Yargısız infaz bu kadar kolay mı?

Bu ülkede en değerli şeylerden biri de 'bilgi'… Gazetelerin, ya da habercilerin mayasıdır bilgi… Bilgi olmadan hiçbir şey yazamıyorsunuz, yorum da, kurgu da bilgiye dayanıyor. Haberciler için 'doğru bilgiye' ulaşmak işkenceye dönüye çoğu za

 

 

Bu ülkede en değerli şeylerden biri de 'bilgi'…

Gazetelerin, ya da habercilerin mayasıdır bilgi…

Bilgi olmadan hiçbir şey yazamıyorsunuz, yorum da, kurgu da bilgiye dayanıyor.

Haberciler için 'doğru bilgiye' ulaşmak işkenceye dönüye çoğu zaman…

Diyelim ki bir trafik kazası oldu.

Kazayla ilgili “bilgi” almak için saatlerce uğraşmanız gerekiyor.

En az 5 telefon görüşmesi yapmak, sağı solu aramak, aracı bulmak falan lazım.

Hele hele de kazada yaralanan da varsa, durumu da kritikse vay halinize!

Ona sor, buna sor derken zaman ilerliyor.

Özellikle kamu kurumlarında, poliste, hastanelerde “basın bilgi merkezleri” olmalı.

Anında bilgiyi kamuoyuna, basına aktarmalı.

Poliste “basın subaylığı” denen bir mekanizma mevcut aslında, ancak yeterli değil…

Hatta “basın subaylığı” kimi zaman yanlış bilgiler de veriyor.

Örneğin polis tarafından yakalanan her şüpheliyi “suçlu diye” ilan edip, basınla paylaşıyor!

Çok büyük bir hata, telafisi olmayan bir yanlışlık bu!

Mesela diyelim ki, hırsızlık yapıldığına ilişkin bir şikâyet yapıldı polise bir şahıs hakkında.

Polis şikayette konu olan bu kişiyi buluyor ve yaka paça göz altına alıyor!

“Basın subaylığı” da basına bir bilgi geçiyor, yazılı olarak: “X kişi hırsızlık yaparken tespit edildi, tutuklandı, soruşturma devam ediyor”!

Bu ne büyük bir hata!..

Mahkeme sonuçlanmadan polis yargılıyor ve belki de masum olan kişiyi “suçlu” ilan ediyor.

Bırakın ilan etmeyi, bu bilgiyi basına da yazılı olarak yolluyor.

Nasıl bir bilgi kirliliğidir bu sevgili polis müdürlerim?

Nasıl bir insan hayatı ile oynamadır?

“Suçlu” diye ilan ettiğiniz kişi mahkeme sonucunda suçsuz bulunuyor kimi zaman.

Ancak iş işten geçiyor.

Kamuoyu çoktan dedikoduya başlamış, damgalama yerine ulaşmıştır artık.

Hiç kimse mahkeme kararı sonuçlanmadan “suçlu” değildir.

Buna ne polis, ne basın ne de politikacılar karar verebilir.

Tek yetkili merci yargıdır.

Lütfen, ama lütfen bu hataya düşmeyelim.

Özellikle polis kimseyi yargılamadan infaz etmesin.

Böyle hatalı bir bilgiyi basınla paylaşmasın, basın da bu tarz konularda daha titiz olsun.

Zaten 'yaralı' olan bu küçücük toplumda daha fazla yaralar açmayalım.

 


 

 

Bizim “maya”mız (!)

 

Bir süredir özellikle Lefkoşa’da sokak aydınlatma lambaları yanmıyor.

Bu karanlık, EL-SEN’in “elektrik kesme” eyleminden önceye dayanıyor.

Ana caddeler karanlık, bazı bölgelerde trafik ışıkları dahi çalışmıyor.

Kaza riski çok yüksek, kelle koltukta gidiyoruz anlayacağınız.

Bu karanlığın EL-SEN’in eyleminden mi, yoksa başka bir nedenden mi kaynaklandığını bilmiyorum.

Ancak bildiğim tek şey, durum hiç de iç açıcı değil…

Karanlık kentlerde, trafik ışıkların çalışmadığı kavşaklarda araç kullanıyoruz.

Çöp sorunumuza bir de karanlıklar da eklendi, ne güzel, ne güzel…

Tam “yeni yıl” havası var (!)

Tüm dünya kentleri rengarenk bir örtüyle süslenmişken…

Biz karanlık kentlerde çöp kokusuyla 2013’ü karşılayacağız.

Hani “mayalar” demişti ya Aralık 2012’de “kıyamet kopacak” olacak diye…

Yalan da değil aslında…

'Kıyamet' başımızda, yönetenlerde…

Tek farkımız “maya” farkı.

Bizim mayamız UBP mayası.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri