ZOR DÖNEMLER

Sami Özuslu

Dünyayla beraber ülkemiz de bir bilinmeze doğru yol almaya devam ediyor.
Her ne kadar ufukta aşı göründüyse de, evdeki hesabın çarşıya uymama ihtimali çok yüksek görünüyor. Türkiye üzerinden gelecek Çin aşısına fazla güven yok. İnsanlar haksız değil. Zira henüz deneme işleri bitmedi, aşı için izin de alınmadı. Bu durumda bu aşıyı kullanıma sokmak ne kadar doğru, emin değilim.
AB üzerinden gelmesi beklenen Batı ülkelerinde üretilmiş ve de onaylı aşıların ise ne zaman ne kadar geleceği henüz netlik kazanmadı.
İki Toplumlu Sağlık Komitesi vasıtasıyla 200 bin kişiye yetecek kadar, yani 400 bin doz aşı talep edildi. Ancak henüz Kıbrıs Cumhuriyeti’nden bu rakamın kabul edilip edilmediğine dair bir cevap gelmedi.
Güney’e getirilen ve uygulanan aşı miktarı da henüz ‘devede kulak’ misali… Üretim öncesi anlaşmalar yapılmasına rağmen talep o kadar fazla ki, aşılar ülkelere yetmiyor. AB Komisyonu ‘aşılar az temin edildi’ diye eleştirilere maruz kalınca 300 milyon doz daha sipariş verdi.
Üye ülkelere nüfusları oranında ve kademeli olarak dağıtılıyor aşı, bu yüzden küçük nüfuslu Kıbrıs’a da azar azar geliyor. Bu yüzden AB aşısı bizim tarafa da düşük miktarlarda ve zamana yayılarak aktarılacak gibi duruyor.
Hem Çin aşısının hem de AB aşılarının bu durumları nedeniyle belli ki ‘sürü bağışıklığı’ için daha epey zamana ihtiyacımız olacak. 
Oysa bu küçük ve izole toplumun süratle aşılanabilmesi halinde Kıbrıs’ın kuzeyi ‘güvenli bölge’ olabilir, birkaç ay içerisinde hayat büyük oranda ‘eski normal’e dönebilirdi.
Şimdi öyle anlaşılıyor ki bir süre daha ‘yeni normal’ koşullarda yaşamaya devam edeceğiz.

*  *  *

Kuşkusuz kolay değil bu koşullarda yaşamak. Seyahat özgürlüğümüz kısıtlanmış, sürekli hastalık kapma riski ve kaygısı var, geçim gittikçe zorlaşıyor, insanların önemli bir kısmı kötü koşullara mahkum halde yaşıyor.
Bunların bir kısmı virüsten, bir kısmı imkansızlıklardan, bir kısmı da kötü yönetimden kaynaklanıyor.
‘Bizi virüs değil ama hükümet öldürecek’ diyenlerin sayısı süratle artıyor. Çünkü alınan birçok önlemin ve kararın sosyal ve ekonomik tarafı yok. Bu da insanlar arasında adaletsizlik duygusuna yol açtığı bir tarafa, yaşam kalitesi bakımından var olan uçurumu daha da derinleştiriyor.
Diğer yandan vaka sayıları, özellikle yerel vakalar hız kesmiyor. Uzmanlar bu artışın bu nüfusa ve de mevcut olanaklara kıyasla ciddi riskler barındırdığını söylüyor.
Bu da ‘tamamen kapanma’ olasılığının uzakta olmadığı anlamına geliyor. Sağlık Bakanı Ali Pilli ikide bir farklı açıklamalarla kafaları daha da bulandırırken, yakın zamanda birkaç haftalık tam kapanma olasılığının yaklaşmakta olduğu hissedilebiliyor.
Güney’de 3 haftalık kapanma kararı alınması bizim tarafta da benzer bir kararın alınması ihtimalini güçlendiriyor.
Yani ‘zor zamanlar’, hatta ‘daha da zor zamanlar’ yaşamaya hazır olmak gerekiyor.
Vatandaş olarak da ama en çok da devletin buna hazırlıklı olması gerekiyor.
En çok da ‘yapılması gerekirken yapılmayanlar’ ve de ‘yapılmaması gerekenler’ hususunda…
Yoksa işler daha da sarpa sarabilir pekala…