Yollar kötüyse araba satışları artar!

Tayfun Çağra

 

Yılbaşında arabamı değişmiştim… Eskiyen arabamı verdim, başka bir ikinci el araç aldım… Bir ay kadar sonra gazetemizin eski arabasını değiştirmek için yine ikinci el, küçük bir araba buldum, kaydını yaptı oto galeri, arabayı aldık. Plaka numarasına bakınca bu bir aylık sürede 1000’nin üzerinde bir kayıt yapılmış olduğunu anladım. Basit bir hesap yaparsak ayda 1000 yeni araba yollarımıza ekleniyor demektir. Yılda 12000 araba yollara çıkıyor yani… Daha da genişletirsek hesabı, yılda 12 bin araba, 10 yılda 120 bin araba demek… Peki kayıttan düşen arabalar yok mu! Var tabii ki ama bunların sayısı kaçtır ki! Yani bu kadar arabayı her tarafı delik deşik yollarımız nasıl kaldırıyor anlamak zor. Kaldırmadığını görüyoruz zaten… Kazaların bir kısmının nedeni yetersiz kalan yollar… Trafik sıkışıklığının nedeni yetersiz, plansız yollar ve tabii ki her ay yollarda 1000 adet kadar artan arabalar…

Ve yine planlama geliyor akla… Bu ülkede bu kadar araba satılıyorsa bu arabaların gideceği yollar için bir planlama yapılıyor mu? Bunun yapılmadığını anlamak için herhalde çok araştırma yapmaya veya ilgili yerlere sormaya gerek yok.

Ancak yollar yapılıyor, yapılan yolların haberlerini de yapıyoruz, bu durumdan şikâyetçi de oluyoruz çeşitli şekillerde… Çünkü bir taraftan yapılmasının anlamı ve nedeni olmayan! yollar varken, öte yandan yapılması, açılması, düzeltilmesi, asfaltlanması gereken yollar var.

Kaynaklar ihtiyaca göre harcanmıyor ne yazık ki… Karpaz’da yine doğa yok edilip yerleşim yerinin olmadığı yerlere yollar açılırken şehir içleri dökülüyor… Özellikle şehir içlerindeki yolların delik deşik olması nedeniyle arabaların sürekli lastiklerinin parçalanması, direksiyon düzeneğinin sürekli bozulması, her tarafının sallanıyor olması nedeniyle sürekli ağzımızı bozduğumuz oluyor.

Peki neden arabanın yoğun olmadığı, pek de ihtiyaç duyulmadığı, üstelik de bütün yasaları çiğneyerek, koruma alanlarını hiçe sayarak hükümetimizin de pek söz sahibi olmadığı! projelerle yollar yapılıyor?
Bunun siyasi amacı var mı yoksa sadece vatandaşlarımızın olduğu bölgeye yatırım yapma isteği mi?
İkincisiyse eğer sözünü ettiğimiz şehir içleri böylesi yatırımları öylesine bekliyor ki!

Ancak yapılmak istense bile yapılamaz herhalde… Yapılsa bile ertesi gün yine bozulacak, yarılacak, kazılacak, dökülecek… Özellikle Girne bölgesi, şehir içi her yer delik deşik. Neden? Çünkü her gün bir yerlere inşaat yapılıyor? Yüksek yüksek… O bina yapılırken yollar yine kazılacak, borular, kablolar döşenecek… Yap, kapat, asfalt dök yine olmaz çünkü ertesi gün yanına veya karşısına başka bir bina olacak.
Bu asfalt neye yeter?
Peki bütün yollar için durum aynı mı?
Değil ama yapılmıyor işte! Fena mı olur, bir araba yıpranır, başka bir araba alınır. Oto galeriler “satış yok” deseler de ayda 1000 araç satılıyor işte…
Yollar da bozuk olursa arabalar erken yıpranır, erken yenilenir, piyasada para döner, ekonomi canlanır!!!  

---------------------------------------------------------------------------

Asgari ücret

Sendikalar “3,000 tl ile masaya oturacağız” demişler. Pazarlık niyetiyle böyle bir miktar belirlendiği belli ama bu miktar da o pazarlık için oldukça yüksek. Neden?

Çünkü şimdiki asgari ücret 1730 tl. Yani yeni asgari ücret için yaklaşık %75 artış isteyecek sendikalar… Ne kadar mantıklı! Bu kadar artış olur mu? Veya bunun pazarlığı ne olur? Genelde alışveriş yaparken de yapılan pazarlık ortasını bulmak şeklinde olur. Yani satıcı “100” der, alıcı “50 veririm” der, sonuçta 75’te anlaşılır.

Buradaki artış isteğinde istenen artışın yarısı %37 civarında… Yani pazarlıkta orta yol bulunursa 640 tl asgari ücret artışı demek… Bu da asgari ücretin 2,370 tl olması demek. Mümkün mü, değil. Şimdi nedenlerini tekrar ortaya koymaya gerek yok. Olacak olan artış ne olur derseniz… Ocak ayı maaşlarına yapılan zam neydi?

%4.6. Yani asgari ücrete de bu oranı uygularsak olacak olan 1810 tl’dir. Bundan fazlasını beklemek iyimserlik olur diye düşünüyorum. Daha aşağısı da ‘haksızlık’ tabii ki.

---------------------------------------------------------------------------

PYD meselesi

Cenevre’deki Suriye görüşmelerine PYD çağrıldıydı çağrılmadıydı tartışmaları yapıldı. Türkiye “PYD terörist örgüttür, çağrılırsa görüşmeleri boykot ederim” dedi. Sonunda Cenevre’ye PYD çağrılmadı ama şöyle de hatırlıyorum ki IŞİD’in Kobani’yi işgalinde Türkiye bir şekilde PYD ile işbirliği yapmış ve IŞİD’le savaşabilmeleri için Peşmerge’ye sınırlarını açarak Kobani’deki PYD’ye yardımcı olmaları için destek vermişti. İşine nasıl gelirse yani! Pek de etik durmuyor.   

---------------------------------------------------------------

Yerli nescafe!

Bir cafe’ye girdim. Nescafe alabilir miyim? dedim. “Nescafe yok” dedi çalışan… Ne var peki? Latte var, Americano var, cappucino var, expresso var ve de türleri… Nescafe içemedim, Latte istedim ve düşündüm sonra; Bir zamanlar çayın, kahvenin olduğu yerde nescafe istendiğinde “vay be, bu da uçar ha, kahvemiz, çayımız varken nescafe içecekmiş” diye alaylı konuşulurdu, yabancı özentisi olarak görülürdü. Şimdi öyle oldu ki artık nescafe bizden oldu gibi… “İçmek için köy kahvehanelerine gidin” denecek neredeyse!..

--------------------------------------------------------------

“Düşünmek kolaydır, yapmak zordur. Dünyada en güç olan şey de düşünüleni yapmaktır.”
Goethe