Yüzde 30’luk yeni bir parti

Sami Özuslu

 

Memlekette epey siyasi parti var.
Mecliste dört partiye mensup vekil var, ama çok sayıda meclis dışı parti de siyasi yaşamdaki rolünü oynamaya devam ediyor.
Dün bir sohbette “Sizin gücünüz neredeyse en büyük partininki kadar” diye bir espri yaptım.
Gülüştük.
Zira öyle bir parti yok.
Ama ‘toplumsal güç’ bakımından en az yüzde 30’luk destekleri olabilir.
En azından öyle bir potansiyel var ortada…

**

UNITED Medya’nın önemli konukları vardı dün…
Diyabet Derneği’nin yöneticileri ’14 Kasım Dünya Diyabet Günü’ dolayısıyla medyayı bilgilendirmek ve görüş alış verişinde bulunmak üzere geldiler, anlattılar, dinlediler...
Halk arasında ‘şeker’ diye anılan hastalıktan muzdarip o kadar insan var ki!..
Zaten etrafımızdan da biliyoruz ki diyabet oldukça yaygın bir hastalık.
Nüfusa oranını sorunca, “Yüzde 30” diyor dernek yöneticileri…
İşte “yüzde 30’luk parti” benzetmesi de buradan çıktı.

**

Diyabet Derneği, bir sivil toplum örgütü olarak birçok işlevi birden yerine getirmeye çalışıyor.
Tamamen gönüllülerden oluşan ve çok büyük kısmı diyabet hastası olan dernek yöneticileri bir ‘diyabet politikası’ oluşturulması için çaba sarf ediyor. Bu amaçla medyanın da desteğini talep ediyor.
Yenidüzen, SİM FM ve Kanal SİM olarak bu konuda dernek yöneticilerine bir tür ‘açık çek’  verdik, her türlü işbirliğine hazır olduğumuzu ilettik.
Basınımızın tamamının diyabet konusunda da, diğer hastalıklarla baş etmek için mücadele eden sivil topluma gereken desteği vermeye de hazırdır.
Üstelik toplumsal açıdan da bu tür işbirliklerine ve sinerji yaratmaya çok ihtiyacımız var.
Yaşamın her alanının giderek daha çok metalaştığının farkına da vararak, ‘dayanışma ruhu’nun canlandırılmasına dönük çabaların artırılmasında sonsuz yarar vardır.

**

Toplumsal o kadar çok ‘yara’mız var ki, ellenmesi elzem olan…
Diyabet de bunlardan biri…
Trafik de öyle…
Kanser de öyle…
Kalp damar hastalıkları da öyle…
Madde kullanımı da öyle…
Çocuk istismarı da öyle…
Şiddet olayları da öyle…
Eğitim de öyle…

**

Listeyi uzatabiliriz.
Her konunun kendine özgü zorlukları, fırsatları vardır.
Ama tümünün de ortak özelliği ‘devlet-sivil toplum-yurttaş işbirliği’ne muhtaç olması…
Hiçbiri tek boyutlu, tek taraflı bütünlüklü çözüme kavuşturulamaz. İşbirliği şarttır.
Thalassaemia örneği hep verilir: İşbirliğinin güzel bir sonucudur gelinen nokta… Eğer devlet bu hastalıkla mücadeleye katkı koymasaydı, gerekli merkezleri kurmasaydı, yasalar yapmasaydı, sivil toplum bunlarla ilgili baskı unsuru olmasaydı ve yurttaş Thalassaemia hakkında bilinçlendirilmese ve evliliklerde ‘taşıyıcı’ konusunda özellikle ailelerin yönlendiriciliği ve denetimi olmasaydı belki de çok daha farklı bir noktada olunurdu bugün…
Lafın kısası şu: Toplumun en az yüzde 30’u diyabetli… Ve çok ciddi sonuçlara yol açtığı kesin olan bu hastalık konusunda da ‘devlet-sivil toplum-yurttaş işbirliği’ şart…
Yapılanlar var elbette, ama dahası lazım…
Yeni bir ‘politik parti’ye ihtiyaç var mı yok mu ayrı konu ama bir ‘diyabet politikası’ gerektiği ortada!..