"ATATÜRK ÇİZGİSİNDE HÜMANİST TÜRK MİLLİYETÇİSİYİZ" DEMEYİN...
Eğer paradigma doğru temeller üzerine oturtulsaydı, her alanda toplumsal ilerleme çok hızlı olurdu.
Fakat KKTC'deki yerleşik sistemi, insanları doğal yeteneklerinden uzaklaştırmış ,ideolojik propagandanın bir parçası olmuştur. Ve her alan bundan nasibini almaktadır. Yasama, yürütme ve yargının özerkliği, hukukun egemenliği ve kültür, bu kötü politikaların elinde bozulmaya yüz tutmuştur.
Bir yandan, gücümüzün güvencesi olan Sosyal Sermayemiz çarçur edilip, yeteneklerimiz verimsizleştirilirken;
ÇEKME HALATIYLA ÇEKİLEN ENKAZ MİSALİ...
Öte yandan, AKP İslamcılığı, her şeye çare olarak öne sürülmesi ve artarak kullanılması çok normal bir şey olarak algılanmaya başlanmıştır. Bakanlarımız tek tek hacı adayı olmak için kendi aralarında yarış içerisine girmektedirler!..
Rotasını başkalarının çizmesine izin veren adam, çekme halatıyla çekilip hurda alanına götürülmekte olan bir enkazdır...
Eğer yozlaşmanın dereceleri varsa, hangisinin önde geldiğini bana siz söyleyin:
Kendi aklını başkalarına zorla empoze eden zorba mı,yoksa başkalarına kendi aklını yönlendirme hakkı tanıyan dejenere mi?
İLK GÜNAH !..
Ey !Atatürk Milliyetçisi geçinen UBP'liler...
Hükümet halkın menfaatini korumakla mükelleftir ve halk iradesini bunun için ödünç almıştır.
İçine "eğilim " yüklenmiş bir serbest irade olamaz.
Bu hileli zarlarla oyun oynamaya benzer!.
Kişiyi oyun oynamaya , sorumluluk yüklenmeye, oyunun parasını ödemeye zolarlar; ama kararlar her zaman o "eğilimlerden" yana çıkar.
Bügünkü "öğretmenlerinizin" "ilk günah" dediği o suçun niteliği nedir?
Bunu hiç mi düşündünüz mü?
Siz, mensubu olduğunuzu iddia ettiğiniz, Atatürk Milliyetçiliğiyle ne kadar örtüşüyorsunuz ?
"Öğretmenlerinizin" mükemmel saydığı bir ortamdan düşerken insan ne gibi kötülükleri kendine mal etmiştir?
Efsaneye göre insan, yasak ağacın meyvesini yemiş, böylelikle bir akla sahip olmuş, mantıklı bir varlık hâline gelmiştir.
Bu iyi ile kötüyü ayır etme yeteneğidir; yani insan ahlâklı bir varlık hâline gelmiştir.
Ekmeğini emeğiyle kazanmaya mahkûm edilmiştir...demek ki, üretici bir varlık hâline gelmiştir.
Arzulara sahip olmaya mahkûm edilmiştir...buradan , cinsel zevk yeteneğini edinmiştir.
Kısaca, ona "öğretmenlerinizin" yüklediği suçlar, mantık, ahlâk, yaratıcılık ve zevktir; yani var oluşunun ana değerleridir.
İnsanın cennetten düşüşünü anlatırken ona yüklenen suçlar onun kusurları olmadığı gibi, günahları da değildir.
Yaptığı yanlışlar değildir.
İnsan tabiatının esaslarıdır.
ATATÜRK NE DİYOR ?
Yeter artık ! "Atatürk çizgisinde hümanist Türk milliyetçisiyiz.", demeyin...
Çünkü;..
Mustafa Kemal Atatürk:
“Ben size manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kaide bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, cemiyetlerin, fertlerin saadet ve bedbahtlık telâkkileri bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkar etmek olur. En hakiki mürşit ilimdir, fendir” demiştir.
ADEM GİBİ...
Fakat;
siz kurban olmayı seçtiniz, yaratıcılığa ve hatta düşünmeye de gerek yok...sadece nefes alıp vermeniz, koltuklarda oturup, kaderinize rıza göstermeniz yeter de artar bile!
Atatürk'e perestiş etmekle kurban olmayı karıştırmayın artık...
İşte değerli dostlar, kişinin değeri aradığı şeydir!
Bizim (Sosyalist) soframızda da en değerli şey ekmektir.
Ekmeğini emeğiyle kazanmaya mahkûm edilmiş Adem gibi!