İNGİLİZ İŞÇİ PARTİSİ’NDE YENİ DÖNEM

BİR KONFERANSIN ARDINDAN

 

 

BİR KONFERANSIN ARDINDAN

İNGİLİZ İŞÇİ PARTİSİ’NDE YENİ DÖNEM



Asım AKANSOY

Ekim ayı başında gerçekleşen ve CTP-BG olarak katıldığımız İşçi Partisi’nin yıllık siyasi konferansındaki hava, iktidara yürüyen partinin iyimserliğini taşıyordu. İşçi Partisi’nin anketlerde artık çok açık ara önde olmadığı yönündeki haberlere ve Ed Miliband’ın liderlik yeteneklerini sorgulayan makalelere rağmen Miliband’ın konferans konuşması parti lideri pozisyonunu sağlamlaştırdı ve Birleşik Krallıktaki seçmenlere çekici gelecek daha adil ve kucaklayıcı bir toplum vizyonunu ortaya koydu.

Miliband’ın konferanstaki konuşması, değerlerini ve karakterini göstermeye yönelik kişisel bir konuşmaydı. İşçi Partisi son zamanlardaki ve konferanstaki siyasi duruşu ile kendisini sendikalardan görece uzaklaştırarak siyasi merkeze yakınlaştığı izlenimi yarattı.

İngiliz İşçi Partisi liderliği, son zamanlarda yapmış olduğu açıklamalarla ekonomi ile ilgili güvenilirlik kazanmak için, kamu sektörü harcamalarını dondurma kararını geri çekmeyeceğini açıklamış ve birçok harcama kısıntısını devam ettireceğini belirtti. Ancak Miliband, ‘en geniş omuzlunun en ağır yükü taşıyacağı’ daha adil bir düzen sözü verdi.

 

ED MİLLİBAND NE DİYOR?

Ed Miliband'ın konferansta yaptığı konuşma hem partililer hem de medya tarafından olumlu karşılandı. Bir saatten fazla konuşan Miliband, geçmiş yıllara nazaran daha olgun ve kendine güvenli bir tablo çizdi. Eğitim politikaları (teknik bakalorya; 18 yaşına kadar zorunlu İngilizce ve matematik dersleri), çıraklık (ek finansman ve iş dünyası ile daha yakın çalışma sözü vermiştir) ve bankacılık (bireysel bankacılık ve yatırım bankacılığını yasa ile ayırma sözü vermiştir) ile ilgili birkaç öneri dışında, konuşma aslında somut herhangi bir politika içermedi.

Ancak Miliband’ın vizyonunu ortaya koymak ve Parti’nin uzun vadeli yönünü belirlemek için hazırlanan bir konuşmada somut politikaların dile getirilmemesi siyasi yorumculara göre bir önem taşımıyor. Yaptığı konuşma, aynı zamanda liderin kişiliğini ve değerlerini ortaya koymaya yönelikti. Bu açıdan bakıldığında, Miliband, ikna edici bir teatral performans sergiledi. Parti’yi hem ‘eski İşçi Partisi’nden hem de Tony Blair’in ‘Yeni İşçi Partisi’nden uzaklaştıran Miliband’ın sloganı “Tek Ulus İşçi Partisi”dir (One Nation Labour). ‘Tek Ulus’ ifadesini, 140 yıl önceki muhafazakar başbakan Benjamin Disraeli, toplumda giderek artan bölünmeye çözüm olarak işçi sınıfına hitap etmek için kullanmıştı. Bu ifadeyi Disraeli’den ödünç alan Miliband, iş dünyasından işçilere, kamu sektöründen özel sektöre, orta sınıftan fakirlere, kuzeyden güneye herkesin katılımı olan kucaklayıcı bir Britanya toplumu vizyonu ortaya koydu.

 

‘Tek Ulus’ ifadesi konferansın temasını – Britanya’yı yeniden inşa etmek - özetlemekle birlikte, kendisini tek ulusu savunan bir Muhafazakar olarak gören Cameron’a karşı da aslında doğrudan bir meydan okumaydı. Miliband, Başbakan Cameron’un politika ve hareketlerinin bölücü, kendisininkilerin ise kucaklayıcı olduğunu söyledi. Miliband’a göre şu anki krizden çıkmanın tek yolu bölünmek değil, birleşmek. Britanya’nın 2. Dünya Savaşı’nın ardından ülkeyi yeniden inşa etmek için birleştiği günlerdeki gibi...

 

EKONOMİ

İngiliz İşçi Partisi, 2010 yılında iktidarı kaybettiğinden beri, ekonomi yönetimi konusunda güvenilirliğini yeniden kazanmak İşçi Partisi’nin ana hedeflerinden biri oldu. Anketlerde Muhafazakarlardan açık ara önde olmasına rağmen, ekonomi konusundaki yeteneği ile ilgili aynı şeyi söylemek zor. Bu alandaki anketlerde İşçi Partisi, Muhafazakar Parti’nin arkasından geliyor. Bu nedenle, hem Miliband hem de Gölge Bakan Ed Balls konuşmalarında ileriye dönük olarak "zor seçeneklerden" bahsediyor. İşçi Partisi’nin toplumun beklentisini finanse edecek gücü olmaması nedeniyle, halkın desteklemediği kamu harcamaları kısıntılarını geri çekeceği yönündeki inanışı ortadan kaldırmak gerekliliğini duyuyorlar.

Ed Balls bunu net şekilde ortaya koyuyor: "Ne gibi bir ortam devralacağımızı bilmeden (2015’te) İşçi Partisi Hükümeti’nin vergi artışları veya harcama kesintilerini geri çekeceği yönünde bir taahhütte bulunamayız". Balls şunu da söylemiştir: "Her şeyi bir anda düzeltme sözü veremeyiz çünkü bu zor zamanlar umduğumuzdan daha uzun sürecek”.

Bu kasvetli mesaj aslında Parti’nin mali sorumluluk alanında İngiliz Hükümeti’nin kemer sıkma programına eleştirel yaklaşımına ters düşüyor.

Daha olumlu bir mesaj olarak, Balls ekonomi politikalarının belirlenmesinde kısa vadeli kararlar almaktan vazgeçileceği sözünü verdi. Özellikle de ulusal altyapı yatırımlarında. Süper hızlı genişbant, enerji, ulusal elektrik şebekesinin yenilenmesi, nükleer ve yenilenebilir enerji, sele karşı önlemler, yol ve demiryolları da dahil olmak üzere altyapıya sürekli ve iyi planlanmış şekilde yatırım yapılacağı sözü verdi. Daha da önemlisi, parti içi bir konsensüs ile yatırımlar konusunda uzun vadeli bir strateji oluşturulacağını söyledi.

Yine geleceğe yönelik bir strateji olarak, İş Dünyasından Sorumlu Gölge Bakan Chuka Umuna, Birleşik Krallıkta modern bir sanayi politikası gerekliliğinden bahsetti. Bu yöndeki mesajları Balls da verdi ve bu sanayi sektörü tarafından olumlu karşılandı.

Bu arada İşçi Partisi, Avrupa’daki kemer sıkma önlemleri ve mali kısıntılar ile ilgili ciddi eleştiri yaptı. Gölge Avrupa Bakanı Emma Reynolds, İşçi Partisi Hükümeti’nin geçmiş Aralık ayında, Cameron’un yapmış olduğu gibi mali kısıntıları veto etmeyeceğini ancak bunun sonuçları konusunda endişeli olduğunu – egemenlik bakımından değil, sosyal etkileri bakımından - belirtti. İşçi Partisi liderliği, kemer sıkma politikalarının Avrupa’nın krizden çıkmasını sağlayamayacağını düşünüyor.

 

SENDİKALAR...

Konferansın başında, parti liderliği ve sendikalar arasında, kamu sektörü ödemeleri ile ilgili bir tartışma yaşandı. Miliband, İşçi Partisi’nin sendikalarla olan farklılığını göstermek amacı ile  bir açıklama yayınlayarak, hükümetin aldığı ödemeleri dondurma kararını geri çekmeyeceğini duyurdu.

Sendikalar da aynı şekilde yanıt vererek, kamuoyu önünde partinin ekonomik stratejisini sorgulayıp ve özellikle de kamu sektöründeki harcama kesintilerini minimuma indirecek net bir alternatifi savundu. Ancak kamuoyu önünde daha ciddi bir tartışmadan kaçınıldığı da dikkatlerden kaçmadı. 

 

 

 

Arşiv Haberleri