Londra'daki, Kıbrıs Türk Demokrasi Derneği, Turkiye Cumhuriyeti AB’den sorumlu Bakanı Egemen Bağış’ın Kıbrıs ile ilgili açıklamalarının, 1974’ten bu yana, Ankara’nın Kuzey Kıbrıs ile ilgili gerçek hedefinin ne olduğunun göstergesi olduğunu belirtti.
Kıbrıs Türk Demokrasi Derneği Genel Sekreteri, Derman Saraçoğlu imzasyla gönderilen açıklamanın tam metni şöyle;
"15 Temmuz Faşist Yunan ve EOKA-B Darbesi ardından, 20 Temmuz 1974’te, garantörü sıfatıyla Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bozulan anayasal düzenini sağlama gerekçesi ile, Ada’ya yaptığı askeri müdahale sonucunda, Kıbrıs’ın kuzeyini fiilen ele geçiren Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Kıbrıs’a yönelik gerçek niyetinin ne olduğu, 38 yıl sonra T.C’nin AB’den sorumlu Bakanı Egemen Bağış tarafından Dünya’ya ilan edildi.
Ankara, Egemen Bağış aracılığı ile, Kıbrıs’ın kuzeyinin Türkiye’ye ilhak edilebileceğinden söz ederek, Dünya’nın ve Kıbrıslı Türklerin nabzını yoklarken, öte yandan da Kıbrıs Rum Toplumu’nu, Kıbrıs Cumhuriyetini kışkırtmayı, Türk ve Rum Toplumları arasında düşmanlığı körüklemeyi amaçlıyor. Sözkonusu açıklamanın zamanlaması da dikkat çekicidir. Ankara’nın ilhak konusunu gündeme getirişi, tam da masada Kıbrıs Türk Toplumu’ndan çok, Ankara’yı temsil etmekte olan Derviş Eroğlu’nun, “Çözümsüzlük çözümdür” anlayışı ile görüşme yaptığının açığa çıktığı bir döneme “rastlamaktadır”. Oysa, Derviş Eroğlu’nun BM gözetimindeki görüşme masasına , Kıbrıs Rum Toplumu Lideri ve Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Dimitris Hristofias ile, Birleşik Federal Kıbrıs’a varabilmek için görüşme yapmak üzere oturduğu açıklanmış ve Eroğlu BM’ye bu yönde yazılı taahhütte bulunmuştu.
Gerek Egemen Bağış’ın açıklamaları gerekse “KKTC “ makamlarında oturanların yaptıkları Bağiş’ın söylediklerini destekleyen açıklama ve değerlendirmeler, 1974’ten bu yana, Ankara’nın ve yerli işbirlikçilerinin Kıbrıs’ın kuzeyinde yarattıkları ayrılıkcı rejimin nihai hedefinin de ne olduğunu açıkca ortaya koymaktadır.
Ankara’nın, 1974 işgali (Fethi) ardından bu güne, Ada’ya, Türkiye’den yerleştirdiği sivil nufus ile Cenevre Konvansiyonu’na göre savaş suçu işlediği ortadadır. Bu işlenen suçla bağlantılı olarak, Kıbrıs Türk Toplumu’nun toplumsal kimliği Ankara tarafından yok sayılmış, iradesi taşıma nüfus aracılığı ile ipotek altına alınmaya çalışılmış, uygulanan kolonyalist, dayatmacı, siyasetlerle Kıbrıslı Türkler, bir AB ülkesi olan kendi Anayurtlarında azınlığa düşürülmüşlerdir. Gerek Kıbrıs’ta, gerekse yurtdışında yaşayan Kıbrıslı Türklerin bu gidiş karşısında daha fazla sessiz kalmaları, yapılanları ve söylenenleri sineye çekmeleri elbette beklenemez.
Gelinen aşamada Ankara’nın, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin AB Başkanı olacağı 1 Temmuz tarihini de behane ederek, Kıbrıs’ta yeni ayrılıkcı fiili durumlar yaratma gayreti içine girdiği görülmektedir. Son dönemde, Ankara’dan ve yerli işbirlikçileri tarafından yapılmakta olan açıklamaların paralelliği, ton ve uslup benzerliği Kıbrıs’ın, Kıbrıslıların Ankara kaynaklı yeni bir ayrılıkcı hamle ile karşı karşıya kalabileceklerini göstermektedir.
Ankara’nın bugünkü egemenleri, AKP ve en başta Eroğlu- UBP Hükümeti olmak üzere, yerli işbirlikcileri Kıbrıs’ta Enosis (İlhak) hayali kurmaktadırlar. Bu çevreler 38 yıldır Türkiye’den Kıbrıs’a taşınan sivil nüfusu ise bu hayallerinin en büyük dayanağı ve lojistik gücü olarak görmeye başlamışlardır.
Ankara, uluslararası konjektürden de yararlanarak yeni oldu-bittilerle, Kıbrıs’ın işgal edilmiş (Feth edilmiş) %37 toprağını fiilen Türkiye’ye katmak , ardından da yaratılan fiili durumu kullanarak, Kıbrıs’ın bütünü üzerinde gördüğü stratejik çıkarları ile ilgili pazarlık masaları kurmak hayali içinde olabilir. Ancak bugünlerde bariz işaretleri verilen bu yol kimseyi düze çıkarmaz. Bu yola girilmesi, en başta Kıbrıs Türk Toplumu olmak üzere, Türkiye Halklarına da büyük zarar verecek, bölgemizde daha büyük bir gerginliğin kaynağı olacaktır. Serdar Denktaş’ın önerdiği gibi, bu amaçla ‘’KKTC’’ vatandaşlığı temelinde bir referanduma gidilse bile, böylesi ‘’Çakma’’ bir referandumun sonuçlarının, ne Kıbrıs’ta ne de Dünya’da hiçbir hukuki geçerliliği olmayacaktır.
Kıbrıs Türk Demokrasi Derneği olarak, Egemen Bağiş aracılığı ile ilhak ya da iltihak (Enosis) yönünde nabız yoklamaya kalkan Ankara egemenlerini ve Kıbrıs’ta, bu adıma ‘’Olabilir’’ diyerek onay verebilecek kadar gaflet ve ihanet içinde bulunan çevreleri, şiddetle kınıyoruz. Onlara Kıbrıs Türk Toplumu’nun geleceğinin Birleşik Federal Kıbrıs’ta olduğunu yeniden hatırlatırız . Her ikide bir inanmadıkları halde ,BM Parametrelerinden dem vurarak demagoji yapan bu çevreler iyi bilsinler ki, Kıbrıs konusundaki BM Parametreleri de bizim ortaya koyduğumuz görüşlerden farklı bir içeriğe sahip değildirler.
Kıbrıs’ta, Kıbrıslı Türklerin onuru, varlığı ve Barış içinde bir gelecek için, yurt içinde ve dışında sesini yükselten, eyleme çıkan tüm örgütler, sendikalar, siyasal partilerimizle gençler, aydınlar ve tüm duyarlı vatandaşlarımızla dayanışmasını belirten Derneğimiz, varılan eşikte , Kıbrıs Türk Toplumu’nun, yıllardır Ankara tarafından üzerine çekilmiş kamuflaj örtü altında sürdürdüğü, kendine özgü isyanının ve direnişinin uluslararası platformlara taşınma zamanının geldiğine inanır".