Akdeniz (Ayirini) yöresinden “kayıp” edilenlerle ilgili son iki gündür yazdıklarımızla ilgili olarak okurlarımızın telefonları susmak bilmiyor...
Bir okurumuz, şunları anlatıyor:
“Kormacit’ten alınarak Akdeniz’de (Ayirini) öldürülen üç “kayıp” Kıbrıslırum’la ilgili olayları ben çok iyi hatırlarım. Tarabulus’un mezarı yanında öldürülüp oraya gömülen bu üç “kayıp” Kıbrıslırum, yani Andreas Şekeris, Takis Pantelis ve Pantelis Hacıhristoforu’nun cesetleri daha sonra buradan çıkarılarak Akdeniz ormanına gömüldüğü zaman, çok yüzeysel gömüldüydüler. Tilkiler bunların yerini bulduydu ve açığa çıktıydılar.
Köyde yaşayan fakat aslen Ayirinili olmayan A.... adlı kişi, bu üç “kayıp” Kıbrıslırum’un gömülmüş olduğu bölgeye sık sık gezmeye giderdi, zaman zaman antika çıkarırdı mağaracıklardan... Bir gün tavşan tuzağı kurmaya gittiği zaman, tilkilerin kazıp açığa çıkardığı bu üç “kayıp” Kıbrıslırum’un kalıntılarına rastlamış ve çok şaşırmıştı. Adam, bunların Kıbrıslıtürk “kayıplar” olduğunu sanarak sağa sola söylemiş, hatta o günlerde sanırım Halkın Sesi gazetesi “Toplu mezar açılacak” diye haber de yapmıştı. Boğaz’dan giderek bu toplu mezarın açılacağı anlatılıyordu köyde.
1975’in ilk aylarıydı... Halkın Sesi gazetesi hatırladığım kadarıyla bu yayını yaptığı zaman 1975 yılının ilk ayları olmalıydı, sene devrildiydi 74’ten yani... Bu konuda arşivi tararsanız, o yayını bulabilirsiniz diye düşünüyorum.
Durum bu şekilde gelişince ve Halkın Sesi gazetesi “Toplu mezar açılacak” diye yayın yapınca, onları öldüren ve gömüldükleri yeri değiştiren Kıbrıslıtürk, bölgedeki polise giderek bunların Kıbrıslıtürk olmadığını, üç “kayıp” Kıbrıslırum olduğunu bildirmiş ve konu böylece kapanmıştı. Sonra da askerlerin gidip bu kalıntıları alıp gömdükleri duyulmuştu köyde.
Ben de yazınızda belirttiğiniz gibi, Kayıplar Komitesi Kıbrıslırum görevlisi Ksenofon Kallis’in görüşüne katılıyorum: Harnıp ağaçlarının altını kazmak gerçekten de çok zordur.
Sonra akıl var, mantık var, ormanın içinden çıkarıp taa Yorgoz’a kadar niye taşısınlardı bu kemikleri?
Onların Yorgoz (Tepebaşı) kavşağında bir harnıbın altına gömüldükleri yönünde anlatılanlara ben çok ihtimal vermedim.
Kallis’in işaret ettiği kuyuya atma ihtimali, bana daha inandırıcı ve daha çok mümkün gibi geldi.
Kemikleri ilk bulan şahıs olan A.... halen hayattadır ve köyde yaşıyor. Bence onunla da temasa geçebilirsiniz.
Kayıplar Komitesi yetkilileri gerek Çamlıbel, gerekse Girne bölgesi polisinde o günlerde görev yapmış olan şahıslarla konuşabilirler, polislerden bu konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgi talep edebilirler.
Bu üç Kıbrıslırum’u öldürenlerden birisi, geçen ay vefat etti ama bir tanesi hayattadır ve köydedir. Ondan da Kayıplar Komitesi yetkilileri belki bilgi alabilir kanaatindeyim...”
Bu okurumuza da paylaştığı bu bilgiler için sonsuz teşekkürler...
Bu konuda daha ayrıntılı bilgi sahibi olan okurlarımızı isimli veya isimsiz olarak 0542 853 8436 numaralı telefondan beni veya 22-83607 numaralı telefondan Kayıplar Komitesi görevlisi Mine Balman’ı aramaya davet ediyorum.
Bir okurumuz:
“Çiftlikten “kayıp” edilen Çakkaslar’ın bir oğlu da 63 kaybı idi...”
Bir okurumuz şu bilgileri paylaşmak istediğini söyledi:
“Akdeniz (Ayirini)-Omorfo eski toprak yolu üzerinde çiftlikleri olan ve geçtiğimiz gün sayfanızda öyküsünü yayımladığınız Çakka ailesinin bir oğluları 63 “kaybı” idi. 1963-64 dönemindeydi sanırım, Lefke dışına ayrelli toplamaya giden Mihail Hristodulos Çakkas, bazı Kıbrıslıtürkler tarafından öldürülerek “kayıp” edilmişti. 1974 yılına kadar Çakkas ailesi oğullarından bir haber çıkar diye boşu boşuna beklediler ve hem annesi, hem babası bu kez 1974’te öldürülerek “kayıp” edildi.
Maria ve Hristodulos Çakkas aynı zamanda “Dillirolar” olarak da bilinirdi. Hristodulos Mihail Tilliros ve karısı Maria Tilliros’un dört çocukları vardı.
Size daha da üzücü bir şey söyleyeyim: Çocuklarının da hiçbiri hayatta değildir.
Bu aile çok iyi bir aileydi, Kıbrıslıtürkler’le çok iyi geçinirlerdi, hatta bazı Kıbrıslıtürkler’le ortak tarlaları, malları bile vardı. Şimdi hem anne-baba, hem de çocukların hiçbiri hayatta değildir. Ben o çiftliği çok iyi hatırlarım – hem domuzcukları vardı, hem keçicikleri ve başka hayvancıkları da... Kendi kendilerine yetecek yiyeceklerini yetiştirebiliyorlardı, eski Kıbrıs’ta böyleydi zaten... Bu aile sanırım ya Ambeligu, ya da Kambos’tan Ayirini’ye gelip yerleşmişti.
Bu nasıl bir memlekettir düşünün: 1963-64’te oğluları Mihail Hristodulos “kayıp” oluyor, 1974’te kendileri yani Maria ve Hristodulos “kayıp” oluyor, şu anda hiçbir çocukları hayatta yok... Adam Alubo deresi yakınındaki kendi çiftliğinde öldürülüp şiroyla yol kenarına gömülüyor, kadın çiftlikten alınıp Ayirini’ye götürülüyor ve orada Vasilu Biberari ve Haralambos Çelebeşis adlı iki yaşlı, yatalak Kıbrıslırum’la birlikte öldürülüp Ayirini’ye gömülüyor...
Bütün bunlar niçin yaşandı? Arada bir durup bu sorunun cevabını çok iyi düşünmeliyiz. Her iki taraftan da bir kısım insanlar, çok kötü şeyler yaptılar... Kimisi “intikam” dedi, kimisi “ganimet” için öldürdü... Ama sonuçta olan, hiçbir olaya karışmamış masum, kendi halinde insanlara oldu, ister Kıbrıslıtürk, ister Kıbrıslırum, bir köyde kısıldıysalar hem tecavüz edildi kendilerine, hem öldürüldüler, hem de cesetleri “kayıp” edildi... Yollarda kıstırılanlar da öldürüldü, esir alınanlar da öldürüldü, hem 63’te, hem 74’te, hem kimi Kıbrıslıtürkler, hem kimi Kıbrıslırumlar böylesi pis şeyler yaptılar... Lanet olsun savaşa derim ben...”
Bu okurumuza da paylaştığı bilgiler için çok teşekkürler. Bu konuda daha ayrıntılı bilgi sahibi okurlarımızı isimli veya isimsiz olarak 0542 853 8436 numaralı telefondan beni veya 22-83607 numaralı telefondan Kayıplar Komitesi görevlisi Mine Balman’ı aramaya davet ediyorum.