edilen ve 300 milyon dolarlık bir kaynak olan T.C Kalkınma Bankası kaynaklı ve karar verme mercii de T.C Başbakan Yardımcılığı olan kredi kaynağı, çok daha önem kazanmaktadır. Bu konuda bu borçlanmaya karar verecek olan kim olacak?
Eğer, bu KKTC hanesine yazılacaksa, ki yazılacak, o zaman bunun bu aşamada kullanılması veya kullanılmaması, ya da nasıl ve nereye kullanılmasına dair irade de buraya ait olması gerekir. Yoksa hem kararını almayacağız, hem de alamayacağımız ama başkalarının iradesi ile alınacak bir kararın, mali borcu da KKTC hanesine yazılacak.
Bu doğru değildir. Bu programda tartışılması gereken yanlardan biridir bu.
/ / /
200 milyonu aşkın faiz yükü
İç borç konusunda, programda bulunan iki önemli nokta daha vardır.
Bunlardan bir şudur. Kamu borçlarından kaynaklana faiz ödemeleri yapılmadığı için program şu ciddi uyarıyı da yapmaktadır.
“Kamu borç stokundan kaynaklanan yıllık, yaklaşık 200 milyon TL faiz yükü oluşmaktadır”.
Yani ekstra borçlanma yapmasak bile, yıllık borç faiz yükü, 200 milyon TL olarak, kamu iç borç stokuna binmektedir. Bu çok önemli bir durumdur. Siyaset ve sivil toplum bu konuyu bundan ötürü gündemine almalıdır.
Bu konuda da belli bir açılımın ilk adımı, imzalanan KKTC ve TC Hükümetleri arasındaki işbirliği PROGRAMINDA yer almaktadır.
Antlaşmanın , II.2 Maddesinde şu ibare vardır.
“2. Kullanım şartları Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Teknik Heyetleri arasında mutabakatla belirlenmek üzere, KKTC borç yönetimin faaliyete geçirilmesi ve kamu bankalarının reforme edilmesi amacıyla 300 milyon TL’ye kadar ilave kredi yardımı….”
Bu yıllık faiz ödemesinin 200 milyon TL olduğu gerçeğine bağlı olarak, programda bu olgunun yer alması önemli bir noktadır.
Borç ödeme yönetimin faaliyete geçirilmesi, bunun takipçisi olmak, her “yurtseverim” diyenin görevidir.
Ancak, bu maddede bence çok önemli bir vurgu var. Bunun “mutabakatla “belirlenmesi.
Hele “turizm ve belirlenecek alanlar” ifadesi ile kredi kullanılması yetkisinin tamamen T.C Başbakan Yardımcılığı’na bırakıldığı madde bağlamında bunu ele alırsanız…
Kendi meselemize kendimizin sahip çıkmamızı gerektiren bir ifadededir bu. Bunu kimse unutmasın.
Çünkü eğer, “mutabakat” ifadesi varsa, bunun size verdiği eşitliği, siz ancak, bu konuda esas derdin sahibi olarak, kendi enerjinizi ve katkınızı ortaya koyarsanız geliştirirsiniz. Bu alandaki gelişme, size başka alanlardaki söz ve karar alanlarını genişletecektir.
Demek ki bu konuda KKTC tarafı, hem ödevini iyi yapmalı, hem de işi ciddi bir şekilde ele alıp üretken olmalıdır..
Bu antlaşmaya göre ilave 300 milyona kadar olan ek kredi sözüdür. Mevcudun dışındadır bu. Bu bir anlamda olumlu bir ek imkandır.
“KAMU BANKALARINA REFORM ŞARTI”
Ancak bu şartın, kamu bankalarının reformu ile de bağlanması önemlidir. Burada esas olan nasıl ve ne şekilde sorusudur?
Çünkü, bu ülkede reform sözünün cılkının çıktığı açıktır. Ancak bazı sorulara burada açıklık yoktur. Kamu Bankaları dendiğine göre, “KOOP” kamu bankası değildir. O dahil mi? Üstelik olmalıdır. Çünkü kamu ona çok yüklenmiştir.
İhtiyat Sandığı dahil mi? Çünkü o da banka değildir. Ama dahil olmalıdır. Çünkü ona da çok yüklenilmiştir.
O zaman bu reform olgusunun içeriği çok önemli olmaktadır. Ha bunlar siyasi erkin iki dudağı arasında kalacaksa… Hepimiz düşünmeliyiz… Yok eğer bu “ver- kurtul” ise insanların “eksik kalsın” demesi gerekir.
Ancak, “mutabakat” ifadesi çok önemlidir ve siyasi erke de muhalefet ile sivil topluma da çok büyük bir toplumsal mesuliyet yüklemektedir. Şimdiden bunun üzerinde kafa patlatmak, fikir üretmek gerekir. Burada en büyük engelin güvensizlik olduğu da ortaya çıkmaktadır..
Hem bizim birbirimize karşı duyduğumuz, hem hepsimizin Türkiye’ye karşı, hem de Türkiye’nin tümümüze dönük duyduğu güvensizlikten söz ediyorum. Bunun için niyetler açık ve net olarak konmalıdır. Çünkü bu iç borç yükünden ekonomiyi, ihtiyat sandığını, bankaları ve toplumu kurtarmak oldukça önemli bir hedef olmalıdır..
--------------------------
YARIN: Enflasyon ve hedef göstergeler
--------------------------