Zibil işgal çirkefte boğulduk!

Serhat İncirli

Medeni kapitalizm ne emreder?

“Doğum günü, evlilik yıldönümü, sevgililer günü ve bilimum özel günlerde hediye alacaksın!”…

-*-*-

Kapitalizmin en korkunç felaket hali olan yoksulluk neyi emreder?

Nah alırsın!

-*-*-

Neyse!

KKTC’de durum nedir?

Efendim, bugün yani 26 Haziran evlilik yıldönümüm…

Eşime, özel günlerde hep aynı parfümü alırım…

-*-*-

Bu parfümden KKTC’de yok…

Ama bisikletle 30 dakika mesafemde olan Güney Kıbrıs’taki dev bir makretin parfümeri bölümünde var…

-*-*-

Fiyatı son üç  - dört yılda, 95 Euro’dan 115 Euro’ya yükseldi…

1 Euro, 2020 başında 9 TL’den işlem görüyordu…

1 Euro dün sabah 28 TL’ye ulaştı…

-*-*-

Yani 4 yıl önce yaklaşık 900 TL olan parfum, Euro’nun TL karşısında kazandığı değer nedeniyle dün itibarıyla 3 bin 200 TL’ye denk geliyordu…

Bakın, parfum, dört yılda 95 Euro’dan 115 Euro’ya yükseldi…

Yani Güney Kıbrıs’ta bahsettiğim parfümün fiyatında yüzde 21’lik artış oldu…

-*-*-

Ama TL cinsinden artış yüzde 255 oldu…

Meseleyi anladık değil mi?

-*-*-

Peki, KKTC’de hükümet örneğin bazı ürünlerde KDV’yi sıfırladı…

Bu bazı ürünlerin fiyatı ucuzlamadı mı?

Hayır ucuzlamadı!

Örnek mi?

Köpek maması…

KDV’yi sıfırladılar…

Ama aynı dönemde dövizin özellikle de Amerikan Doları’nın TL karşısında değer kazanması nedeniyle, raflardaki köpek maması fiyatı, KDV sıfırlaması öncesindeki fiyatın üzerine çıktı…

Tedbriler boşuna mıydı?

Evet, boşunaydı!

-*-*-

Efendim maaşlara zam yapılacak!

Şu kadar yapılmalı!

Asgari ücret şöyle olmalı!

Geçiniz!

Eğer TL’deki gidişat bu şekilde devam ederse, “medeni kapitalizmi” başımıza giydik, demektir!

Peki yeni systemin adı: “Zibil işgal çirkefte boğulduk!”

Aklıma başka sistem ismi gelmedi!

-*-*-

Peki çözüm?

Ya TL’nin boyunduruğundan kurtulacağız ki bunun en kısa yolu, Kıbrıs sorununun federal çözümdür; ya da el Fatiha!

Başka şansımız mı?

Yokhtir sayın ağalar!

Hamasetle olmiiiyi!

Ersin Tatar, al sana bir başarı öyküsü daha!

Türkiye’de özel bir hastane…

İstanbul’da…

Geçenlerde bir Kıbrıslı Türk hasta, bu hastaneye gitmiş…

Ayağında bir sorun var, anlatmış…

İsim, soy isim, adres derken; görevli kadın “Kıbrıslı mısınız?” diye bir soru sormuş…

Bizimki, “evet” dieyince, kadın, “Bir dakika efendim” diyerek, kalkıp başka bir odaya geçmiş…

Bizim Kıbrıslı Türk beklemiş…

-*-*-

Kadın geri gelmiş; “KKTC vatandaşı hasta alamıyoruz efendim” demiş utana sıkıla…

Kıbrıslı Türk sormuş; “… Peki neden?”

Kadın, “ben yanıt veremem” diye eğilmiş, bükülmüş…

Kıbrıslı Türk hasta diretmiş; “bir yetkili ile görüşmek istiyorum” demiş!

-*-*-

Yetkili gelmiş; “… Efendim, devletinizin hastanemize 30 milyon Amerikan Doları borcu var” demiş…

Bizim diz problemli Kıbrıslı Türk, “yahu demiş, hastane masraflarını ben kendim ödeyeceğim, devlet ödemeyecek ki” deyince, mesele değişmiş…

Bizim Kıbrıslı Türk diz problemli hastadan, bir miktar kapora istemişler falan…

-*-*-

Ne diyordu Ersin Tatar?

“KKTC bir başarı öyküsüdür”!

-*-*-

Bırakın öyle bilsin garibim!

Zavallı, n’aaaapsıııın!

Türkiye’de tek bir hastaneye borcumuz 30 milyon Dolar!

Dünkü kurdan 800 milyon TL!

Kim bilir bu sabah 850 milyon TL olmuştur!

Müstahakınızdır!

Müstahak!

Müjde veren yok!

Petrol bulan hiç kalmadı!

Bakıyorum Türk televizyonlarına, TOGG otomobil de yok!

İHA, SİHA da mı kalmadı?

Onlar da ortalıkta görünmüyor!

Karadeniz’deki gaz, evlere ulaşmadı mı hala!

Belki bize de gelir falan!

-*-*-

Müstahak!

Yoksullaşma devam ediyor…

Osman Kavala hala içeride!

Selahattin Demirtaş da öyle!

Milletvekili seçildiği halde, Can Ataklı da hala hapiste!

*-*-

Müstahak!

Açlık artacak!

Enflasyon yükselişini sürdürüyor!

Zamlar hız kesmiyor!

Dolar, Euro, Sterlin, anamızla, bacımızla yedi sülalemizle dans ediyor!

-*-*-

Müstahak!

Hamdolsun!

Hamdolsun!

Türkiye yüzyılı, aynı zamanda KKTC yüzyılı da olacak!

Hamdolsun!

Hamdolsun!

Huzur ve sevgi!

İnternette gezinirken izledim…

Etkileyici bir hikaye…

-*-*-

Bir zamanlar, küçük bir köyde, üç yaşlı adam, bir evin bahçesinde oturuyorlarmış…

Ev sahibi karı – koca, uzun süre oturan bu üç yaşlıyı fark etmişler ve çıkıp kendilerine, “kim olduğunuzu bilmiyoruz ama saatlerdir buradasınız, içeri buyurun, aç olmalısınız, bizimle yemeğimizi paylaşın, soğukta kalmayın” demişler…

-*-*-

Üç yaşı, “üçümüz birden eve giremeyiz” diye yanıt vermişler…

Kadın, “Neden üçünüz birlikte giremezsiniz?” diye sormuş!

Yaşlı adamlardan biri cevap vermis:

“… Bir arkadaşımın adı ‘Zenginlik’tir… O gelirse eviniz zengin olur, siz zengin olursunuz…Öteki arkadaşımın adı “Başarı”dır… O gelirse, her yapacağınız işte başarılı olursunuz… Ve benim adım da “Huzur Sevgi”dir… Ben gelirsem eviniz her zaman huzur ve sevgiyle dolacaktır…”

-*-*-

Bunun üzerine kadın ve kocası tartışmaya başlamış…

Adam, “Zenginlik”i davet edelim demiş…

Kadın, “Hayır Başarı gelsin” diye çıkışmış…

Uzun sayılan bir süre tartıştıktan sonra kadın dışarı çıkmış ve “Huzur Sevgi”yi içeri davet etmiş..

-*-*-

Huzur Sevgi ayağa kalkmış, yürümeye başlamış, öteki iki yaşlı adam da O’nu takip etmeye başlayınca, kadın, “hani üçünüz birden gelemezdiniz?” diye sormuş!

Huzur Sevgi açıklamış; “Tek başına Zenginlik’i davet etseydiniz, biz gelmezdik… Tek başına Başarı’yı çağırsaydınız yine diğer ikimiz gelmeyecektik… Ama madem ki Huzur Sevgi’yi seçtiniz, diğer ikimiz onunla mutlaka birlikteyiz…”

-*-*-

Huzur ve sevgi olan yerde, mutlaka başarı ve zenginlik de olur…

Ya da şöyle diyelim, huzur ve sevgi yoksa, neylemişim başarıyı, ne yapayım zenginliği!

Eğer herkes seni seviyorsa, sende bir sorun olmalı… Sevmeyenlerinin olması da çok önemlidir… İyi haftalar ve şimdiden mutlu bayramlar…