Yaşarken... Ve ölürken!

Cenk Mutluyakalı

 

Yolda çalışırken arabanın çarptığı işçi öldü.
Gencecik bir insandı.
Tatil günüydü.
Öyle anlaşılıyor ki iş güvenliği yoktu.
Çok ‘yalnız’ bir kelime: Öldü!..


***

Kimseler sormadı, "niye tatil yapmıyordu" diye.
Bu toplum ki "masası değiştirilen" amir için üç hafta eylem yapıldığına tanıklık etti, "bu müdürü istemiyoruz" diye aylarca çocuğu eğitimsiz kaldı, siyasi partilerde göz çanakları kan dolana dek sabahladı "kim bakan olacak" diye...
Fener'in tek golüne yollara düştü, Cimbom'un tek yıldızına konvoylar düzdü...
Pek umursamadı tatil günü basılan işçiyi...
Çok farklıydı değer yargıları.
Üstelik ‘tatil’ günüydü...


***

Diyelim ki çalışıyordu, gündüz vakti, ortalık yerde, pek risk yokken, niye öldü?
Kocaman bir bencillik sarmalı içinde, “bana ne”ye uğurlandı bir cenaze daha!..

***

Öldüren sürücü sarhoştu, vicdansızdı, çarptı ve kaçtı, memleketten de kaçıyordu ki havaalanında yakalandı...
Ölenin en yakınlarına kaldı acı, hepsini biliyoruz bunların.
Yine de o işçiye öldüren, bedenine çarpan asıl sebep umursamazlıktı!..
‘Bana ne’cilikten öldü.
Kimseye hesap sorulmadığı, her hangi alanda olursa olsun yapanın yanına kaldığı, her türlü rezilliğin görmezden gelindiği, tepeden tırnağa bir iradesizliğin kanımıza işlediği gerçeğiydi taammüden cinayetin sebebi.
Trafik cezasını sildiren bakandan tek gün işe gitmeden maaş alan asalağa, sabahın yedisinden gecenin onuna kadar markette sömürülen tezgahtardan her pazar çalıştırılan taşerona, "kural tanımaz, yasa tanımaz, vicdan tanımaz" sözüm ona özgürlük anlayışımız ve kocaman bir yozlaşma öldürdü gencecik işçiyi...
Elektrik direğinde, taş ocağında, üniversite bodrumunda, otel inşaatında, fiber kazısında öldürdüğü gibi!..
Hangisini konuştuk bir daha?
Ve başka kim yandı, ölen dışında?

***

Tatil günü, bayramda, yol ortasında şart mıydı 'kazı'!..
Öyle ya kimileri 'insan' değildi bu düzende...
Yaşarken de değildi, ölürken de...