Sevgi ve saygı ile anıyoruz… (1940-2010)
28 Kasım 2010…
Tam iki yıl oldu, Fikret Demirağ’ı yitireli…
Kimisi ölünce ardında onca servet ve o servetten kaynaklanan bir ün bırakır.
Kimisi de, gelecek nesillere örnek olacak bir yaşam…
Ölümü anlamlı kılan, yaşamdır…
Yaşamın biçimidir… Arkasında bıraktıklarıdır.
Fikret Demirağ arkasında oldukça yüklü bir “Sanat – Yazın” mirası bıraktı toplumuna…
***
“Şiirin doğduğu yere / bir köy masalına gömdük onu / Şair ölümüyle de çoğalır / şiirlere gömdük onu…
***
Işık içinde yat, sevgili Demirağ…
Seni hep özleyeceğiz…
Gür Genç Korkmazel’den bir çeviri…
YASAK YERLERDE DOLAŞTIM…
Çeviri, çok önemli bir kültürel aktarım ve etkileşim aracı… Aslında, bazı uzmanlara göre tek tek diller ötesinde bir ortak dildir çeviri… Dillerin dilidir… Bu konuda çok tartışmaları oluyor…
Benim bu konudaki düşüncem, çevrilen eseri tekrar yazmak değil; özüne, üslûbuna, içeriğine zarar vermeden bir başka dile aktarmaktır…
“YASAK YERLERDE DOLAŞTIM…”
Yukarıdaki başlık, Gür Genç Korkmazel’in, İngiliz Şair John Clare’ın, şiir, günlük ve mektuplarını çevirip,yayınladığı kitabının adıdır. “İngilizlerin en büyük doğa şairi olan John Clare diye tanımladğı Clare, sanat ile hayat arasındaki arayı hep kapatmaya çalışmış ama bunu başaramamış… Yaşamının otuz yıla yakın bir zamanını akıl hastanesinde geçirmiş… O süreçte de üretmeyi sürdürmüştür. 19. Yüzyılın en önemli şairlerinden biri olduğunu anlıyoruz…
***
Başarılı bir iş yaptı Gür Genç… Keşke devam etse; çünkü, bütün kültür evrelerinin çeviri ile başladığı bile ileri sürülmüştür çoğu kez…
Bu (44) sayfalık kitabın, hacmi küçük ama içeriği çok ilgi çekici; kitabı, lütfen alın okuyun…
Size yeni ufuklar açacağına emin olabilirsiniz…
RÜZGARA YAZILANLAR
(356)
Bilmem, siz de benim gibi, zaman zaman, bazı sorulara takılır mısınız? Ör:
· Acaba, “Mata Hari”nin ya da, “Jan Darc’hın çocukları var mıydı?
Ben, bazı çok özel kadınları tanımadan, bu soruya: “Elbette ki, yoktu !” derdim.
“Çocuğu olan kadınlar, olmayanlar kadar fütursuz mücadele veremezler inandıkları yolda.” diye düşünürdüm. ! Çünkü, sadece ülkemde değil, yurt dışındaki tanıma fırsatı bulduğum bazı örgüt kadınlarının dahi, “Başıma bir iş gelirse, çocuklarımın hali ne olacak?” kaygısı…
Bazılarında ise, kendi tutuklanıp işkence görürken, çocuklarının da bundan paylarını aldığını söylemesi… Benim için bir uyarıydı…
***
“Çocukları olan insan, geleceğini kaderin eline rehin vermiştir.” diyor Montaigne…
Ben de, kadınlardan, “az kahraman” çıkmasını bu nedene yakın nedenlere bağlıyor ve Mata Hari ile Jan D’arc’ın kesin kes çocuksuz kadınlar olduklarına inanıyordum.
FAKAT
Fakat zamanla yaşadığım, tanık olduğum ve etkilendiğim durumlar, bana:
“Belki de vardı çocukları, Mate Hari’nin de Jan Darc’ın da” olgusunu düşündürüyor…
(357)
Arkadaşlarla tartışıyoruz. Biri:
- Ülkemizdeki Meclis aritmetiğine baktığımızda siyaset arenasında ağır basanlarla ‘temel sorunlarımızı’ çözmeyi beklemeyelim… çünkü, beklediğimiz çözüm onların varlıklarını tehlikeye atar… Bu konuda, “ilerici ve demokratik” güçler ve örgütlere çok iş düşer…
... İdeal çözüm ise – onlara göre:
… Gerek beyin, gerekse el emeğiyle çalışanların haklarını bir eksiksiz almaları gerek; yani, “Ulusal gelir” hakçasına bölüşülmeli.
… Bir üçüncü ve gerçekçi arkadaş ise:
- Boşuna çene yormayın… bu söylediklerinizin çözümü ülkemizde asla gerçekleşmeyecek. Özellikle de, 1974’ten beri süren “yağma, köşeyi dönme, eş dost vb. kayırma”, toplumumuzdaki tüm dengeleri altüst etti…
“Sosyal Sorunları Çözmek” aynı zamanda bir “Demokrasi” sorunudur. Demokrasi ise öyle sadece “siyasal içerikli” bir kavram değil… aynı zamanda “sosyal içerikli” bir kavramdır da…
Yani, yurttaşların, üretime olduğu kadar… Onun, ürünlerinin paylaşımını da, “emekleri” ve gerektiğinde, “ihtiyaçları” oranında katılmaları gerekmektedir de…
(358)
Son noktayı ise, az konuşan bir arkadaşımız koydu:
-Tüm bunların gerçekleşmesinde en büyük görev “aydınlara” düşüyor…
21. yüz yıl, yeni bir “Sosyal Sözleşmeyi” mutlaka gündeme getirecektir. Bu konuda yeni bir, “Devrimci Sürecin” eşiğinde olduğumuzu söyleyenler var.
Aklın ve emeğin hakkını, insan hak ve özgürlüklerini, bağımsızlık ve demokrasiyi, barışı ve kardeşliği… Madde madde alıp dokuyacak bir “Sosyal Sözleşmeyi” yürürlüğe koyacak olanların – her şeye rağmen- çalışmaları derinden derine yükseliyor…
***
Öncü ve toparlayıcı adaylara ve liderlere çok ihtiyacımız var…
(359)
Demek ki, ufuklara kara bulutlara yığılır da olsa…
Daha mutlu bir dünya…
Daha insancıl bir toplum adına…
Güzel şeyler yapmak mümkün…
Çünkü
Gelecek, gerçekten bize bağlıdır.
Biz insanlara…