“Yine mi geldiler” diyorum, derin bir nefesle, kendime...
Öfkelenmiyorum değil…
İnsan, kendi ülkesine, iradesine, seçimlerine dışarıdan gelen müdahaleye elbette üzülür.
Ne ilk bu, ne de son…
Ama yapabileceğimiz şu: Daha çok insana bu istismarı anlatmak.
Umudu, ortak bir yaşamı, haysiyetli bir yönetimi, eşitlikle, tebessümle diriltmek.
Müdahaleyi çağıranları deşifre etmeliyiz kesinlikle...
Seçimde Türkiye’ye sığınmayı, geçimde kendi avantalarına yumulmayı, bu ülkenin geleceğine dair hayal satarken iradeyi paçavraya dönüştürmeyi bir hayat tarzı haline getirenlerin karanlığını inatla ifşa etmeliyiz…
Yılmadan, yenilmeden, vazgeçmeden ışık tutarak geleceğe...
Kendi ülkelerinde yurttaşlarına “bayrak” milliyetçiliği yapmak yerine, bu ülkenin çocuklarına nasıl bir “gelecek belirsizliği” sunduklarını görebilseler keşke…
Bunu göstermeliyiz, herkese!
***
Ev alma hayali bile kuramıyor bugünün gençleri… Bayrakla örtünsünler öyle mi?
Nasılsa kendilerinin, torunlarının torunlarına yetecek kadar serveti birikmiş… Ceplerinde Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu; kürsüde ballandıra ballandıra ayrı devlet anlatıyorlar.
Sahtekar!
Hilebaz!
Riyakâr!
***
Öfkeleniyorum, üzülüyorum, yüreğim sızlıyor ama tedirgin olmuyorum.
Girne’de bir asker emeklisiyle tanıştım. Uzun yıllardır adaya yerleşmiş, iş kurmuş, yatırım yapmış.
“Yine geldiler” dedi ilk o…
“Karpaz’ı gezecekler…”
“Parti logosuyla halka çağrı yaptılar.”
“Türkiye Cumhuriyeti devletini, partinin seçim aparatı gibi kullanıyorlar adeta; bayrağı öyle, milleti öyle, makamları öyle…”
“Parti üyelik rozetini de iliştirsinler yakasına, oldu olacak…”
“Bunlar Türkiye değil, AKP” dedi yeni tanıştığım adam.
“Ömrümde sola oy vermemiştim. Burada gittim, Kılıçdaroğlu’na verdim…”
“Bu sırtlarını dayadıkları siyasi anlayışı, biz orada da istemiyoruz, burada da…”
***
Bir bankacıyla konuştum. Yirmi yıldır Kıbrıs’a yerleşmiş.
“Buralıyız biz de ama yeriniyoruz” diyor ve anlatıyor:
“Yurt dışına gideceğiz, vize alamıyoruz. Elçilik’te başvuru almıyorlar. Ankara’ya gidiyoruz, ‘kendi ülkenizde elçilik var’ diyorlar. Burası kapalı, orası kapalı… Çocuğum yurt dışındaki eğitim programlarına hak kazanıyor; arkadaşları gidiyor, o gidemiyor. Kimse de umursamıyor…”
***
Egemenliği konuşuyorlar ama hep bir başkasına yaslanıyorlar; bir başka gücün gölgesine sığınıyorlar.
Seçim sandığının kuytuluğuna indiriyorlar bütün ilişkiyi…
O yaldızlı laflar o yıldızlı bayraklarla vasatlığı, rüşveti, partizan istihdamları, yolsuzluk dosyalarını, insan kaçakçılığını, hileyi, şaibeyi örtebileceklerini sanıyorlar.
Seçim yasaklarına dakikalar kala verdikleri “istisnai yurttaşlıklarla” yaşadıkları makam zehirlenmesini sergiliyorlar, apaçık.
Hep dağıta dağıta...
Hep dağılarak...
***
Birileri kol kanat geriyor bu aymazlığa...
Sırt sıvazlıyor birileri... Boy gösteriyor, yol veriyor!
En fazla da “rol yapmaları” insanın içini acıtıyor.
Sanki seçime yönelik değilmiş de yeni projelere dair bir temasmış gibi…
“Müdahale” olmuyor böylece (!)
“Saygısızlık” olmuyor, bir halkın kendi geleceğini belirleme hakkına, güya…
Kendileri bile inanmıyor bu yalan gösteriye.
Bir de işin bölücü, dışlayıcı, parçalayıcı yanı var.
Karpaz’a gidiyor ve özellikle Türkiye kökenli insanları çağırıyorlar huzurlarına…
“Egemen eşitlik” diyecekler ve bu kesim söz dinleyecek!
Ayağını denk alacak aslında…
İnsanları aşağılıyorlar tam da…
Güya halk buluşması ama üstlerini arayarak alıyorlar içeri, kontrollerle… “Bize güvenin” diyorlar, güvenmedikleri insanlara.
O yüzden giderek tenhalaşıyor böylesi gösteriler.
Giderek azalıyor alıcısı, bu buyurgan tavrın.
***
“Benim devletim” diyerek…
Türkiye üzerinden oy dilenmek…
Hep korku yayarak…
İllaki düşmanlık diliyle konuşarak…
Yıllardır…
Bugünün kavgası sadece demokrasi değil; geçim kavgası da… Yarınlara dair düş kurabilmek yeniden. Bugünün kavgası, yabancılaşmadan yaşayabilmek, ülkemizde.
Bugünün kavgası: Kıbrıs’ın yeniden Kıbrıs olabilmesi, benzetilmeden.
Çocuklarımızı uyuşturucudan, tacizden, bahisten, tetikçiden korumak bugünün kavgası.
***
Bayrakla mı silsinler gözyaşlarını acaba bugünün çocukları, gençleri ne dersiniz?
Milliyetçilik üzerinden semiren etiniz daha da kalınlaşır böylece…