“Yeni Kıbrıs Derneği’nin rotası – 40 yıllık yaşam hikâyesi ve eylemleri…”3

Sevgül Uludağ

 

Geçtiğimiz günlerde Yeni Kıbrıs Derneği 40ncı Kuruluş Yıldönümü’nü kutladı – 4 Nisan 2015’te Lefkoşa’da Classic Otel’de yapılan bir etkinlikte, son kırk yılın mücadelesi değerlendirildi…

Bu etkinlikte bir konuşma yapan Yeni Kıbrıs Derneği Başkanı Thukis Thukkidis, bu kurumun ENOSİS’i reddeden ilk kurum olduğuna dikkat çekti. Thukis Thukkidis, konuşmasının devamında şöyle dedi:


Dernek hiçbir zaman parti veya hareket oluşturmaya yeltenmedi, hatta üye sayısını artırma girişiminde bile bulunmadı çünkü parti çizgisinin ve manipülasyonunun dışında bir baskı grubu olarak çalışmayı hedeflemişti.

Öyle zamanlar oldu ki Kıbrıs’ın tüm toplumlarından üyeleri bulunduğunun altı çizilmeli. Bu da derneğin Kıbrıs’ın tüm yasal sakinlerini kucakladığını göstermektedir. Her iki toplumun milliyetçilerinden gelen şiddetli saldırılara rağmen derneğin düşünceleri Kıbrıs halkı arasında yankı bulmaya devam etti. Yeri gelmişken derneğin başkanlığını iki yıl süreyle bir Kıbrıslı Türk’ün yürüttüğünü belirtmekte yarar var.

Şunu ifade etmekte yarar var ki Dernek, kuruluşundan beri ısrarla ülkenin birleştirilmesi ve Kıbrıs toplumunun yeniden yapılandırılması yönünde çaba sarfetmesi yanısıra Kıbrıs halkının politik kimliği ile kültürel kimliği arasındaki farkın bilincine varılması için de ciddi çabalar ortaya koymuştur. Bu sorun hala günümüzde de varlığını sürdürüyor. Ne yazık ki adada hiç de doğru çalışmayan iki ayrı eğitim sistemi vardır. Eğitim sistemleri bir yandan höşgörüsüzlüğü teşvik ediyor öte yandan da ülkeyi federal bir çatı altında birleştirmeyi amaçlayan devletin amaçlarına hiç de hizmet etmiyor.

Şu ana kadar her iki taraftaki eğitim sistemi, iki toplumun arasını zehirlemeye devam ediyor ve on yıllardan beridir oluşturulan psikolojik uçurumu genişletiyor. Maalesef eğitim sisteminde olumlu bazı iyileştirmelerin yapıldığı Kuzey’de Talat’ın cumhurbaşkanlığı dönemi dışında her iki toplumun yöneticileri de 1974 yara izlerini taşıyan eğitim sistemlerindeki aksaklıkları düzeltmeyi başaramadılar. Bu türden aksaklıklar iki toplum arasındaki psikolojik uçurumu kapatmaya yardımcı olmuyor. Hümanist değerlere dayalı Kıbrıs eksenli eğitim bir hayal olarak kalmaya devam ediyor.

Derneğin yayınladığı üç dilli olan ve ilk defa olarak tüm Kıbrıslı sanatçıların sanat eserlerini içeren “20. Yüzyılda Kıbrıs Sanatı” adlı kitap, parlak bir istisna olarak durmaktadır.

Derneğin yakın zamanda gerçekleştirdiği bir anket çalışmasının gösterdiği gibi kimlik ve iki toplum arasındaki ilişkilerde 1980-1990 yılları ile mukayese edildiği zaman her iki toplumda da değişiklikler olmuştur. Bununla birlikte, kanaatimize göre, Kıbrıslı Rumlar bir devleti oluşturan bileşenlerin neler olduğu bilincine varmış değillerdir, özellikle de bizimki gibi çok kültürlü bir devletin. Çağdaş toplumlarda, örneği 22 Arap devletinde ve bir o kadar da Güney ve Orta Amerika’da görüldüğü gibi “ulus” kavramı yerini “devlet” kavramına bıraktığının hiç farkında değiller.

Derneğin hiçbir zaman yapmadığı şey, herhangi bir Kıbrıslı’nın kültürel kökenine itiraz etmiş olmaktı. Ne de kültürel veya başka farklılıkları ön plana çıkarmıştır. Bu gibi durumlar, ayrılıkçı çözümleri geliştiren merkezkaç güçleri oluşturur. Bu da ayrılıkçılığı artırır ve ülkenin birleştirilmesi çabaları ile merkezi hükümetin sürdürebilirliğine hiç yardımcı olmaz.

Bunun aksine, Dernek toplumun ortak özelliklerini ön plana çıkarmaya çalışır. Ortak paydaşlar ve bağlayıcı unsurlar, yaşayabilir bir devlet oluşturma ihtimalini güçlendirebilir.

Ne yazık ki Derneğin tüm çabalarına ve eğitim sisteminde reform çağrılarına rağmen herhangi bir sonuç alınamadı. Kuzey’de birkaç yıl önce tarih kitaplarında yapılan değişiklikler de uzun ömürlü olmadı. İki büyük toplumun eğitim sistemleri, Kıbrıs sorununu çözmeye katkı koymaktan başka her işe yarar, on yıllardır süren çatışmalardan, ve yapılan hataları gösteren ve doğru veya düzeltici kararlar almaya yönelten bir tarih yerine etrafı zehirleyen bir tarih tercih ediliyor olmasından bıkan bizim gibi insanlarda, bütün bunlar, büyük hayal kırıklıkları oluşturuyor.

Yeni Kıbrıs Derneği, iki hafta kadar önce, kuruluşunun ve çalışmalarının 40. yılını tamamladı. Derneğin rotasının mihenk taşı, Kıbrıs merkezlilik, ortak vatan için sevgi, ve herhangi bir hoşgörüsüzlük ve milliyetçilik duygusundan uzak durmak olmuştur.

Derneğin meşalesi, her zaman Kıbrıs’ın birleştirilmesi ve Kıbrıs toplumunun yeniden yapılandırılmasıdır. Bugünkü yasal nüfus yapısını ve bu trajik duruma götüren hataların tekrarlanmamasını göz önünde tutarak hiç olmazsa yakın bir gelecekte, ne yazık ki, bazı şeylerin geri çevrilmesi mümkün değildir.

Yeni Kıbrıs Derneği, Kıbrıs konusunda kesinlikle tek toplumlu olmayan bütüncül bir görüşe sahiptir çünkü adanın nüfusunu sadece Kıbrıslı Rumlar veya Kıbrıslı Türkler oluşturmuyor. Kıbrıs, ona bağlılık duyan tüm insanların anayurdudur.

40 yıllık süreçte karşılaştığı tüm zorluklara rağmen, ki bunlar az değildi, Dernek, kendi gibi düşünen yoldaşlarıyla birlikte mücadeleyi sürdürmeğe istekli ve kararlıdır. Her türlü olumsuz kalıp yargıyı yıkmak ve yerine vazgeçilmez olan güven duygusunu yerleştirmek için mücadele edecektir. Uzak bir gelecekte olmamasını ümit ederek, bu ülkeyi darbe ve işgalden önce olduğu gibi değil ama yeryüzünün birçok yerinde çok kültürlü federal ülkelerde olduğu gibi hoşgörülü, işbirliği ve eşitlik içinde yaşayan insanlardan oluşan bir ülke olarak görmeyi ümit ediyor…”