Yine de sıcak bir gülüş

Cenk Mutluyakalı

Çok farklı bir “inanç” dünyasında büyüdük.
Büyük eniştem bayram namazından geldiğinde, avluda, limon ağacının altında kurulacak “içki sofrası” için hazırlıklar başlardı.
Çocuklar gelirdi...
Sonraki yıllarda torunlar...
Şimdi torun çocukları...
Bayram namazına dair gözlemler anlatılırken masanın bir ucunda, öteki uçta kadehler tokuşurdu, “şerefe” diye...
Kimseler ne “içerken” gizlendi, ne de bir başkasının “gözüne soktu” namazını...

---

Kıbrıslı Türklerde ‘inançlı’ insanlar aslında genel kanının ötesinde çoktur.
Ama yaşamın odağında olmadı din...
İnanan insanların yüreğinde korundu.
Öyle “başına vura vura müslümanlık” sonradan uğradı yurduma...
Ya da öncesi anlatılmamıştır bizlere, bilemem...
Örneğin cenazeler, çok farklı istisnalar dışında “usulünde” verilir toprağa...
Kadınlar hiç örtmez başını, ancak, bir yemenisi vardır mutlaka, mezarlıkta kusur etmez saygıda...
Ülkede “ateist” mezarlığı olmaması belki bir eksikliktir ancak şimdiki merasimlerde, hocanın, adeta “aptal ıslatan yağmur” misali başımıza düşürdüğü sözcükler de hem abartıdır hem sinir bozucu...

---

Yurdun her köşesine, üniversite kampüslerinin içine, şehir girişlerine doluşturulan camiler bir ihtiyaç değildir aslında...
Bal gibi de dayatmadır.
Ne yazık ki, yerel yönetimlerimizden üniversitelerimize pek çok kesim “kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez” mantığı ile bu “islami kuşatma”ya çanak tutmuştur.

---

Kıbrıs, inanç özgürlüğünün, laikliğin, hoşgörü ve saygının en önemli örneğidir oysa...
Pek çok değer gibi “inanç” konusunda da ciddi bir erozyon yaşanmaktadır.
Kirlenmemiş neyimiz kaldı ki” diyeceğim de, fazlaca karamsar olacak.
Ancak öylesine ucu bucağı kaçmış bir bencillik, umursamazlık, çıkarcılık, altüstlük vardır ki...
İnsan ilişkilerinde vicdan, saygı, dostluk ve samimiyet mumla aransa da seçilmez olmuştur.

---

Geleceğini görmeyen bir toplumun, günü kurtarma telaşıdır yaşanan...
Yine de bu telaş içerisinde, bayramlar, sıcak bir gülümsedir...
Kimi içten...
Kimi sahte olsa da...