Yeni Hükümet Programında Nasıl Bir Eğitim Olmalı?

Salih Sarpten

Covid-19, iklim değişiklikleri, ekonomik buhranlar ve daha birçok küresel soruna rağmen dünya baş döndürücü bir hızla değişiyor, dönüşüyor, gelişiyor. Bunların hep sebebi hem de sonucu olarak ülkeler için eğitimin önemi her geçen an biraz daha fazla artıyor. Bu önem planlamaya gereksinimini de beraberinde getiriyor. Kıt kaynaklara sahip olduğumuz düşünüldüğünde; “eğitim sisteminin” ülke kaynaklarının ne denli büyük bir kısmını tükettiği göz önüne alınırsa, bu önemin büyüklüğü ve ne kadar bilimsel bir plânlamanın yapılması gerektiği kendini açıkça göstermektedir.

Yeni kurulun Ersan Saner hükümetinin “Hükümet Programı” bugün Mecliste okunacak. (Dolayısıyla bu yazıyı kaleme aldığımda Hükümet Programında neler yer aldığından ortaya çıkmış değildi). Şüphesiz ki hükümet programlarının, ortaya konacak yol haritasının tüm içeriğini ve detaylarını içermesi beklenmez. Ancak böylesi programlardaki genel beklenti; önemli ve elzem konularda ortaya konacak yaklaşım ve anlayışlardır. Bu nedenle okuduğunuz bu yazının ana fikrini ülke eğitimini eleştirmek yerine, odaklanmamız gerekenlere vurgu yapmak üzerine kurgulamaya gayret ettim.

Elbette ki eğitimle ilgili değerlendirmeleriniz baktığınız pencereye göre değişmektedir. Öncelikle benim penceremden baktığımda neler görüldüğünü listelemeye çalışayım:

  • Covid-19’la cebelleşen,
  • Eğitim sisteminin hemen her alanında eleştiri alan,
  • Plansız uygulamaların baskın olduğu bir yapı,
  • Uyumsuz ve etkisiz çalışan siyasi kadrolaşmanın yarattığı bürokratik aksamalar,
  • Ekonomik kaynakları verimli kullanamama,
  • Çağdaş eğitim ve yönetim kuramlarını sisteme entegre edememe,
  • Eğitim bilimi ilkeleri yerine, siyasi kaygılarla karar alma

Ancak bütün bunlardan daha da önemlisi: “eksik öğretmen”, “eksik okul”, “eksik altyapı”, “eksik materyal” ve daha birçok eksikleri eğitimin temel sorunlarıymış gibi kabul eden bir anlayışın varlığı… Oysa bunların hiçbiri eğitim değil. Eğitim dediğimiz bambaşka bir şey... Yani gerçek eğitim sorunlarımız bunların dışındaki bir şey: Örneğin;

  • Pek fark edemesek de, çocuklarımızın, aynı yaş grubundaki diğer ülke çocuklarından beceri olarak çok geride olmaları…
  • Özel okula gidenler ile kamu okullarına gidenlerin arasındaki farkın giderek açılıyor olması…

Başka bir ifadeyle söyleyecek olursak; yaklaşık 16 yıl İngilizce öğreten ama öğrencilerimizin bir türlü İngilizce konuşturamayan, 12 yıllık eğitim süreci sonrasında bir tek müzik aleti çalmayı öğretemeyen, çok iyi dilbilgisi öğreten ama tek bir kitabı okutmayan, öykü, şiir yazdırmayan başka bir eğitim sistemi var mı?

O halde; Hükümet Programında Nasıl Bir Eğitim Olmalı?

Her şeyden önce 21. Yüzyılın en önemli özelliği olan “her öğrenci önemlidir ve her öğrenci öğrenebilir” anlayışından yola çıkarak eğitimde fırsat eşitliğini güçlendirecek bir hükümet programına ihtiyaç duyduğumuz aşikar. Bu kapsamda Hükümet Programının, Eğitim başlığı altında mutlaka olması gerekenleri şöyle sıralayabiliriz:

  • Ülke geneli okullaşma planı,
  • Ana dili Türkçe olmana yabancı uyruklu aile çocukları ile göçmen ve mülteci aile çocuklarının takip edecekleri destek eğitim programları,
  • Tüm inançlara eşit mesafede duran, çok kültürlü bir eğitim anlayışı,
  • Okula dayalı yönetim ve okula dayalı bütçe anlayışının etkin bir biçimde kullanılması içeren mekanizmaları oluşturan,
  • Genelde Mesleki Teknik Öğretimi destekleyen, özelde ise meslek lisesi okulların ihtiyaçları giderilmesine özel önem gösterilmesi,
  • Nitelikli bir öğrenci yönlendirme mekanizması,
  • Kademeler arasındaki geçişlerin sadece Kolej Giriş Sınavı ya da diğer merkezi sınavlarla değil, öğrencilerin ilgi, istek ve becerileri kapsamında farklı koridorlar ve yatay geçişlerle ilerlemesinin sağlanması
  • Hem ana dil hem de yabancı dil eğitimini daha nitelikli hale getirmek için bir “dil eğitim politikasını” içerecek bir yapının kurulması,
  • Ve en önemlisi: artık eğitimde teknolojinin lüks değil, temel bir ihtiyaç olduğunu fark ederek, uzaktan eğitim alt yapımızı güçlendirecek unsurların yer aldığı bir hükümet programına ihtiyacımız var.

Kısacası, üretime ve işbirliğine dayalı, teknolojiyi, algoritma ve kodlamaları kullanabilen, yaratıcı fikir ve üst düzey düşünme becerilerine sahip, problemlere akılcı çözümler üretebilen bireyler yetiştirebileceğimiz becerileri sisteme entegre etmeyi içeri bir programa ihtiyacımız var. Hükümet Programı bütün bunlardan çok uzakta ise, sırf yazılması gereklidir diye laf ola yazılmış bir program olmaktan öteye gitmeyecektir.


Gülmece

Kayıp Vidalar

Arabanın lastiği tam akıl hastanesinin önünde patlar. Adam arabayı kenara zor yanaştırır. Hemen dışarı çıkar. Kriko, yedek lastik, stavro anahtarı derken tekerleği söker. Tam söktüğü anda, tekerleği tutan vidaların dördü birden yuvarlanıp yağmur mazgalına düşer. Mazgal açılır gibi değil, vidalara ulaşmak mümkün değil. Adam bir sağına bakar, bir soluna bakar, çaresiz kaldırıma çöker.

Olayı en başından beri akıl hastanesinin bahçesindeki demir parmaklıklar ardından izleyen bir akıl hastası adama seslenir:

  • Nedir ama yaptığın öyle?
  • Yahu sorma! Lastik patladı ve değiştirirken vidaları kaybettim…
  • Düşündüğün şeye bak! Diğer lastiklerden birer tane çıkar. Takacağın tekerleğe koy hepsi 3 vidalı olsun… Lastikçiye kadar idare eder.

Çok cazip gelen bu fikirle adam hemen denileni yapar. Bir yandan da bu fikir kendi aklana neden gelemdi diye hayıflanır… İşi bitirdikten sonra akıl hastasına dönerek söze başlar:

  • Senin ne işin var Allah aşkına tımarhanede! Bak ne güzel fikir verdir.
  • Eeee… Biz burada delilikten yatıyoruz…  Aptallıktan değil.