YURTTAŞLIK FURYASI NİYE?

Sami Özuslu

 

Hafta sonu ayaküstü sohbet ettiğimiz değerli bir ağabeyim, yurt dışında doğup yaşadığı için yurttaşlık kaydını şimdi yapmak isteyen kızının İçişleri Bakanlığı’na gittiğini, ama kalabalık yüzünden işlem yapamadığını anlattı.

Ve şunu sordu: “Hükümet neden bu kadar yurttaşlık veriyor?”

Yanıtını kendisi de biliyordu.

Zaten sorudan sonra cevabı da özetledi.

“Çözümsüzlük için yapılıyor bunlar… Hem yurttaşlıklar, hem de olanca Rum arazisinin birilerine verilmesinin sebebi bu…”

Bu yanıta ekleyecek bir şey bulamadım.

*  * 

UBP-DP azınlık hükümeti sürekli yurttaşlık veriyor.

Gazetelerde hemen her gün 10’arlı, 20’şerli gruplar halinde verilen yurttaşlıklara dair haberler var.

Belli ki Muhaceret Dairesi otomatiğe bağlanmış, sürekli vatandaş yapıyor.

Günde 10 kişiye vatandaşlık verilse ayda 300, yılda 3 bin 650 kişi eder.

Eşiyle, çocuklarıyla beraber bu rakam üçe, dörde katlanır, gider.

Not etmekte yarar var: Bu yurttaşlıklar ‘Bakanlar Kurulu marifetiyle’ veriliyor.

Yani doğal yollardan alınanlar ayrı…

Evlilikle, KKTC yurttaşının çocuğu olmaktan kaynaklı olanlar zaten bakanlıkça hallediliyor. Bakanlar Kurulu’na, resmi gazeteye falan da gerek yok.

*  *  *

Türkiye’yi yönetenlerin yakın geçmişte en üst düzeyde “yurttaş yapın” diye bizimkilere ‘mahalle baskısı’ yaptığını bilmeyen yok.

Gelip giden her heyetin gündeminde yurttaşlıklar da vardı.

Üstelik ‘topluca’ yapılması talep ediliyordu.

O kadar ayyuka çıkmıştı ki bu mevzu, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı bile ‘Erdoğan’la bu taleplerin ileriye götürülmemesi’ konusunu görüştüklerini açıklama ihtiyacı hissetmişti.

Zira müzakere masası havaya uçabilirdi.

Siz bir taraftan çözümü, olası çözümde toprak ayarlamasını, geri döneceklerin ve federal yurttaşlık alacakların sayısını müzakere edeceksiniz, ama diğer taraftan da nüfusunuz sürekli şişireceksiniz.

Böyle bir ‘çelişki’ masadakini zora sokardı.

Hele de ‘bütün mevcut KKTC yurttaşları Federal Kıbrıs yurttaşı olacak’ uzlaşısı elde edilmişken…

*  *  *

Kimsenin kuşkusu olmasın ki Kıbrıs’ta ‘çözüm’ umutlarını hiç kaybetmeyip mücadeleyi sürdürenler gibi ‘taksim’ hayali kuranlar da ‘maç’ı bırakmadı.

1950’lerden itibaren gündemde olan ‘nüfus politikası’ son 45 yıllık süreçte hayata geçirildi. Kıbrıs’taki Türk unsurunun ‘azınlık’ olmadığını kanıtlamak adına bu yapıldı. Yapılırken de Kıbrıslı Türk Toplumu’nun hassasiyetleri, bu ülkenin koşulları paspas edildi.

‘Gelen Türk, giden Türk’ anlayışı, Turancılığın güncel hali değil de nedir?

Çözüme engel olmak isteyenlerin nüfusu da, toprağı da değiştirip dönüştürme gayreti bitmedi, tükenmedi.

Ve bir ‘çözüm arifesi’nden söz edilirken bile aynı filmi izliyoruz yine…

Kıbrıs Türk sağının klasiği olmuş bir film…