Yeri’de “kayıp” Kıbrıslıtürkler aranacak…

Sevgül Uludağ

Yeri köyünde 1963-64’te “kayıp” olan bazı Kıbrıslıtürkler’in gömülü olduğu sanılan tarladaki kuyuyla ilgili yeni çalışmalara başlandı… Sözkonusu kuyuyla ilgili bilgileri henüz 2004 yılında bu sayfalarda paylaşmış, Kayıplar Komitesi yetkililerini bilgilendirmiş, 2009’da da tarlanın yerini göstermiştik… 10 Haziran 2009’da gösterdiğimiz tarlada iki kuyu kazısı yapılmış ancak herhangi bir şey bulunamamıştı… Şimdi aynı alanda kapalı durumda ve kayıtlı üç başka kuyunun varlığı saptanınca ve Kayıplar Komitesi araştırmaları ilerleyince, bu kuyuların da kazılması için yeni çalışma başlatıldığı öğrenildi.

 

NELER YAZMIŞTIK?

12 Haziran 2009’da yani bundan on yıl önce, bu sayfalarda şöyle yazmıştık:

“Bu kuyuyla ilgili ilk yazımı henüz 2004 yılında yazmıştım... Bir Kıbrıslırum okurum bana Yeri köyünde bir tanıdıklarının bir tarlası olduğunu, bu tarlada bir otobüsle kaçırılan bazı Kıbrıslıtürkler’in gömülü olduğunu anlatmıştı.

Tarlanın sahibini bulmuştum ancak o günlerde henüz “kayıplar” konusu yeni yeni tartışılmaya başlıyordu. “Kayıplar Komitesi” son iki yıldır tek bir toplantı bile yapmamıştı. Henüz “kayıplar”ın aranacağı kazılara da başlanmamıştı... Bu yüzden tarlanın sahibi genç Kıbrıslırum konuyu doğrulamakla birlikte, bu konuda bir şey yapmakta gönülsüzdü.”

 

2004 YILINDA KAYIPLAR KOMİTESİ’Nİ BİLGİLENDİRDİK…

“Tarlanın sahibi Kıbrıslırum’un ismini ve telefon numarasını o günlerde “Kayıplar Komitesi”ne Kıbrıslıtürk üye yardımcısı olarak atanacak olan Ahmet Erdengiz’e de, Kıbrıslırum üye yardımcısı Ksenofon Kallis’e de verecektim. Zaten Kallis, o günlerde ALİTHİA gazetesinde bu kuyuyla ilgili olarak yazdıklarımı okumuş ve konuyu araştırmaya başlamıştı. Sanırım hem Kallis, hem de Erdengiz konuyu “Kayıplar Komitesi”ne taşımış, tarlanın sahibi aranmış ancak kuyunun yeri “belirsiz” olarak kalmıştı. Burası çok büyük bir araziydi – yaklaşık bir futbol sahası büyüklüğündeydi... Tarlanın sahibi “Kayıplar Komitesi”nin araştırma görevlilerine tarlanın koçanının fotokopisini vermişti. Ancak sanırım onlara kuyunun yerini göstermemişti.”

 

TARLA SAHİBİNİ İKNA ETMEK İÇİN BEŞ YIL UĞRAŞMIŞTIK…

Bu kuyuyla ilgili olarak herhangi bir gelişme olmaması beni çok rahatsız ediyordu – bu yüzden beş yıl boyunca, tarlanın sahibi Kıbrıslırum’u çeşitli defalar telefonla arayarak, onunla diyaloğa girişmiş, onu bize bu kuyunun tam yerini göstermesi için teşvik etmeye çalışmıştım...  Son bir yıl boyunca onu düzenli biçimde ayda bir kez arayarak, buluşmamız gerektiğini hatırlatmıştım. Ona yakın olabilecek insanların aracılık yapmasını da istemiştim... Adamın çekincelerini ortadan kaldırmalıydık çünkü bu kuyuda 1963-64 “kaybı” Kıbrıslıtürkler yatıyordu...

Israrlı telefonlarım nihayet sonuç vererecek ve tarlanın sahibi Kıbrıslırum, geçtiğimiz Çarşamba günü (10 Haziran 2009) benimle buluşarak bu tarlaya bakmaya gitmeyi kabul edecekti.

Tarla sahibinin ürkmesini istemediğim için bu buluşmada Kayıplar Komitesi’nden bir Kıbrıslırum’un, Ksenofon Kallis’in de hazır bulunmasını istemiştim. Tarla sahibi Kallis’in kim olduğunu biliyordu, onun da bu buluşmada hazır bulunmasını kabul etti.

“Benim herhangi bir çekincem yok” diyecekti bana... Ama onunla bu buluşmayı ayarlayabilmem tam beş yılımı almıştı...

Tarla sahibinin Lefkoşa’daki ofisine gittiğim zaman, bu buluşmanın neden bu kadar zor olduğunu anlayacaktım: Adam gerçekten çok meşguldü, masasının üstü, masayı çevreleyen dolaplar, odadaki bir başka masa dosyalarla kaplıydı, bunlar dağlar gibi yığılmıştı! Demek ki adam çok çalışıyordu...

Lefkoşa’dan yola çıktık ve Yeri köyüne doğru yolaldık. Kallis’le köyün girişindeki benzincide buluşacaktık...”

 

TARLA ONA ANNESİNDEN KALMIŞTI…

“Tarla sahibiyle beş yıl boyunca telefonda pek çok kez konuşmuş olmamıza rağmen, onunla ilk kez yüzyüze görüşüyordum.

Bu tarla ona annesinden kalmıştı. Babası bu tarlaya bir kuyu açmış, tarlaya ağaçlar dikmeyi ve kuyudan çıkaracağı suyla bahçesini sulamayı tasarlıyormuş. Ama bu hiçbir zaman “kısmet” olmamış çünkü kuyunun açılmasından birkaç ay bile geçmeden, Latça’da yakalanıp öldürülen bazı Kıbrıslıtürkler getirilerek bu kuyuya atılmış.

Tarla sahibinin babası da, annesi de bu olaya çok üzülmüşler ancak o günün koşullarında – 1963-64 – yapabilecekleri bir şey yokmuş.

Tarla sahibi o günlerde 3-4 yaşlarında bir çocukmuş.

 

“BAZI YOKSUL KÖYLÜLER KUYUYU AÇIP ALTIN YÜZÜK ARAMAK İSTİYORLARDI…”

“Bir akşam evlerine çok yoksul köylülerin geldiğini hatırlıyor:

“Belki 10-11 yaşlarındaydım... Yeri’nin bu yoksul köylüleri babamı ziyarete gelmişlerdi. Kıbrıslıtürkler’in gömülü olduğu kuyuyu açıp burada gömülü olanların üzerinde bulabilecekleri altın yüzük veya altın diş aramak istiyorlardı. Babam bunu reddetmiş, onları yollatmıştı... Babam ölürken bana ‘Bu kuyuya iyi bak, içinde bazı Kıbrıslıtürkler gömülüdür, zamanı geldiğinde onların ailelerine teslim edilmesini sağla” demişti. Babamın vasiyeti böyleydi... Sonra da annem vefat etmişti. Annem de vefat etmeden bana “Ben da anneyim, benim evlatlarım kayıp olsa, nerede olduklarını bilmek isterdim. Sana vasiyetimdir, zamanı geldiğinde bu kuyuda bulunanların ailelerine iade edilmesini sağla” demişti...”

Yeri’deki benzincide Kallis’le buluşarak onun dört çekişli arabasına biniyoruz. Tarla sahibi yolu tarif ediyor. Aslında burası Yeri’nin Latça yönünden girişinde kalıyor. Tarlayı görüyoruz, sürülmüş bir tarla bu ve gerçekten de çok büyük bir arazi. Kallis, Trooper arabasıyla tarlaya girmeye çalışıyor ancak araba gömülüyor. Bölgede bulunan bir evin Kıbrıslırum sahibi Kallis’e tahta parçaları, iri ve düz taşlar ve bir de kürek veriyor. Belki 40-45 dakika boyunca Kallis arabayı tarladan çıkarmak için uğraşıyor. Nihayet araba gömüldüğü yerden çıkınca, bize yardım eden Kıbrıslırum, ne için geldiğimizi anlayınca, “Arabayı parkedin, yürüyerek gİdelim” diyor…”

 

TARLADA TEK BİR EKİLİ AĞAÇ YOK…

“Sürülmüş tarlada tek sıra halinde yürüyüp tarlayı taramaya başlıyoruz. Kallis hayatının 25 senesini “kayıplar”ın bulunması için araştırmalara adadığı için, bu alanda herkesten çok daha fazla deneyimli. Tarlanın bittiği noktada taşlarla örtülmüş eski kuyuyu buluyor. Ancak bu kuyunun yanında ikinci bir kuyu daha olabileceğini tahmin ediyor çünkü buradaki toprağın rengi, tarladaki toprağın renginden çok farklı, çok daha açık. Nitekim az ileride, bu olası ikinci kuyunun ağzını örtmek için kullanıldığını sandığımız taş parçalarına rastlıyoruz. Herhalde tarlayı sürenler, bu taşları da “sürmüşler” ve sağa sola dağıtmışlar.

Tarlada tek bir ekili ağaç yok...

Sonra araba gömüldüğü zaman bize kürek vererek yardım eden Kıbrıslırum’un tarlanın yanındaki evine gidip birer bardak limonata içiyoruz. Bu evi yapmak için bir zamanlar arsayı, tarlanın sahibi Kıbrıslırum’un babasından satın aldığı ortaya çıkıyor! Latça Belediyesi bu boş tarladan bir yol geçirmek istiyormuş – eğer durum buysa, o zaman tam vaktinde bu alana geldik demektir. Buraya henüz yol ya da inşaat yapılmadan belki Kayıplar Komitesi müdahale etme fırsatı yakalar ve bu tarlaya gömülen Kıbrıslıtürk “kayıplar” için umarız kazı yürüterek 1963-64 “kaybı” bu Kıbrıslıtürkler’in bulunmasını sağlar...

Kallis’e ve bu Kıbrıslırum’a teşekkür ederek veda ediyorz ve tarla sahibiyle Lefkoşa’ya dönüyoruz.”

 

“BİR OTOBÜSTEN VE TAKSİDEN ALINAN KIBRISLITÜRKLER’İN KUYUYA GÖMÜLDÜĞÜNÜ DUYARDIM…”

“Dönüş yolunda 1963-64 yıllarında tarlasındaki kuyuya kimlerin gömülmüş olabileceğini konuşuyoruz:

“Annemle babamdan bu tarlaya bir otobüsten alınan bazı Kıbrıslıtürkler’in gömülmüş olduğunu duyardım. Köyde de hep bu anlatılırdı. Yerili Kıbrıslırumlar bu olayı çok iyi biliyorlar, köyde sürekli konuşulan bir konuydu bu... Ancak bir ay kadar önce, 65 yaşlarındaki bir Kıbrıslırum’la konuştum, olayları iyi bilen birisiyle. O bana, iki taksiden alınarak Latça’da öldürülen Kıbrıslıtürkler’in bu kuyuya gömüldüklerini anlattı...”

“Taksileri ilk kez duyuyorum” diyorum ona... “Ben de hep otobüs olarak duymuştum...”

“Bugün çok mutluyum” diyor, “çünkü annemle babamın vasiyetini yerine getirdim... Burada gömülü olan Kıbrıslıtürkler’in yerini yalnızca kendim için değil, onlar için de göstermek istiyordum. Çünkü onlara bu kuyuya iyi bakacağıma ve zamanı gelince içine gömülü olanları ailelerine teslim edeceğime söz vermiştim... Bugün bu vasiyeti yerine getiriyorum...”

Tarla sahibi bu Kıbrıslırum’a bize bu kuyunun yerini gösterdiği için çok teşekkür ediyorum ve yeniden haberleşmek üzere Ledra Palas barikatında vedalaşıyoruz...

(YENİDÜZEN – Kıbrıs: Anlatılmamış Öyküler – Sevgül Uludağ – 12 Haziran 2009)

 

2004’TE OLMAYAN TEKNOLOJİYE SAHİP…

2004’te Yeri’de bir kuyuda gömülü olduğu söylenen Kıbrıslıtürkler’le ilgili yazdığımız yazının üstünden tam 15 sene geçti…

Yeri’de kuyunun bulunduğu tarlayı göstermemizin üstünden tam 10 sene geçti…

O dönem Kayıplar Komitesi’nin elinde olmayan teknoloji, şimdi ellerinin altında bulunuyor…

Bu konuyu yeniden gündeme getirerek, bu alanda “kayıplar”ın gömüldüğü söylenen kuyuyu bulmak için yeni çalışma başlatan, geçmiş emeklerimizi değerlendirerek adım atan Kayıplar Komitesi yetkililerine teşekkür ediyoruz…

Konuyla ilgili olarak bilgi sahibi okurlarımızı da bir kez daha bildiklerini paylaşmaya davet ediyoruz…

Bu konuda daha ayrıntılı bilgi sahibi okurlarımı isimli veya isimsiz olarak 0542 853 8436 numaralı telefondan beni aramaya davet ediyorum…

Konuyla ilgili olarak Kayıplar Komitesi’yle temas etmek isteyenler de 181 ihbar hattını arayabilirler...

 

(DEVAM EDECEK)