Yeni Bir Yöntem Gerek…

Kutlay Erk

Kıbrıs sorununun tarafları, görüşerek çözüm bulmaya mahkumdur. Tarafların durumu da bisiklet sürmeye benziyor, ayakçayı çevirmezsen düşersin. Ama ayakçayı çevirirken de nereye gidecek olacağını biliyor olmalısın; boşa ayakça çevirmek de sonunda helak olup düşmek olacak.

Dolayısıyla, uluslararası geçerliliğini halen koruyan BM ölçütlerinde Kıbrıs soruna çözüm için görüşmeler eşref saat geldiğinde yeniden başlayacak. Eşref saat de, belki 2018 baharı ile 2019 kışı arası ama büyük olasılıkla 2020 yazı ile gelecek… Bu arada da, Crans-Montana başarısızlığının tozu toprağı oturmaya başladı; Akıncı’dan, ilk anların hayal kırıklığı ile yapılan duygusal kaynaklı açıklamalar yerini daha gerçekçi açıklamalara bırakıyor. Anastasiadis ise, tribünlere hitabında söylemiş olsa bile, görüşme masasına hazır olduğunu açıklamıştı.

Kaçarı yok, görüşme masası var; bisiklet sürmeye, ayakça çevirmeye devam… Tarafların sonunda nereye gideceği BM ölçütlerinde tanımlanmış ve oraya da BM gözetimindeki masada görüşerek gidileceği belli… Ama nasıl; eskisinin benzeri bir yöntemle mi, yeni bir yöntemle mi? Şimdiye kadar ve onlarca yıl denenen yöntem, Kıbrıs sorununu altı başlıkta ve başlık - başlık müzakere etmek idi… Bu yöntem gidebileceği yere kadar gitti, iyi de gitti ancak kapasitesini doldurdu. Crans-Montana öncesinde taraflar yeni bir yöntemi deneme gereği duydu; tüm başlıklar birlikte bir paket halinde görüşme yöntemine geçildi.

Yeni yöntemin ilk denemesi de sonuç vermedi, Crans-Montana çöktü. Bu çöküş içeriğin değil yöntemin çöküşüdür; yani, cami yıkıldı ama mihrap yerinde… Şimdi bu son yöntemi, Kıbrıs Türk tarafının sonuç odaklı bir yöntem olacak şekilde geliştiren öneriler yapması gerekiyor. Sonuç odaklı demek de, ucu açık olmamak demektir. Kıbrıs Rum tarafının buna itirazı olacaktır. Ancak, tüketilmiş yöntemlerin yerine Rumların önereceği daha iyi bir yöntem yoksa ki olması sürpriz olacaktır, sonuç odaklı yöntemden kaçınmak çözümden kaçmak anlamına gelebilecek ve uluslararası toplum gözünde Rumların uzlaşmaz taraf imajı pekişecektir.

Dolayısıyla Kıbrıs Türk tarafının bu yeni yöntemi kurgulaması gerekiyor. Kıbrıslı Türklerin statükocuları böyle bir kurguya katılmayacaktır; çözüm vizyonu olan Kıbrıslı Türk lider, barış ve çözüm güçlerinin siyasi partileri ve sivil toplum hareketleri ve örgütleri ile birlikte çalışarak yapmalıdır…  

Sonuç odaklı görüşme yönteminin kurgusu ne olmalı? Uluslararası toplumun son dönemlerde en önemli başarı hikayelerinden biri Kosova’dır ve Kıbrıs sorunu ile benzeşen tarafları da vardır. Oradaki sorun da, özet olarak, Müslüman ve Ortodoks Hristiyan tarafların etnik milliyetçilik üzerinden egemenlik çatışması idi… Bu sorunu çözmek için girişim başlatan BM’nin hassasiyeti ‘çözüm sürecinin ucu açık kalmasın’, yani ‘Kosova Kıbrıslaşmasın’ idi. BM Genel Sekreteri (BMGS), Finlandiya eski Cumhurbaşkanı Martti Ahtisaari’yi özel temsilcisi olarak atadı; ona verdiği misyonu da sonuç odaklı bir yöntem ile güçlendirilmişti. Kosova’da sorunun tarafları ile görüşmeler sürdüren Ahtisaari, tarafların anlaşamayacağı, Kosova’nın ‘Kıbrıslaşma’ sürecine gireceği kanısına vardığı anda, misyonu dahilinde olan seçeneği kullanarak, Kosova için kendi çözüm önerisini yazdı ve BMGS’ye sundu. Ahtisaari kendi çözüm planı önerisini, elbette ki tarafların görüşmeleri sırasındaki düşünce, talep ve önerilerinden yararlanarak yazdı. Sırpların Rusya merkezli Ortodoks Hrsitiyan tepkisine rağmen BM, Kosova sorununu Ahtisaari önerileri doğrultusunda çözdü; Kosova Kıbrıslaşmadı.

Kıbrıs, uluslararası diplomasinin kullandığı ‘Kıbrıslaşma’ sürecinden halen muzdarip… Kosova çözümü Kosova’ya özge idi, Kıbrıs çözümü aynısı olmayacak, kendine özge,  yani ‘sui-generis’ olacak ama Kosova için kullanılan yöntemden ilham alınmasında fayda var. Görüşmeler BM ölçütlerinde ve gözetiminde yapılıyor, bunu uyglamaya koymak için BMGS bir özel temsilci atıyor, ama süreç içinde BM sadece not tutan etkisiz unsur… Adına da ‘Kıbrıslılar Süreci’, niteliğine de diplomasi dilinde ‘Kıbrıslaşma’ denilen süreç elbette ki ‘Kıbrıslaşma’ hastalığı ile vizildeyecektir. Kıbrıs’ta 1964’ten beri insan ve mali kaynak tüketen BM’nin Kıbrıs sorunu çözüm sürecine katılımı, Kosova sürecinde olduğu gibi etkili unsur haline gelmezse, ‘Kıbrıslılar Süreci’, diplomasinin ‘Kıbrıslaşma’ tabirini canlı tutmaya devam edecektir.   

Dolayısıyla, Kıbrıslı Türk lider ile çözüm ve barış güçleri, eşref saat gelince başlayacak olan görüşmelere şimdiden yeni bir yöntem önerisi hazırlamalı, uluslararası topluma ve tüm ilgili taraflara bu yeni yöntemi önermeli ve bu yeni yöntemle masaya oturmanın bir çözümle birlikte kalkmak demek olacağının kabulünü sağlamalıdır.

Yetti yani… Bir tarafta ucu açık süreci lastik gibi uzatan, diğer tarafta “süreç koptu” deyip yeni ucu açık süreçler başlatmak isteyen statükocular; arada da sandviç olan barışık ve birleşik Kıbrıs sevadlıları… Bu sevdalılar, sonuç odaklı yeni bir görüşme süreci ile vuslata erme misyonunu üstlenmelidir.

(Not: Bu yazıyı okuyan ve Kıbrıslı Türklerin kullandığı ‘ayakça’ kelimesini bilmeyen Türkiyeliler için belirteyim, Türkiyelilerin yabancı dillerden aldığı ‘pedal’ kelimesi ile eş anlamlıdır. KE)