“Ezik bir ülkenin insanları değiliz”
Siyasette bundan belki 5 ya da 10 yıl sonra nasıl bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu düşünmek için bir dizi sohbet gerçekleştireceğiz, siyasetçilerle. Bu kişiler daha çok siyasette yeni isimler olarak karşımıza çıkan ve belki de sonraki yıllarda aktif olarak siyaset sahnesinde görülme potansiyelleri yüksek kişiler.
Bugünden yarına kadar birçok konuda görüşlerini aldığımız bu isimlerin ortaya koyduklarının siyasetin geleceğine nasıl bir yön vereceğine, yeni isimlerin ne kadar yeni politikaların temsilciğini yaptığına ise siz karar vereceksiniz.
AYSU BASRİ AKTER……..SİYASETİN GELECEĞİ—YENİ YÜZLER
“…CTP salt muhalefet yapan bir parti değildir. CTP sorumlu muhalefet yapan bir parti. Ama çağdaş sol Avrupa vizyonu olan bir parti. Toplumsal çatışmayı uzlaşıya dönüştürmek için çalışan bir parti…”
“…Ezik , başarısız, önemi, değeri, kapasitesi olmayan bir ülkenin sahipleri değiliz biz…”
“…Ülkede haklim bir siyasi kültür var. Birçok negatif unsuru içinde bulunduruyor. Yenilik dışlanıyor. Hukukun üstünlüğüne, insan hakları ve demokrasiye inanmamız, şükran kültürünü dışlayıp, bu toprakları anavatan bilmemiz lazım. Bu olursa dünya ile aynı dili konuşursunuz…”
“…Bizim nitelikli insanlarımız göç ediyor. Özellikle son zamanlarda, İngiltere, Güney Kıbrıs hatta Türkiye’ye dönük dikkat çekici bir göç var. Siyasetteki kalitenin artması hem burada kalmaları hem siyasete korkmadan, usanmadan çekinmeden girmeleriyle mümkün olur…”
“…“Biz özelleştirmeye tabu olarak bakmıyoruz. Bu da bizim solculuğumuzdan hiçbir şey götürmez. Çalışan hakları ve kamu yararının gözetileceği adımlar atılabilir. Ama stratejik önemli sektörler dışında...”
“…“AK Parti yönetimiyle siyasi bağlamada bir ilişkimizin uzun zamandır olmadığını söyleyebilirim. Sayın Erdoğan, Serdar Dentaş, Turgay Avcı ve Tahsin Ertuğruloğlu gibi çeşitli siyasi parti başkanlarıyla bir araya geldi ama bizim 10 ay kadar önce talep ettiğimiz randevuya bir cevap gelmedi…”
“…“Türkiye hükümetinin İrsen Küçük hükümetine bu kadar çok imkan tanımasının hiçbir şekilde akıl alır olmadığını düşünüyorum, karşılıklı güven bu tür desteklerle bozuluyor…”
Bugünkü sayfamızın konuğu Asım Akansoy. 1968 doğumlu… Üniversite yıllarından beri siyasetle iç içe... ÜTK’da çalışmış, CTP’nin Gençlik Kolları’nın kurulması sürecinde aktif görev almış. Mağusa Belediyesi’ndeki 4 yıllık görev sürecinde özellikle Uluslararası Kültür Sanat Festivali’nin kurumsallaşması aşamasında çeşitli sorumluluklar almış. 1995 yılında parti meclisi üyeliği ile başlayan parti yetkili organlarındaki görevi devam ederken, kritik süreçlerdeki seçim kampanyalarında çalışmış. Akansoy aynı zamanda İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın Özel Kalem Müdürlüğü’nü de yürütmüş.
Asım Akansoy yaklaşık bir buçuk yıldır da ana muhalefet partisi CTP’nin Genel Sekreterliği’ni yapıyor.
DAHA VERİMLİ OLABİLİRDİM
Görevde bulunduğu süre içinde ne kadar verimli çalışabildiğini soruyorum öncelikle, Asım Akansoy’a;
Daha fazlası olabileceği görüşünde…
“ İstediğim verimlilikte olmadı. Partinin daha aktif daha dinamik olması gerekirdi. Aslında partinin gelişmesi için çok proje ürettik ama kritik bir dönemdi. Bir yanda UBP’nin beceriksizliği, bir yanda Türkiye hükümetinin dayattığı bir ekonomik paket, sendikalarla geçmişteki sorunlarımız bu sürecin yeterince verimli olarak değerlendirilememesinde etkendir. Biz bu dönemde statükonun artıklarıyla karşı karşıya kaldık. Bu dönemde performansın daha iyi olması gerektiğini düşünüyorum ama bir yandan da bu ortamda doğal bir sonuç olduğuna inanıyorum” şeklinde konuşuyor.
CTP ile ilgili özellikle daha etkin muhalefet yapmasına dair beklentilerin sıkça dile getirilen bir konu olduğunu hatırlatarak, bu konudaki değerlendirmelerini de soruyorum, Asım Akansoy’a;
“CTP salt muhalefet yapan bir parti değildir” diyor ve devam ediyor.
“CTP sorumlu muhalefet yapan bir parti. Ama çağdaş sol Avrupa vizyonu olan bir parti. Toplumsal çatışmayı uzlaşıya dönüştürmek için çatışan bir parti.”
CTP’nin de toplum gibi bir değişim yaşadığına işaret eden Akansoy, yine de bir yanda hem toplumu, hem partileri, hem de bireyleri değiştirmek zor” diyor.
DAHA DA İÇE KAPANIYORUZ, KENDİMİZİ KÜÇÜMSÜYORUZ
Akansoy’un altını önemle çizdiği dikkat çekici bir başka unsur da dünyanın sorunlarının lokal düzeyde çözülemeyeceğine ilişkin vurgusu.
“Giderek içine kapanan, dünya algımızı KKTC sınırları içine sınırlayan sanal bir dünya yaratıyoruz. Sorunlarımızı lokal düzeyde çözemeyiz. Artık çeşitli ittifak ve müttefikler geliştirerek, sorunların çözümüne, hem kendi ölçeğimizde hem de dünya ölçeğinde katkı koyabiliriz.”
Akansoy’a göre, toplum olarak uzun süredir kendimizi küçümsüyoruz. Oysa uluslararası aktör olma potansiyelimiz var.
“Kıbrıs çok stratejik konumda bir yer. Dünya ülkelerinin de bize ihtiyacı olduğunu anlamamız gerekiyor” diyen Akansoy, sadece Kuzey Kıbrıs’ın bile tek başına stratejik öneminin Kıbrıslı Türkleri dünya çapında çok önemli bir aktör haline getirebileceğine işaret ediyor.
“Ezik , başarısız, önemi, değeri, kapasitesi olmayan bir ülkenin sahipleri değiliz biz” diyor, Akansoy.
Peki bunun için ne yapmak gerekiyor diye soruyorum, bu kez;
Cevabı net…
“Bu küresel politikayı anlayacak aktörlerle olabilecek bir konudur. Ülkede haklim bir siyasi kültür var. Birçok negatif unsuru içinde bulunduruyor. Yenilik dışlanıyor. Hukukun üstünlüğüne, insan hakları ve demokrasiye inanmamız, şükran kültürünü dışlayıp, bu toprakları anavatan bilmemiz lazım. Bu olursa dünya ile aynı dili konuşursunuz.”
MYK DEĞİŞİKLİĞİ
Parti içinde yeniden yapılanma ve daha etkin siyaset üretme olarak tanımlanan MYK değişikliğini de soruyorum, Akansoy’a.
“Eski MYK ile oluşturduğumuz yapının yeterli olmadığına karar verildi” diyor.
Gerekçesi ne olursa olsun, seçimle göreve gelen bir MYK’nın PM tarafından görevden alınmasının ne kadar demokratik olduğunu soruyorum, bu kez.
“Aslında PM, MYK’yı görevden almadı. Sadece belli kişilerin görevden alınmasının adil olmayacağına, bunu tümden yapmak gerektiğine karar verdi” diyerek yanıtlıyor sorumu.
Ancak bu değişimin temelinde yatan etkenlerden birinin de parti içindeki dengeleri yeniden oturtmak olduğunu teslim ediyor.
Ve ortada bir seçim değil, uzlaşı üzerine oluşturulan bir MYK olduğunu da teslim ederek, “önemli olan MYK’nın çalışmasıdır. Biz farklı ve aktif çalışan bir MYK yaratmaya çalıştık ama tabii değişimi bir anda getirmeniz mümkün değildir. Bizde görev kutsaldır ve hepimizin alternatifleri vardır” şeklinde konuşuyor.
Demokrasinin bir anlamda askıya alınması değil midir bu yöntem, sizin bu konuda vicdanınız rahat mı diye sorduğumda ise,
“Biz demokrasiyi çalıştırdık. Askıya alınması ya da ihlali söz konusu değil. Bir ekip görevlendirildi ve bu ekip birtakım öneriler yaptı. PM de bunu uygun buldu. Bunun normal bir süreç olduğunu düşünüyorum” diyor.
Alınan karara göre CTP’nin 2013 Haziran’ında Kurultayı var. Akansoy, erken seçimi bu tarihin öncesinde öngördüğünü söylüyor.
Halkın içinde bulunduğu yıkıcı durumu ortadan kaldırmanın tek yolunun, erken bir genel seçim olduğuna da vurgu yapan Akansoy, “Türkiye hükümetinin İrsen Küçük hükümetine bu kadar çok imkan tanımasının hiçbir şekilde akıl alır olmadığını düşünüyorum, karşılıklı güven bu tür desteklerle bozuluyor” diyor.
Önümüzdeki seçimlerde milletvekili olmayı da hedeflediğini söyleyen Akansoy, bunun hem parti tüzüğü gereği, hem de mecliste olmamanın getirdiği dezavantajları ortadan kaldırmak için bir görev olarak algıladığını anlatıyor.
SİYASİ PARTİLER VE SEÇİM HALKOYLAMASI YASALARI
Bir seçim öncesi mutlaka yapılması gerektiği söylenen, Siyasi Partiler ve Seçim Halkoylaması Yasası değişiklikleri ile ilgili de görüşlerini soruyorum, Akansoy’a.
“Toplumun böyle değişiklikler yapmayı bekleyecek takadi kalmadı” diyor. Bu değişiklikler yapılırken, buna sivil toplum örgütleri, feminist hareketler ve toplumun genelinin de aktif olarak katılması gerekliliğinin altını çiziyor.
“Ne seçimi bu değişikliklerin önüne, ne de bu değişiklikleri seçimin önüne koymanın doğru olduğunu düşünüyorum” diyen Akanasoy, bu değişikliklerin bir anda sonuç yaratmayacağını, sadece engelleyici, daraltıcı bir etki doğuracağını söylüyor.
Siyasetçi kalitesi ile ilgili uzun zamandır devam eden tartışmaları da soruyorum.
“Bizim nitelikli insanlarımız göç ediyor. Özellikle son zamanlarda, İngiltere, Güney Kıbrıs, hatta Türkiye’ye dönük dikkat çekici bir göç var. Siyasetteki kalitenin artması, hem burada kalmaları hem siyasete korkmadan, usanmadan, çekinmeden girmeleriyle mümkün olur” diyor.
Sivilleşme ve demokratikleşmenin de partileri için önemine vurgu yapan, Asım Akansoy, bu konuda her türlü adımı atmaya bugünden hazır olsalar da bunun, sadece CTP milletvekilleriyle olamayacağını, toplumsal baskının UBP’ye yönelmesi gerekliliğine işaret ediyor. “Sivilleşme konusunda hazır olmayan ve süreci tıkayan UBP’dir. Bu konuda her türlü uzlaşıya açığız” diyor.
ÖZELLEŞTİRMELER
CTP’nin geçen başkanlık döneminde geniş katılımlı çalışmalarla oluşturduğu detaylı çalışmaların neden kamuoyuyla hala yaygın şekilde paylaşılmadığını soruyorum. Özellikle muhalefet partilerinden somut politikaların beklenildiği bir dönemde…
Akansoy şöyle devam ediyor;
“Biz çalıştığımız program üzerinde hala tartışıyoruz. Özellikle ekonomi bacağının daha etkin ortaya konması için çalışıyoruz. Ekonomiye çok hassasiyet gösterdik ve çalışmaları hızlandırdık.”
Bu tartışmalarda özelleştirme konusunun nasıl yer aldığını ve bu konuda ne düşündüğünü soruyorum, bu kez.
“Benim de partimin de özelleştirme konusundaki düşüncelerimiz topluma biliniyor” diyor ve şöyle devam ediyor;
“Biz özelleştirmeye tabu olarak bakmıyoruz. Bu da bizim solculuğumuzda hiçbir şey götürmez. Çalışan hakları ve kamu yararının gözetileceği adımlar atılabilir. Ama stratejik önemli sektörler dışında. Bu kurumlar zaten tekel olduğu için devletin kontrolü altında olması gerekir. Sonuçta biz Almanya değiliz. Özelleştirecek stratejik önemli kurumlarımız dışında neyimiz var ki? Özelleştirme konusunda genel prensipler olabilir ama bizim kendi şartlarımızı da düşünmemiz lazım. Dünya Bankası’nda çalışan arkadaşlarımız bu konular açıldığında bize gülüyor, neyi özelleştireceğiz diye.”
Akansoy partinin ekonomi ve diğer konularla ilgili çalışmalarını Aralık ayında kamuoyuyla paylaşmaya başlayacaklarının da altını çiziyor.
TÜRKİYE İLE İLİŞKİLER
Ve Türkiye ile ilişkiler konusundaki düşüncelerini de soruyorum, Akansoy’a. Türkiyeli yetkililerin Kıbrıs’taki iç siyasete yönelik çıkışları ile ilgili gerekli açıklamaları yapıp yapamadıklarını…
Akansoy, “son bir buçuk yılda CTP’nin çok açıklaması oldu. Kıta sahanlığı sınırlama anlaşmasından, Egemen Bağış ve Erdoğan’ın, Akça’nın açıklamalarına kadar. CTP %35 oyuyla olmazsa olmaz bir partidir ve gereksiz yere kimseyle çatışma düşüncesinde de değildir” şeklinde konuşuyor.
AKP İLE UZUN ZAMANDIR SİYASİ İLİŞKİMİZ YOK
Asım Akansoy Türkiye ile ilişkileri değerlendirirken, AK Parti hükümetiyle ilişkilerini soruyorum ve son derece ilginç bir yanıt alıyorum.
10 ay önce AK Parti yetkilileri ve Türkiye Başbakan’ı Erdoğan’dan talep edilen randevu ile ilgili bir yanıt alamadıklarını ve bir süredir doğrudan ilişkileri olmadığını anlatıyor!
“AK Parti yönetimiyle siyasi bağlamada bir ilişkimizin uzun zamandır olmadığını söyleyebilirim. Sayın Erdoğan Serdar Dentaş, Turgay Avcı ve Tahsin Ertuğruloğlu gibi çeşitli siyasi parti başkanlarıyla bir araya geldi ama bizim 10 ay kadar önce talep ettiğimiz randevuya bir cevap gelmedi. Bundan 10 ay önce Kıbrıs sorunu ve iç ekonomik gelişmeler hakkında konuşmak için Sayın Erdoğan, Davutoğlu ve Atalay’dan Ankara’da resmi görüşme için görüşme talep ettik ama yanıt alamadık.”
Bunu yorumlamasını istediğimde ise, “tabii ki bu tavırlar sıkıntıların aşılmasına bir katkı koymuyor. Türkiye yetkilileri ekonomik programın koşulsuz uygulanmasını talep ediyor. Oysa biz bunun piyasayı daraltıp insanları zor duruma soktuığunu ve göçü tetiklediğini görüyoruz. Bu durum ciddi ekonomik sıkıntılara işarettir. Bu sonuç bizi rahatsız ediyor” demekle yetiniyor.
Akansoy, TC Büyükelçisi Halil İbrahim Akça’ya bir telefon mesafesinde olduklarını da söylüyor ancak “biz ekonomik konuları Sayın Büyükelçiyle değil, kendi Maliye Bakanımız ve Başbakanımız ile konuşmak istiyoruz. Ama memlekette Başbakan var mı onu da bilmiyorum” diyor.
PARLAMENTER SİSTEM VAZGEÇİLMEZDİR
CTP’nin bir süre önce kendi içinde yaptığı çalışmalarda parlamenter sistemin vazgeçilmez olduğuna karar verdiğini de anlatan Akansoy, toplumların iradesinin siyasete yansımasının önemine vurgu yapıyor.
İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile bu konuda ciddi bir görüş ayrılığı olduğunu hatırlatarak, Sayın Talat’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylığı ve Başkanlık sistemi konusundaki görüşlerini de soruyorum…
“Cumhurbaşkanlığı seçimi şu an için gündemimizde değil. Bu konuda Sayın Talat’ın kendi değerlendirmeleri ve biz parti değerlendirmeleriyle bir sonuç üreteceğiz. Bu konuda bir sıkıntı yaşanacağını da sanmıyorum. CTP kadroları görev amaçlı iş yürütürler. O görevi o dönemde kim yapacaksa O sorumluluğu alır. Başkanlık sistemi konusunda da Sayın Talat, içinde bulunulan sorunlar ve açmazların, bu modelle daha efektif şekilde aşılacağını düşünüyor ama biz parti olarak bu konuda farklı düşünüyoruz.”
TOPARLANIYORUZ HAREKETİ
Son dönemlerde sıkça gündeme gelen Toparlanıyoruz hareketi ile ilgili de düşüncelerini soruyorum, Akansoy’a.
Sivil toplum örgütlerinin en az siyasi partiler kadar önemli olduğuna samimiyetle inandığına vurgu yapan Akansoy, hareketin tüm siyasi partileri benzeştirerek hata yaptığını düşündüğünü söylüyor ve şöyle devam ediyor;
“İnsanları meclise ve siyasete karşı soğuttuklarını ötekileştirdiklerini düşünüyorum. Ama yine de sorun değil. İşlev ve katkı olarak böyle sivil toplum örgütlerinin varlığının son derece değerli olduğunu ve siyasi partilere entegre olmadan daha büyük bir katkı sağlayacaklarını düşünüyorum”