Yolda

Serkan Soyalan

Başlığa aldanıp da çok sevdiğim dostlarım Sol Anahtarı’nın “Yolda” albümnden bahsedeceğimiz sanmayın, bir başka yazımızda o muazzam esere değiniriz (Değininceye kadar dinlemenizi öneririm), ancak burada bahsedeceğimiz bir yol hikâyesinin izlenimleri ve karşılaştırması olacak.

 

***

Ankara Esenboğa Havalimanı’ndan aldık arabamızı ve 4 güne yaydığımız yolculuğumuzla sırasıyla Eskişehir, Afyon, Isparta ve Burdur üzerinden geçerek Antalya’ya vardık.

Araç kullanmayı pek sevmeyen ben yaklaşık 600 kilometre uzunluğundaki bu güzergâhta direksiyon sallarken, şehirler arası yolların sürücüler açısından ne kadar konforlu, akıcı olduğunu gözlemledim.

Yollar üç şerit, uyarıcı levhalar yerinde, tali yollar az denecek kadar az, yol çizgileri yerinde, uyarıcı levhalar belirgin ve silik, yıpranmış değil, kenar bariyerlerin altı tellenerek hayvanların yola atılmaları engellenmiş...

 

***

Sonra bizim yollarımızı düşündüm ve Kuzey Kıbrıs’taki trafiğin beni ne kadar yorduğunu farkettim. Halbuki saatlerce süren yolculuklarda, eşsiz doğa manzarası arasından geçerken saatin nasıl geçtiğini farketmemişim bile.

 

***

Yorgunum buralarda...

Her hafta yaşanan trafikteki çarpışmalardan,

trafikteki çarpışmalarda yitip giden canlardan,

trafikteki çarpışmalardan sonra hayatını kaybeden insanların veya kan revan içindeki araçların fotoğraflarını düşüncesizce yayınlayanlardan,

resmi makamlardan önce, “şurada-şurada ölümlü kaza oldu” diyerek, toplumu travmaya itenlerden,

trafikteki yoğunluktan,

düşüncesiz şoförlerden,

yollardaki çukurlardan ve mühendislik hatalarından,

Kıbrıslıların “tip” dediği sinyali vermeden şerit değiştiren ve dönüş yapanlardan,

ana yol ortasında u-dönüşü ve üçlü dönüş yapanlardan,

araç egzozlarına yaptığı takviyelerle, geçtiği yolları inleten saygısılardan,

ve diğer saygısız grubu olan trafik ışıklarında daha yeşil yanmadan kornaya basanlardan,

motorunun önünü kaldırarak sürenlerden,

çöpünü aracından dışarıya atanlardan,

lüks araç sürüp de kendini yolların efendisi zanneden tiplerden,

“bana bir şey olmaz” diyerek, camdan salkınanlardan,

düğün, sünnet ve siyasi konuk konvoylarından,

park yeri sıkıntısından,

çocukları ön koltuğa oturtanlardan,

resmi geçit provaları ve törenlerinden kaynaklı, yol kapamalarından,

yolun içine park edip de gidenlerden,

kaldırıma park edenlerden,

sistemsizlikten,

saygısızlıklardan ve düşüncesizliklerden yoruldum...

 

***

Uzaklara gidince çok daha iyi anlıyor insan, nasıl bir kaos içinde yaşadığımızı.