Zor Dostum Zor

Erdinç Gündüz

Siyasi durum nedeniyle Kıbrıslı Türk,  zaten üç adım ötesini göremiyordu. Kaderine razı olmuş öylesine yaşayıp gidiyordu. Umutla ve sabırla bekleyen de vardı, umutsuzluk içinde çırpınanlar da... Tarihi boyunca çok zorluklar çekmiş çok darbeler yemişti. Hem Rum’dan, hem kendi içinden.  Çok iyi biliyordu, öğrenmişti Türkiye’de yaşanacak herhangi bir krizin, burayı misliyle vuracağını. Ve son günlerde yaşanan TL krizi ile, bir kez daha sarsıldı derinden. Görüntüye göre daha da sarsılmaya devam edecek.

***

Kendine ‘gazeteci’ diyenler verip veriştiriyorlar acımasızca. Gerçekleri bir kenara atıvermişler, sanki olup bitenlerin tek ve tek sorumlusu şimdiki hükümetmiş gibi, yükleniyorlar da yükleniyorlar.  Sanki, bu hükümet gider de, yerine ‘x’ hükümet gelirse herşey düzelecekmiş gibi...

***

Sosyal medya bir başka alem... Bilen de konuşuyor bilmeyen de.  Bir fikri olan da yazıyor, hiçbir fikri ve bilgisi olmayan da. Konuşsun, yazsın tabii. Herkesin söz söyleme, fikir yürütme özgürlüğü var ve olmalı da. Ama ‘kontrolsüz sosyal medya’da iş nerdeyse çığırında çıkmış durumda. En kabasından küfür mü istersiniz ? Bol bol... Beddua mı istersiniz ? Bol bol... Birazcık terbiye mi ? Hiç ama hiç kalmamış bazılarında...

***

Güneydeki dostlarımız (!) da farkında Kuzey’de olup bitenlerin. Bazıları sessizce ama alaylı bir gülümsemeyle izliyorlar durumu. Bazıları ise dayanamayıp döküyorlar içlerini. “Türkiye mi istiyorsunuz ? Alın size Türkiye...” diyerekten. Fırsatı ganimetten sayıp, güya, etkileyecekler Kıbrılı Türkleri !!!  Farkında bile değildirler galiba. Böyle yaptıkça daha da uzaklaştırıyorlar (güya) çok sevdikleri (!) Kıbrıslı Türkleri.

 


                                                            

Bir sohbet

 

Tesadüfen karşılaştığım yaşlı bir adam. Bütün ailemi tanıyordu. Kim olduğumu, kimlerden olduğumu öğrendiğinde sarıldı bana, hiç bırakmak istemezmişçesine. Gözleri de dolu doluydu. Babamla olan anıları anlatmaya başladı parça parça. Duygulandım. Ardından da ben soru yağmuruna tuttum onu.

“Aslen Aynikolalı mısın amca ?”

“Ben evet... Annem Podor’luymuş. Oradan gelin gelmiş Aynikola’ya... Sonra da ben doğmuşum...”

“Başka kardeşlerin var mı ?

“Var..Bir gızgardaşım bir da gardaşım var... Benden güçüg... Gızgardaşım İngiltera’da..Gardaş ise Avusturalya’da...”

“Özler misin Aynikola’yı ?

“Özlemez miyim  evlad ? Bırak havasını, suyunu, iki odalı,  daşdan evimi bile özlerim...”

“Gittin mi hiç ?”

“Bir defa giddim... Bütün gün ağladım. Bir daha da gidmek istemedim, istemem da...”

“Anlaşma oldu, isteyenler evine dönebilir deseler, döner misin köyüne ?”

Durdu... Dik dik baktı yüzüme... Vereceği cevabı mı düşünüyordu ? Yoksa bana nasıl cevap vereceğini mi ? Yüzündeki anlamını çıkaramadığım gülümsemeyle,

“Dalga geçen benimnan ?” dedi...

“İnanın annaşma olacak ? Ben inanmam hiç... Amma açıg gonuşayım, esgaza öyle birşey olursa bile çok düşünmem lazım.... Çok severim hala Aynikolayı, amma, bir daha da yaşamag istemem onca yıl yaşadıglarımı...”

“Rumlara güvenmen hiç galiba ?”

“Yog, güvenmem... Ne Rumlara ne da bizimkilere... Onnar dürddü biz dürddüg, bu halleri yaraddıg işde memlekedde.. Bilmezmiş gibi bagma yüzüme. Hem onnar sebeb oldu hem da biz...”

***

Daha da sürdü sohbetimiz. Çok ilginç şeyler anlattı yaşlı adam. Gençlerin hiçbir şey bilmediklerini, umurlarında  da olmadığını iddia etti. O ve onun yaşıtlarının çok şeyler yaşadıklarını ama çocuklarının ve torunlarının yaşamasını istemediğini ısrarala vurguladı.

Yanlış değil sanırım. Yaşı ilerlemişlerden kiminle konuşsanız benzeri şeyler söyleyecekler, eminim.

Anılar var... Özlem var... Ama gerçekler de önümüzde duruyor.

 


 

Sokak Ağzı

 

“Aslında kurtuluş yolu çok basit. Topluca tasarruf yapacağız. Lüksten vazgeçeceğiz. Lüks arabalardan da, lüks villalardan da. Harcamalarımızı da kısacağız. Devlet olarak da, bireyler olarak da... Fedakarlık yapmazsan sonumuz kötü. Hem de çok kötü.” (Muzaffer Aldağ)

***

“Merak ediyorum. Türkiye’de, McDonalds, Kentucky Chicken, Coca Cola, Pepsi Cola da yasaklanacak mı ? (Songül-Lefkoşa)

***

“Asgarı ücretliler kan ağlarken, her ay Asgari Ücret kadar ek mesai ödeneği alanların tepkisine çok şaşırdım. Bu mu fedakarlık ? (Mehmet Karaderi)

***

“Av mevsimi açıldı. Alın tüfeklerinizi çıkın ovalara. Bütün hıncınızı zavallı kuşlardan alın... Belki rahatlarsınız...” (Müesser)

***

“Memlekete bak... Bakan bile polisten şikayetçi. Bir benzerimiz daha var mı dünyada ?” (Ali Kaptan)

***

“Dünya Barış Günü’ymüş... Hangi Barış ?... Nerede ?...” (Gazanfer)

***

“TC Büyükelçisi ‘Fazla Mesai’ sorunumuz ile ilgili konuştu... İngiltere Büyükelçisi de yakında  KKTC’deki Beledi sorunlarla ilgili tavsiyelerde bulunacakmış...” (Aytül Günayar-Girne)