Girne'de, Anafartalar Lisesi'nin en üst katında, kocaman bir kütüphane vardı...
Bir de müzik odası, ki amfi tiyatro gibiydi kat kat, ikisi vazgeçilmezimdi...
***
Kim almış, kim bağışlamış, nereden bulmuşlar bilemiyorum...
Müzik odamızdaki enstrümanlar gamimetti de, kitaplar olamazdı...
Tüm Aziz Nesin kitapları vardı kütüphanede, eline sağlık, kim getirmişse...
Bir de eşsiz Girne manzarası...
O nedenle, daha okul bitmeden, Nesin külliyatı yutulmuştu ki, zor topuz 4 buçuktan 5'lerle duvarıma bir diploma asabildiğim lisede aldığım en iyi eğitimimdi bu...
Sonradan anladım ki, meğerse ‘4 buçuktan 5’, daha makulmuş ‘7 buçuk 8’den (!)
***
İnsan hafızası daha eskiyi zor unutuyor, yeniyi kolay...
O nedenledir ki, daha dün ‘burnumuzu sürtenleri’, dört beş sene geçmeden alıyoruz omuzlara...
Her neyse, 'Azizname' kitabının hemen girişindeki dörtlüğü, on dörtlü yaşlardan beridir tutarım ezberimde...
Zannetme ki daim bişekçesine
siz her anırdıkça hu çeker millet
alkış beklerken siz eşekçesine
verir hakkınızı yuu çeken millet.
***
“Kabare Kıbrıs”ta nefis seçkiler vardı, Aziz Nesin ustadan..
Oradan aklıma geldi tüm bunlar...
Ve “Kabare Kıbrıs”a geniş sözümüz olacak elbette, bir başka yazıda...
Nesin’in şu meşhur öyküsü vardı oyunda...
Hani kadının birinin peşine düşer, adam... “Acaba ne olacak” diye bekler, meraklanır kadın da, yaşadıklarını anlattığı kocası da...
Peşine düşer, yanına oturur sinemada... Elini bacağından içeri atar...
Okşar... Sever... Kurcalar...
“Acaba ne olacak” der durur, kadın...
Sonra, peşinden eve gelir...
Soyunurlar birlikte...
Yatağa girerler...
Ve kocasına anlatırken olayı...
En sonunda der ki kadın:
“Ne olsun canım, hiç mühim değilmiş meğerse, senin her gece yaptığını yapacakmış...”
“Acaba ne olacak bu memleketin hali” diye sadece söylenip duranlara yapılıyordu gönderme...
***
Oyunun afişinde hangi “figür” kullanıldı, bilir misiniz, üç eşek, Kıbrıs eşeği...
“Üç maymun” yerine...
Görmeyen. Duymayan. Konuşmayan.
Anlayabilene...
Hiç mühim değil canım (!)