Yuttular bizi!

Cenk Mutluyakalı


Her gün 10 insana yeni yurttaşlık veriliyor.
Doğal olmayan yurttaşlıklar bunlar!
“Yeni yurttaşlıklar.”

9 ayda 2 bin 700…
10 ayda 3 bin 81 rakam…
“11 mühür sahibi herkes başvurabilir” diyor Bakan.
Çünkü “KKTC yurttaşlığı” doğrudan burada çalışmakla ilgili görülüyor.
Çalışma iznin varsa, senelerin dolmuşsa eğer, yurttaşsın!
Oysa sen “iş yapmak” için gelmişsin adaya…
*  *  *
Elbette bu sürecin geçmişi var, şimdinin meselesi değil.
Onca bakanın ezberleri bozamayan uyumlaşması var.
Başkaldırmayan bir siyaset, kendi baremi ya da maaşı kadar hesap soramayan bir örgütlü zihniyet var.
“Çalışma izni yurttaşlık hakkı kazandırmaz” diye bir yasa yapamamış, hiçbiri!
“İstisnai yurttaşlık yalnızca Meclis’te verilir” diyememiş.
*  *  *
Kimlik kartını taşıyor, o ülkenin kimliğini taşımayan yüzlercesi…
Sorsanız “Cumhurbaşkanı kim”, dörtte üçü “Erdoğan” diyecek.
“Geçen yılın şampiyonu” kim deseniz, geçtim yeni yurttaşı, eskisi dahi “Galatasaray” yanıtı verecek.
Bir ülke, kendine yabancı, kültürüne yabancı, değerine yabancı, nereye kadar gider a dostlar?
*  *  *
Mesele “KKTC yurttaşlığı” alanlar değil yalnızca…
Niye?
Çünkü zaten yurttaş olmasalar da bu ülkede yaşıyorlar.
Hiç kayıtları olmasa dahi!
Suç işlemedikleri sürece yaşıyorlar.
Çünkü bu kurmaca düzenin ortak bir bilgi havuzu yok.
Hani mobil telefon dökümlerini birleştiren, sağlık ya da eğitim datalarını birlikte okuyan, kredi kartı işlemlerini karşılaştıran bir “çağ” buralara uğramamış.
Şimdi tüm odak “üçüncü ülke” dedikleri daha uzaktan gelen işçileri azaltarak, yeniden, daha yakından işçi almak…
*  *  *
Ha “KKTC yurttaşlığı” şurada önemli!
Kıbrıs vatandaşlığında!
Gün gele “tüm KKTC yurttaşları aynı zamanda Birleşik Kıbrıs’ın da yurttaşıdır” denecek ya!
O zaman kopacak asıl kıyamet.
*  *  *
Eğitim mi dediniz, sağlık mı?
Geçenlerde bir öğretmen arkadaşım anlattı, okulunda iki yüz öğrenci varmış, yirmisi buralı…
*  *  *
Yuttular bu ülkeyi…
Öyle!
Yutturduk…
*  *  *
Emekli Başsavcı Hakkı Önen soruyor:
“Bana KKTC dışında başka bir ülke / devlet gösterin ki kendi asli vatandaşlarının nüfusundan çok daha fazla sonradan vatandaşlık versin?”
Bu sorunun yanıtını içtenlikle merak ediyorum.
Mutlaka vardır dünyada, böyle ülkeler…
Belki Dünya Bankası’nda görevli arkadaşlar bilebilir, belki Avrupa Birliği ya da Birleşmiş
Milletler’de…
Merak ediyorum.
Siz etmiyor musunuz sahi?
*  *  *
Şimdi sorarım size tablo buysa, irade ne kadar irade, demokrasi ne denli demokrasi?



Bir zamanlar, böylesi de bir gerçeklik vardı, böylesi de bir süreç… 17 Haziran 1960 tarihli Nacak gazetesi…

 


Zihniyet kardeşliği (!)

Bir televizyon, bir gelişmeyi, tam da "sorunun kaynağı zihniyetle" aynı yerden ancak böyle verebilir.
Tam da aynı nefret diliyle, tahrikle, kışkırtmayla…
5 yıl boyunca işine uğramamış bir meslektaşımızı terfi ettirerek Haber Merkezi'ne “amir” yaptıkları zaman tepki göstermiş, bu tepkimize “Milliyetçi bir tercih yaptık, öfkeniz bu” yanıtını almıştık.
Bu süreci “sükûnet” içerisinde izleyenler gurur duyarlar artık (!)



Bir gazeteci olarak eleştirinin ötesinde BRT’den bu hesabı sormaya da hakkım vardır çünkü 28 senelik vergi mükellefiyim ve her ay, bu kuruma ödenen 9.2 milyon TL'de pay sahibiyim.
Bu dil, bu yaklaşım, bu tercih çatışmayı körüklüyor ve yanlışları üst üste koyduğunuz zaman çok daha büyüyor yangın!
Dedim ya “zihniyet kardeşliğidir” bu aslında, aşırı uçların yakınlığıdır, ne acı…


Medeniyet !

Brüksel’in tarihi caddeleri… Bisiklet yolları sonradan düzenlenmiş. O nedenle de, mevcut ana yollar içerisinde, bisikletli sürücüler için ayrı bir şerit yaratılmış. Araçlar öylesine disiplinle kendileri için ayrılmış alanlarda duruyor ki, şaşırıyorsunuz. Kaldırımlar neredeyse asfaltla aynı hizada ancak tek bir araç, ne yayaların yoluna tecavüz ediyor, ne de bisikletli sürücülerin… Bu bir kültür meselesi… Bu bir eğitim meselesi… Bir de elbette etkin, kararlı, adil denetim… Öyle “bu bizim partili” demeden, kim daha fazla “yaygara” kopartıyorsa haklı görmeden… Hatır, gönül, gösterişle değil… Medeniyeti ya zenginliği “pahalı araçlara sahip olmak” sanıyoruz ya… Medeniyet bu düzen, bu saygı, bu kültür işte…


HAFTANIN

  • Haftanın en ‘antika’ açıklaması
  • Yine TATAR: Başsavcıya ‘talimat’ veriyor, sözcük avına çıkmış.
     
  • Haftanın Kahramanı
  • Girne Halk Evi Spor Kulübü ve başkanları Veli Esendağlı… Sporun barış, kardeşlik köprüsü olduğunu anımsattığı ve ırkçı hezeyanlara yanıt verdiği için…
     
  • Haftanın ayıplısı
  • K.Özersay: “Münhale gerek yok.” (Partili istihdamını savunurken.)
     
  • Haftanın hatırlatması
  • ❝...Adanın kalıcı bölünmesi durumunda kuzeyde Türkiye Cumhuriyeti, güneyde de Kıbrıs Cumhuriyeti olacaktır. Başka bir şey ummak, rüya görmektir...❞ (N.Kızılyürek)