Yarın’ı Kurtarmak

Yücel Vural

Kimin aklı ‘toplumsal yarın’dadır ya da kim bu yarın’ı kurtarmak istemekedir?

Her kime sorarsak soralım yarın’ı kurtarmak istemeyen çıkmayacaktır!

Ama ‘bugün’ yapılanlara baktığımızda, yani en can alıcı güncel sorunlarımız gündeme geldiğinde, alarm zillerinin ‘yarın’ için çoktandır çaldığını farketmemiz gerekiyor.

Günü kurtarmaya ve gerçekçi olmayan umutlar yaratmaya dönük söylemler uydurmaktan vazgeçip toplumsal yarın’la ilgilenmemiz gerektiğini anlamalıyız.

Her ne pahasına olursa olsun derhal kabul etmemiz gereken bir gerçekçiliğe ihtiyacımız vardır.

O nedenle toplumsal yarın’ı seçim hesaplarına kurban edemeyiz.

Bugün olacaklardan korkup yarın için yapmamız gerekenleri askıya alamayız.

Grupsal çıkarlar uğruna toplumsal yarın’ın ihtiyaçlarına göz kapatamayız.

Mesela bu ülkenin ‘su tasarruf önlemleri’ adına nelerin uygulandığını soracak olsak vereceğimiz yanıtla kimi ikna edebiliriz?

Yarın’a önem verebilsek, sınırlı olan ya da hiç olmayan kaynaklarımızı pazarlamaya girişmeyi hiç düşünmezdik.

Böylece üniversite eğitimini ‘rakam’a, öğrenci ve öğrenmeyi de ‘para’ya indirgemiş olmaz, öğrenci sayısını artırmayı büyük marifet saymayı hiç düşünmezdik.

Ayni şekilde, ormanlarımız yanarak yok olduğunda hemen matem havasına bürünüp sorumluluktan kaçmaktan vazgeçmeliyiz.  

Toplumsal yarın’la ilgilenmiş olsak başka türlü davranırdık.

Yani ormanlara yerleştirdiğimiz kameraların çalışmayışını, ormanlarımızı korumakta yetersiz kalan anlayışımızı, yönetsel beceriksizliklerimizi ve plansızlığımızı masaya yatırır, alınması gereken bir dizi önlemi açıklar ve uygulamaya ertesi gün başlardık.

Mesela hala daha, ormanlarımızın eşiğinde ateşli-piknik yapmaya devam edecek miyiz?

Ormanlarımızı her türlü çöp ve atıkla kirleterek yangın tehlikesini artıranlara karşı hangi önlemi nasıl ve ne zaman uygulamaya başlayacağız?

Toplumsal yarınımız’a önem vererek yollarımızın içler acısı durumunu her fırsatta raporlayan meslek örgütleri ve uzmanların görüşlerine değer vererek gerekli uygulamayı bugünden başlayarak derhal yürürlüğe koymalıyız.

Her trafik kazasının ardından, sadece kazanın olduğu yerde önlem alarak sonraki kazaları bekler durumdayız.

Her ölümlü trafik kazasının ardından matem havasına bürünüp gazetelerde başsağlığı mesajı yayınlayarak durumu kurtardığımızı ve görevimizi yaptığımızı mı sanıyoruz?

Topluca bilmemiz gerekir ki, başka coğrafyalarda benzer durumda olanlar, bu trajedide en azından zerre kadar bir sorumlulukları olduğunu peşinen kabul ederek, başsağlığı mesajı yerine geçsin diye, istifa kararlarını açıklamaktadırlar.

Yarın’ı kurtarmak için, bizim dışımızda olandan çok şey öğrenebileceğimizi bugünden başlayarak kabul etmeliyiz.

Her yeni bir görev üstlendiğimiz zaman bu ülkeyi her alanda en kalkınmışlar arasına getireceğimizi açıklamayı büyük bir marifet sayıyoruz.

Artık ayaklarımızın yere basma zamanı gelmedi mi?

Bu ülkenin yarınını düşündüğümüz zaman kalkınmanın bir planlama işi olduğunu anlayacağız.

Her inşaat duvarı yükseldiğinde bunu kalkınmanın ölçütü olarak sunamayız.

Her türden kaynaklarımızı hoyratça kullanarak, kent ve kasabalarda büyük bir keşmekeş yarattığımızın ne zaman farkına varacağız?.

Geleneksel yaşamından hoyratça kopartıp etrafımızda şöför, kapıcı, odacı, santralcı vs yaptığımız her bir bireyin hayatını kurtardığımızı sanıyoruz.

Tam tersine, bu ülkenin tarımsal üretim bakımından kendi-kendine yeterli olmasına engel olarak toplumsal yarın’a büyük zarar veriyoruz.

Eğer bu ülkenin ‘toplumsal yarını’yla ilgilenseydik bugünkü hatalarımızdan ders çıkarmayı da öğrenmiş olacaktık.

Binbir türlü sorunumuzun toplumsal yarınımız üzerinde yarattığı baskıları görmezden gelerek Dünya’ya örnek olduğumuzu nasıl iddia edebiliriz?