· Kıymetini “kaybedince” anlarmışız!.. Elektrik de öyle...
· Birisi dedi ki, “yaşam normale döndükten sonra yine, gecede iki saat, şalteri indireceğim aşağıya... Ne güzel, televizyonsuz, bilgisayarsız geceler... Kimse başını bir makineye gömmüyor, sohbet ettik ailece...”
· Evin balkonunda “gururla” (!) izledim ki, tüm ülke karanlıkken, dağdaki bayrak ışıldıyordu sadece. “Ülkenin haline bak” dedim kendi kendine... Onca karanlığın içinde, ışıldasa ne yazar bayrak!..
· Karşı apartmanın çatısındaki kocaman su deposunun... Aslında
“depo” olmadığını anladım, elektriksiz gecelerde... Çünkü, elektrik geldiği an susan, sonra karanlıkla ‘gümbür gümbür’ çalışan bir jeneratör ne arıyor damın üzerinde... Üstelik, apartmanın tek bir dairesine dahi enerji sağlamazken... “Baz istasyonu” için iyi bir numara gerçekten de (!)
· Son zamanlarda fırsat olmamıştı, bu kadar çok kitap okumaya...
· “Sarılıp” da erkenden yatanlar, acaba ne kadar katkı sağlayacak, nüfus artışına!..
· İyi ki yağmurlu günlere denk gelmiş direniş!.. Bir de yaz mevsiminin göbeği olsa... Soğukta, bataniyaya sarılır, idare edersiniz de, ya sıcakta... Hele de “kokmak” için bekleyen koca bir mutfak dururken...
· Onca fırtınalı, yağmurlu soğuk günde, gecede, gece yarısında, sabaha karşı... Bu insanlardı yine “arızalara müdahale” eden... Çok da yemeyiniz haklarını... Bu direnişle uyandık biraz “özelleştirme”ye karşı!..
587 kişi polise gitti: ALDATILDIK “çıplak gösteren gözlüklerimiz, normal gösteriyor” (!)
Daha neler duyacağız neler!..
İnternet üzerinden çıplak gösteren gözlük siparişi veren yaklaşık 587 kişi ya gönderilen gözlüğün normal gösterdiğini ya da kargo yoluyla teslim edilen paketlerden alakasız malzemeler çıktığını belirterek dolandırıldığı ihbarında bulundu...
Nerede mi?
İstanbul’da...
Ve bu “dolandırıcılık” üzerine polis harekete geçti.
Şimdi “dolandırıcıya” mı kızmak gerekiyor sizce, yoksa, bu “yalan”a kananlara mı?
BÖYLE BİR KAMPANYA
Gazetelerin “basılı” halinin defteri az kaldı DÜRÜLECEK!..
Artık “sosyal medya” dedikleri internet ortamı var.
Elbette, asıl olan “gazetecilik”...
Nasıl ki, “taş plaklar” ortadan kalksa da, marifet yine “iyi ve kaliteli” müzikte... Yani mecra değişse de “gazetecilik” yaşayacak.
Ama örneğin kampanyalar!..
Mesela Büyükelçi konuştu, sosyal medya anında “refleks” gösterdi...
Gazeteleri hiç beklemeden!
Yaratıcılık sınır tanımıyor yani...
HAFTANIN ‘A-ACAİP’ İDDİASI
Denktaş’ın naşının top arabası üzerine ayakucu ön tarafa gelecek şekilde yerleştirilmiş olması tartışma konusu oldu. “İslam’a göre cenaze baş kısmı öne gelecek şekilde kabrine doğru yola çıkarılırmış”, ancak öyle yapılmamış.
Dinci gazete Akit’e konuşan Araştırmacı yazar Mustafa Yakutcan diyor ki; “Cenaze merasimini ben de TV’lerden izlerken dikkatimi çekti.
Yakutcan sonra iyice abartıyor!..
“Bizim inanç sistemimizde cenazenin baş kısmı öne gelecek şekilde kabrine doğru yola çıkarılır. Kıbrıs’ta trafik, Türkiye’nin aksine İngiltere’de olduğu gibi sol şeritten akmaktadır. Acaba Kıbrıs’ta cenazelerde son yolculuğuna Hıristiyan adetlerinde olduğu gibi ayakucu önde olacak şekilde mi çıkıyor...”
Ve bu habere bir okur yorumu:
Hep tersine giderdi zaten !..
Kaldır kadehi eyyy sevgili;
Önce gelişine, sonra gidişine ....
Dibini bulunca gelmişine geçmişine...!!
CAN YÜCEL
Fırtınanın şiddeti ne olursa olsun;
Martı sevdiği denizden asla vazgeçmez...
Alfred Capus
Bu yüz ifadelerinden ‘çözüm’ü okuyor musunuz?
Tam bir BEZGİNLİK hali !..
Bu yazı, 29 Ocak 2012 adres dergisinde yayımlanmıştır