Nida Tüfekçi
“…nasıl ki kafa olmadan gözleri, vücut olmadan kafayı tedavi etmeye çalışmamalıysak, vücudu da ruh olmadan tedavi etmeye çalışmamalıyız. Yunanlıları tedavi eden doktorların pek çok hastalığın farkında olmamasının nedeni budur. Çünkü aslında ilgilenmeleri gereken bütünü görmezden gelirler. Bütün iyi olmadan parça da iyi olamaz. Çünkü vücut için ve insana dair her şey için iyi ve kötü önce ruhta başlar ve baştan gözlere olduğu gibi buradan yayılır…” SOCRATES (M.Ö. 469-399)
Modern tıbbın gelişmesi ile birlikte bir süredir unutulmuş olan doğal tedavi yöntemlerine ilginin yeniden artmaya başladığı günümüzde, okumaktan zevk alacağınızı düşünerek bu yöntemlerden sadece bir tanesi olan Homeopati ile ilgili yaptığım bir röpörtajı yayınlamak istedim. Yalnız homeopatinin ne olduğunu anlatmadan önce, kısaca bütün Alternatif Tıp yöntemlerinin adamızdaki ve dünyadaki yasal boyutuna değinmek istiyorum.
Güney Kıbrıs da dahil olmak üzere tüm Avrupa ülkelerinde Alternatif Tıp Yasası, ve buna bağlı olarak da kurulmuş Alternatif Tıp Dernekleri bulunmakta. Uygulayıcılar bu dernekler tarafından onaylanmış kurumlardan sertifikalarını aldıktan sonra, tıp doktoru olsun veya olmasın hiçbir sorun yaşamadan mesleklerini icra edebiliyorlar. Ülkemizde alternatif tıp lehinde veya aleyhinde bir yasanın henüz olmayışından dolayı, bu tür uygulamalar yasa dışı olmamakla birlikte, tanımlanmış bir meslek alanı olmaması da uygulayıcılar açısından sıkıntı yaratıyor. Örneğin İngiltere’nin tanınmış üniversitelerinde dört yıllık Alternatif Tıp eğitimini tamamlamış vatandaşlarımız, diplomalarını Eğitim Bakanlığı’na onaylatabiliyorlar ancak işyeri açmak istediklerinde meslekleri yasalarımızda bulunan hiçbir tanımlanmış meslek kategorisi kapsamına girmediğinden Vergi Dairesi’ne kaydolup kendi iş yerlerini açamıyorlar.
Bu uygulamalardan yararlanmak isteyen vatandaşımızın da belirli kurumlar tarafından onaylanmış terapistleri ayırt edebilmeleri için ilgili yasanın bir an önce geçirilmesi, bu meslekleri denetleyecek birlikler ve derneklerin kurulması, Avrupa’ya uyum sağlayarak vatandaşımızın da Avrupalılar ile eşit kalitede hizmet almasının sağlanması şarttır.
Bütün Avrupa ülkelerinde, ABD’de ve Hindistan’da yaygın olarak kullanılan homeopati, ülkemizde maalesef henüz pek duyulmuş değil. Ancak örneğin Almanya’da sokaktan geçen herhangi birine sorsanız homeopatinin ne olduğunu bilir. Almanya’da, köylerdeki eczanelerde bile reçetesiz olarak satılan homeopatik ilaçları bulabilirsiniz. Vatandaşımızın en aşina olduğu Avrupa ülkesi olan İngiltere’ye değinecek olursak, yine burada da çok yaygın olduğunu görürüz. İngiltere Kraliçesi’nin ve kraiyet ailesinin özel doktoru bir homeopatdır. Londra Homeopati Hastanesi 1849 yılında kurulmuştur ve günümüzde homeopati Ulusal Sağlık Sistemi’ne dahil edilmiştir. Bu da demek oluyor ki sigortalı olan her İngiliz vatandaşı sigorta kapsamında ücretsiz olarak batı tıbbından yararlanabildiği gibi homeopatiden de yararlanabiliyor; ve yine Almanya’da olduğu gibi İngiltere’de de homeopatik ilaçlar eczanelerde reçetesiz olarak satılıyor, hem de kimyasal ilaçların aksine, herkesin ödeyebileceği çok ucuz fiyatlara satılıyor. Güney Kıbrıs’ta da homeopatik ilaç satan eczaneler bulunmaktadır.
Brezilya, Hindistan, Meksika, Pakistan ve Sri Lanka’da da homeopati Ulusal Sağlık Sistemi’ne dahil edilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) 2001 tarihli bir raporuna göre homeopati, bu adı geçen ülkelerde tüberküloz, kanser, sıtma, HIV (AIDS) ve daha birçok ciddi hastalığın tedavisinde kullanılmaktadır.
Avrupa ülkeleri dışında homeopatinin yasal olduğu diğer ülkelere örnek olarak Arjantin, Şili, Kolombiya, Kosta Rika, Küba, Ekvator, Malezya, Yeni Zelanda, Nikaragua, Rusya Federasyonu, Suudi Arabistan, Ukrayna, ABD ve Venezuela’yı gösterebiliriz. 2005 yılında Dünya Sağlık Örgütü (WHO), homeopatinin uluslararası olarak batı tıbbından sonra ikinci en sık kullanılan tedavi sistemi olduğunu ve dünya çapında 500 milyon kişinin bu tedavi yöntemine başvurduğunu duyurmuştur.
Güney Kıbrıs’ta da yaygın olarak kullanılan bu yöntem, Türkiye’de 2007 yılında Homeopati Derneği’nin kurulması ile birlikte yayılmaya başladı. Dernek bünyesindeki eğitim programı ile tıp doktoru olan veya olmayan kişilere homeopati eğitimi verilerek Türkiye’deki homeopatların sayısını artırmak, bu sayede homeopatiyi daha geniş kitlelere duyurmak ve daha çok insanın bu tedavi yönteminden yararlanmasını sağlamak hedefleniyor. Bir yıldan fazladır devam etmekte olduğum bu eğitim vasıtası ile değerli hocam Dr. Günnur Başar ile tanıştım. Hem Günnur Hanım, hem de Yunanistan’dan bizlere eğitim vermek için dönüşümlü olarak İstanbul’u ziyaret etmekte olan diğer kıymetli hocalarım vasıtası ile çok özel bir meslek sahibi olma yolunda ilerliyorum. İnsanlarımızın özüne dönerek doğal tedavi yöntemlerine yeniden ilgi duymaya başladıkları bu dönemde ben de üzerime düşeni yaparak homeopatiyi kendi ülkemde duyurmak adına sayın hocam Dr. Günnur Başar ile yaptığım röportajı sizlere sunuyorum. Kanser hastalarıyla yürüttüğü gönüllü çalışmalarla A.B.D’de “International Congress of Art Therapy-2005”de ödüle layık görülen sayın hocam Dr. Günnur Başar, 2004’ten beri “Holotropik Nefes Çalışmaları” ve homeopati ile uğraşıyor.
Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz?
İzmir doğumluyum. 1987’de Ege Tıp Fakültesi’nden mezun oldum. 1992’de Aile Hekimliği İhtisasımı tamamlayıp Almanya’nın Köln şehrinde Genetik alanında doktora yaptım. Türkiye’de ve yurtdışında çeşitli hastanelerde doktor olarak çalıştıktan sonra ilaç sanayiinde araştırmacı ve yönetici olarak çalıştım.
1997’de psikoterapi eğitimine başladım. Psikodrama, sanat terapisi, aile dizimi terapisi (sistemik fenomenolojik yaklaşım) eğitimleri aldım. Yaklaşık 12 yıldır yurt dışında alternatif tıp ve enerji tedavileri konusunda çeşitli eğitimler aldım. Evliyim ve bir kızım var.
5 yıl önce kurduğumuz Türkiye Homeopati Derneği’nin halen başkanlığını yapmaktayım. Yunanlı Homeopat arkadaşım ve meslektaşım, Yunan Homeopatlar Birliği Başkanı Dr. Vangelis Zafiriou ile işbirliği içerisinde başlattığımız eğitim programı çerçevesinde Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’ta hizmet verecek homeopatlar yetiştirmeyi hedefliyoruz. Dr. Vangelis Zafiriou, Avrupa Homeopatlar Komitesi'nin Eğitim Komisyonu'na danışmanlık yapmaktadır. 29 yıldır klasik homeopati uygulamakta ve 26 yıldır da Yunanistan başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesi ve diğer ülkelerde homeopati eğitimi vermektedir. Avrupa Homeopati Birliği kriterleri ve müfredatının uygulandığı eğitim programımızda ben, Dr. Vangelis Zafiriou ve diğer Yunanlı meslektaşlarım eğitim vermekteyiz.
Homepati nedir?
Homeopati, 250 yıl kadar önce Hahnemann adlı bir Alman doktor tarafından geliştirilmiş doğal, yan etkisiz ve bütünsel bir tedavi yöntemidir. Hahnemann, alışılagelmiş tıbbi tedavilerin aksine bir şifa yönteminin hastaya hiçbir zarar vermeden uygulanması ve yan etkilerinin olmaması gerektiğini, tedavinin mümkün olduğunca kısa ve etkili olmasını savunmuştur. Homeopati, yalnızca fiziksel sağlığa değil, duygusal, zihinsel ve ruhsal sağlık alanlarına da etkilidir. Bütün düzeylerde optimal sağlık sağlar. Homeopati, herkesin kendine özgü biricik bir sağlık durumu olduğuna inanır ve doğadaki benzer prensipleri, özel biçimlendirilmiş remediler (tedavi için kullanılan karışımlar) yoluyla kullanarak en eski tedavi edici yöntemler yardımıyla bütün bedende uyumu ve dengeyi tekrar kurar.
“Benzer benzeri tedavi eder”
Homeopati, homeos (benzer) ve pathos (hastalık) kelimelerinin birleşmesinden oluşmaktadır; ve “benzer benzeri tedavi eder” mantığı ile çalışmaktadır. Sağlıklı insanda hastalık belirtisini gösteren madde, hasta insana çok küçük dozda verildiğinde aynı hastalığı iyileştirir. Örneğin yüksek ateş, terleme, mide bulantısına sebep olan madde, örneğin bir bitki, aynı şekilde sebep olduğu rahatsızlığı iyileştirebilir.
25 yıllık tıp doktorusunuz. Homeopatiye yönelme sebebiniz nedir?
İlaç sanayiinde çalıştığım dönemde kimyasal ilaçların başarı oranının yüzde 50’den fazla olmadığını ve bir çok da yan etkisi olduğunu gördüm. Bu sebeple alternatif tedavi yöntemlerine ilgi duymaya başladım. Amerika’da bulunduğum dönemde homeopati ile tanıştım ve 3 yıl bu konuda eğitim aldım.
Klasik tıbbın tedavi yaklaşımına karşı mısınız?
Klasik tıbbın eksiklikleri olduğunu düşünüyorum.
Ne gibi bir eksiklik? Homeopatinin batı tıbbından farkı nedir?
Klasik tıp semptomlara karşı ilaç veriyor, hastalığa karşı değil. Temel tedavi anlayışımızın değişmesi gerek. Mesela herkesin midesinde bir santimetre büyüklüğünde ülser olsun. Tıp hepsine aynı ilacı veriyor. Ama hiç birisinin semptomu aynı değildir. Kimisinin kızdığı zaman midesi ağrır, kimisinin üzüldüğü zaman, kimisinin gece yarısı ağrır, kimisinin açlıktan.
Tıp, migren rahatsızlığı olan birisine ağrı kesici verir. Bu ilaç o an için ağrıyı yani semptomu baskılar ama kişinin bir daha başının ağrımamasını sağlamaz. Burada beden kendini onaramadığı için belirtiler ortadan kalkmaz. Şeker hastalığında, yüksek tansiyonda olduğu gibi… Bu hastalar ömür boyu tansiyonlarını ve şekerlerini düşüren ilaçlar kullanarak tansiyon ve şekerlerini normal seviyede tutabilirler. Ama tedavi nedir? O kişi bir daha yüksek tansiyon, şeker hastası olmayacak demektir. Homeopatinin yaklaşımı ve yöntemi budur. Oysa batı tıbbının semptomları baskılayan ilaçları sayesinde, bu ilaçları kullanan insanlar, tansiyonları ve şekerleri hep normal olsa bile sonunda bu hastalıkların komplikasyonları sayılabilecek şeylerden ölmektedirler -böbrek yetmezliği, kalp enfarktüsü, beyin kanaması gibi… Bu ve benzeri durumlar belirtilerin ortadan kaldırılmasının hastalığın tedavi edilmesiyle aynı anlama gelmediğini; hatta belirtilerin bastırılmasının başka düzlemlerde daha fazla komplikasyonun ortaya çıkmasına yol açtığını göstermektedir.
“Homeopati bütünseldir”
Homeopati klasik tıbbın aksine, kişiyi bir bütün olarak ele alır. Batı tıbbı ise bedeni bütün olarak ele almaz, organları tıpkı bir makinenin birbirinden bağımsız parçaları gibi ayrı ayrı tedavi etmeye çalışır. Organizmaya fiziksel beden olarak bakar. Oysa duygusal, ruhsal parçalarımız da var. Hasta ile bir buçuk-iki saatlik bir görüşme yapılır. Sadece fiziksel şikâyetlerine değil, duygusal özelliklerine, uyku, sıcak, soğuk ve yiyecekler ile olan ilişkisine, daha önce nasıl hastalandığına bakılır, ona göre kişiye özel bir tedavi uygulanır. Kişinin birden çok rahatsızlığı var ise tek bir ilaç ile tüm rahatsızlıkları iyileşir, batı tıbbındaki gibi her rahatsızlığa ayrı ilaç verilmez. Mesela sessiz, sakin, ağlayamayan, duygularını yeterince ifade edemeyen bir insan geliyor. Aynı zamanda baş ve mide ağrısı çekiyor. Yapılan görüşme sonrasında hastaya tek bir ilaç veriyoruz. Bu ilaç onun baş ve mide ağrısına, hem de içe kapanık depresif haline iyi geliyor.
“Kimyasal değil doğal ilaç”
Homeopatinin klasik tıptan diğer bir farkı da kimyasal değil doğal ilaçların kullanılmasıdır. Bu ilaçlar bitki, hayvan ve minerallerden elde edilip, hiçbir kimyasal işlemden geçmeden, ve yok denecek kadar az etken madde içerecek şekilde güvenli labaratuarlarda üretilirler.
“Yan etkisi yok”
Bu ilaçların yan etkisinin olmayışı tamamen doğal olmasından kaynaklanmaz. Biliyoruz ki doğanın kendisinde de toksik maddeler vardır ve bizler bunları kullanırız. Tedavi amacı ile verdiğimiz ilaç miktarının çok küçük olmasından dolayı yan etkisi yoktur.
“Tamamen zararsız”
Homeopatik ilaçlar hastanın “yaşam gücünü” aktive eder. Bu ilaçlar hastanın kendi gücüyle çalıştığı için tümüyle zararsız ve yan etkisizdir, bebekler, hamileler ve yaşlılarda güvenle kullanılır. Doğru ilacı bulamamış olsak bile, yanlış ilaç hastanın yaşam gücüyle hiçbir şekilde etkiye girmeyeceği için yararlı ya da zararlı herhangi bir etkisi olmayacaktır. Kaldı ki, klasik tıpta doğru ilaçların bile çoğu zaman kaldırılamayacak sistemik yan etkileri olduğunu biliyoruz.
İlaçlar hakkındaki “bilimsel” bilgimiz son 50 yıla dayanmaktadır. Tıp bize son 50 yıldır “İlaç içmezseniz iyileşmezsiniz” diyor. Ondan önce bütün dünyada homeopatik prensiplere uygun tedaviler yapılmakta ve insanların büyük kısmı iyileşmekteydiler. Aslında doğal bir iyileşme gücümüz var. Bu, tıbbın görmezden geldiği bir şey.
Homeopati ile kronik hastalıklar da iyileşebiliyor mu?
Kronik hastalıklar doğada olmayan şeyler. Doğada sadece akut hastalıklar vardır. Doğada tansiyonu olan tavşanlar, depresyonlu filler, kalp rahatsızlığı olan aslanlar görebilir misiniz? Ya da obez kaplanlar? Niye rahatsızlandığımızı anlarsak tedavi edebiliriz.
Homeopatinin bilimsel olmadığına dair tartışmalar ile ilgili ne söyleyebilirsiniz?
30 yıl öncesine kadar aspirinin de nasıl etki ettiğini bilmiyorduk, dolayısıyla homeopatik ilaçların doku düzeyindeki etkilerinin tam anlaşılmamış olması onların klinikte gözlediğimiz etkilerini yok saymamızı gerektirmez.
Homeopat olmak için tıp eğitimi almış olmak zorunlu mudur?
Zorunlu değil ama her alanda olduğu gibi homeopatide de fazla bilginin her zaman faydası vardır. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de aslen doktor olmayan ama çok başarılı homeopatlar var. Yunanistan’ın önde gelen homeopatı, dünyaca ünlü George Vithoulkas da tıp doktoru değildir. Bu, ülkeden ülkeye değişen bir durumdur. İngiltere, Almanya, İsviçre ve Yunanistan gibi birçok Avrupa ülkesinde tıp doktoru olmanız gerekmez. Avrupa’da iki organizasyon var. Biri tıp doktorlarından kuruludur, diğerinde aslen doktor olmanıza gerek yoktur. Avrupa Birliği’nin verilerine göre şu anda 40.000 tane homeopati tedavisi uygulayabilen doktor bulunuyor.
Türkiye’nin homeopati ile tanışması neden bu kadar geç oldu?
Doktorlar yönelmedi. Ayrıca Türkiye’de ilaç firmaları çok fazla egemen.
İlaç firmaları neden engel oluyorlar?
Çünkü homeopati çok ucuz bir tedavi. Kimyasal ilaçlar iyileştirmek yerine semptomları baskıladığı için ömür boyu kullanılmaları gerekiyor, hem de bir kişi farklı rahatsızlıklar için çeşit çeşit ilaç kullanıyor. Oysa homeopati ile tüm rahatsızlıkları tek bir ilaçla iyileştirebilirsiniz, hem de bu 1 liraya yapılabilir!
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Bedeni, bir makine gibi parçalara ayırıp tamir edilmesi gereken organları, önce hastalık isimleriyle etiketleyen, daha sonra da değiştiren ya da ilaçlarla baskılayan modern batı tıbbının aksine, her hastaya hak ettiği özeni ve saygıyı gösteren, onu “hastalık yolculuğu”ndan yaşama dair daha bilgili, daha bütüncül çıkarmayı hedefleyen homeopati, bu gün Dünya Sağlık Örgütü’nce de tanınan dünyada batı tıbbından sonra en fazla sayıda hastaya ulaşan en yaygın alternatif sağlık sistemidir.
Bu bilgilendirici röpörtaj için sevgili hocam Dr. Günnur Başar’a teşekkür ederim.