Kıbrıs’ın gençleri, Kıbrıs Dostluk Programı’nın (Cyprus Friendship Programme) gerek yurtiçinde, gerekse yurtdışındaki yaz kamplarında her yıl bir araya getirilirken, programın Kıbrıslıtürk Ana Koordinatörü Simge Kahvecioğlu Zekican da kampla ilgili duygu ve düşüncelerini paylaştı… Simge Kahvecioğlu Zekican sosyal medya paylaşımında, 2009 yılından bu yana Kıbrıslıtürk Ana Koordinatörlüğü’nü yaptığı program çerçevesinde binden fazla genci yaz kamplarında bir araya getirdiklerini belirterek özetle şöyle yazdı:
“2009 yılından bu yana Kıbrıs Dostluk Programı’nın Kıbrıslıtürk ana koordinatörü olmaktan gurur duyuyorum. Bu yıl da bir kez daha başarılı bir yaz dönemi geçirdik…
*** 16 inanılmaz gencimizi ABD’nin Teksas, Portland/Oregon ve Kuzey Karolina gibi farklı eyaletlerine gönderdik, ABD İkamet Programı’nın parçası olarak – gençlerimizin tümü de unutamayacakları deneyimlerle ve kişisel olarak gelişmiş biçimde geri döndüler…
*** Trodoslar’da da 47 harika Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum gençle iki toplumlu beş günlük bir yaz kampını tamamladık. Bu yaz kampı da öğrenme, dostluk ve anlamı hatıralarla örülüydü…
*** Her iki programdan sonra her zamanki gibi ana-babalardan çok güzel teşekkür notları aldık… Evlatlarının heyecan dolu, yeni bilgilerle donatılmış olarak ve özellikle de “kardeş gibi” diye tarif ettikleri yeni dostluklar kurmuş olarak bu kamplardan döndüklerini anlatıyor anne-babalar bizlere…
*** Bizlerin devam etmemizi sağlayan işte böylesi anlardır… Yıllardır bu programları gönüllü olarak yürütüyoruz ve ailelerin neşesi ve müteşekkir olmalarıyla birlikte, gençler arasında oluşturulan güçlü bağlar, bizim motivasyonumuzu canlı tutan şeylerdir.
*** Gerçekten umuyoruz ki Kıbrıs ve tüm dünyada insanlar bir gün nefretin ve açgözlülüğün yerine barışı, sevgiyi ve anlayışı yerleştirebilirler… O güne kadar biz de Kıbrıs Dostluk Programı ekibi olarak çocukların ve genç insanların hayatlarına olumlu bir etki yaratmak için elimizden gelenin en iyisini yapmayı sürdüreceğiz.
*** Bu teşekkür notları, b doğru yolda olduğumuzu hatırlatıyor bize… Şimdiye kadar binden fazla öğrenciye ulaştık – bize güvenen ailelere ve açık yüreklilikle bu yolculuğa katılan cesur gençlerimize teşekkür ediyoruz…
*** TARİHSEL DİYALOG VE ARAŞTIRMA DERNEĞİ AHDR’IN YAZ KAMPINDAN İZLENİMLER…
“Birlikte güldük, birlikte düşündük… Kendi aramızda fark etmeden barış yaptık…”
Arda ARIKAN
13 Haziran sabahı valizimi alıp Dayanışma Evi’ne giderken, içimde hem heyecan hem de biraz tedirginlik vardı. Bunun hayatımda unutamayacağım bir deneyim olabileceğini hayal ediyordum sadece. Haklı da çıktım.
Kamp, Larnaka’da, Kornos bölgesinde bir hotelde gerçekleşti. AHDR’nin (Tarihsel Diyalog ve Araştırma Derneği) düzenlediği “Peace Re-Imagined Camp”ın bir parçası olmak, yenile hayalini kurduğum bir şeydi. Derneği uzun süredir tanıyor, barış eğitimi alanındaki çalışmalarını, özellikle de ne yazık ki Kıbrıslıtürk yetkililerce reddedilen IMAGINE programını biliyordum. Katılma kararımı, programı öğrendiğim okulda verdim; sonra da Facebook’ta karşıma çıkınca hemen başvurdum.
Altı eğitmenimiz vardı; üçü Kıbrıslıtürk, üçü Kıbrıslırum. Her biri ayrı ayrı iyi kalpli, ilgili, duyarlı insanlardı. Her gün birbirinden anlamlı etkinliklerle doluydu. Kimlik üzerine konuştuk, kesişimselliği tartıştık, stereotiplerle yüzleştik. Tiyatro atölyesinde kendi hikâyelerimizi sahneye taşıdık. Bir akşam kamp ateşi başında oturup, herkes yaşadığı bir şeyleri anlattı. Dillirga/Tillyrkotissa da söyledik, Feslikan/Vasilitzia Mou da…
Birlikte güldük, birlikte düşündük. Fark da etmeden gözlere bakarak birlikte yaşayıp ortak bir şeyler yapmanın mutluluğunu hissettik. Beraber havuza da girdik, eserlerimizi de sergiledik, Lefkoşa’da da gezdik. Bu küçük anlarla da birleştik, kendi aramızda fark etmeden barış yaptık.
En güzeli belki de; sertifikalarımızı alırken, bunların bize eğitmenler tarafından verilmemesiydi. Oyun gibi, birbirimize verdik. Pembe bana verdi mesela, ben Yorgo’ya verdim. Gülümsedik. Rumca da konuştuk, Türkçe de, İngilizce de. İnsan dilini konuştukça her türlü anlaşabilir insan.
Kampın sonunda şunu anladım: faşizm, sadece bir ülkede değil, her yerde karşımıza çıkabilir. Ama biz, Yorgo ile, Konstantinos ile, Mariam ile, Valeria ile, Ödül ile, Melisa ile, Dağkan ile, Araz ile birlikte yaşayabiliriz. Hepimiz kendi kimliğimizle ama birlikte… Çünkü barış budur işte.
Kıbrıs ortasından ikiye bölündü evet. Ama belki de biz gençler bu sınırı, bir yolunu bulup kalıcı olarak kaldırabiliriz. Ne mutlu bana ki böyle güzel bir deneyim ve barışı yaşadım.
*** GİDENLERİN ARDINDAN…
“Bayrak Radyosu’ndaki 36 yıllık meslek yaşamımda Erdinç Gündüz bazen amirimdi, bazen sırdaşım, bazen abim…”
Belgin DEMİREL
(Çok değerli arkadaşımız Belgin Demirel, geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz değerli müzisyen ve basın mensubu Erdinç Gündüz’le ilgili hatıralarını yazdı: “36 yıllık meslek yaşamımda Erdinç Gündüz bazen amirimdi, bazen sırdaşım, bazen abim…” Belgin Demirel’in sosyal medyada paylaştığı bu anlamlı yazıyı, teşekkürlerimizle iktibas ediyoruz. S.U.)
Bayrak Radyo’sunda emekliye ayrılanların boşalttığı yerler için BRT tarihinde ilk kez münhal ilan edilmiş ve giriş sınavı düzenlenecekti. Yıl 1978, yani üzerinden neredeyse yarım yüzyıl geçmiş. Geçen bir yasa ile devlette on yıllık geçmişi olanlara emeklilik hakkı tanınca pek çok devlet dairesinde olduğu gibi BRT’den de neredeyse toplu halde emekliye çıkanlar olmuştu. Bu münhal ve sınavlar onlardan boşalan yerleri doldurmak içindi. Yayın spikerinden tutun da maliye memuruna, haber redaktöründen telefon operatörüne kadar hemen her mevkide boşluk oluşmuştu.
İLK SINAV MÜCAHİTLER SİTESİ’NDE YAPILMIŞTI…
İlk sınav yazılıydı ve Mücahitler Sitesi’nde yapılmıştı. Kompozisyon, genel kültür soruları, İngilizce’den Türkçe’ye çeviri metninden oluşan yazılı sınavı tamamlayıp, sınav gözlemcisine kağıdımı uzattım. Genç bir adamdı. Bana üzerinde bir numara yazan küçük bir kağıt uzattı ve “Şu kağıdı alın ve postanın üstündeki radyo binasına gidin. Orada daktilo ve ses sınavına da gireceksiniz,” dedi. Tanrım, ben bu sesi tanıyorum, evet evet bu ses radyodan aşina olduğum bir ses, ama aynı zamanda o efsane Sıla Dört grubunun da solistlerinden Erdinç Gündüz’ün sesi.
İNTERNETİN HAYATIMIZA GİRMEDİĞİ YILLARDI…
Henüz internetin hayatımıza girmediği yıllar. Güncel bilgilerimiz gazete ve dergilerden edindiklerimizle sınırlı. Müziğe meraklı olanlarımız, beğendiği şarkıların sözlerini radyodan dinlerken yazıp ezberleyebilir ya da varlıklı ise pikabında çalarak. Türkçe televizyon yayınları sınırlı saatlerde olduğu için, sanat ve müzik programları da sınırlı. O yüzden radyoda sesini dinlediğimiz pek çok sanatçıyı yalnızca sesinden tanıyoruz, fiziki varlığı konusunda hiçbir bilgiye sahip değiliz. Bundan dolayı o beğenerek dinlediğimiz şarkıların solisti Erdinç Gündüz benim için bilinmeyen bir yüz.
İLK KEZ RADYO BİNASINDA…
Kağıdı alıp, radyo binasına gittim. Sınavı iyi yaptığımı bilyorum, ama merdivenleri çıkarken yine de yüreğim ağzımda. Sabah kalkar kalkmaz açtığımız, yatana kadar kapatmadığımız, yayınlarını hiç kaçırmadığımız radyonun binasında ilk kez bulunmak karmakarışık duygular yaşatıyor. Hiç kimseyi tanımıyorum. Daracık koridorlarda dolaşan insanlardan birine ses ve daktilo sınavı için geldiğimi söylüyorum. Beni alıp stüdyoya götürüyor. Ordaki kadın bir görevli, bana bir haber metni verip, stüdyoya sokuyor. Hayatımda ilk kez mikrofon karşısındayım. Okurken sesimin titrediğinin ve tizleştiğinin farkındayım, ama engel olmak mümkün değil.
DAKTİLO ÖNÜNDE…
Sonra bir daktilonun önüne oturtup, verdikleri bir metni yazmamı istiyorlar. Artık sakinim, çünkü evimizde daktilomuz vardı ve ben boş zamanlarımda daktiloda yazı yazmaktan çok keyif alıyordum. Kendi kendime on parmak değilse bile hızlı ve doğru yazı yazmayı öğrenmiştim. Ben yazarken, yanımda beni izleyen ve elindeki stop watch ile süre tutan bir görevli vardı. Kağıdımı alıp, sınav sonuçlarının bize bildirileceğini söyledi.
LACİVERT MONTLU ERDİNÇ GÜNDÜZ, ELİNDE İKİ PAKET DUNHİLL SİGARA…
75 kişinin katıldığı sınavı geçen 20 kişi tekrar sözlü mülakata alındık. Mülakattan hemen sonra göreve çağrıldım. Mesai saatinden 5-10 dakika önce postanın üstüne çıkan o mermer merdivenlerin başında idim. Heyecanım dorukta. Lacivert montu ile etrafına bakmadan ilerleyen genç adamı bu kez tanıdım, Erdinç Gündüz idi. Sınavı geçtiğimi, bugün mesaiye başlamam için çağrıldığımı söyledim. “Siz alt katta, sokağa bakan odada bulunan Harid Bey’le görüşün,” dedi. Elinde sıkı sıkı tuttuğu iki paket Dunhill sigara ile merdivenleri koşarak çıkarken, ben İdari Bölüm Müdür Muavini Harid Bey’in odasına gittim. 36 yıllık yayıncılık yaşamım başlıyordu.
HEP YANIMDA OLDU…
Bu 36 yıllık meslek yaşamımda gerek mesleki bilgisi gerekse dostluğuyla hep yanımda oldu Erdinç Gündüz. Bazen amirimdi, bazen sırdaşım, bazen abim.
Hasta olduğunu duyduğumda içim ezilmişti, şimdi ise ezim ezim. Bir gazetemiz onun ölüm ilanını verirken, ‘bir kuşağı etkilemişti’ diye yazdı. Halbuki Erdinç Gündüz ve önemli bir üyesi olduğu Sıla 4, üç kuşağı etkilemişti. Artık şarkılar babasız, bizler de dostsuz kaldık.
Geride bıraktığı güzelliklerden dolayı huzurla uyuyacağına inanıyorum.
Yer Bayrak Radyosu, 1973. Edip Akbayram'la Erdinç Gündüz programda...
Erdinç Gündüz, oğlu Arda Gündüz ile...