Yangın var diye bağırmak mı lazım?

Ferdi Sabit Soyer

Görüşme süreci dondu, durdu, çöktü veya kesintiye uğradı. Şimdi iki tarafta birbirine ön koşul koyuyor. Güney, “Barbaros koşulsuz geri çekilmeli” ön koşulunu koymaktadır. Kuzey ise, Barbaros devam ederken, “Anastasiadis koşulsuz masaya geri dönmeli” koşulu koymaktadır.

Şimdi açık yazalım. Hangisi, öteki tarafından, “zafer” olarak algılanacak bir geri çekilmeyi kabul edebilir? Hal bu iken, iki tarafta hemen, bilinen eski usullere döndü.

KUZEY AÇISINDAN

Bu görüşmelerde kriz oluşur oluşmaz, Kuzey açısından hemen eski ve bildik argüman ortaya çıktı. Sayın Eroğlu ve UBP çevreleri bunu şöyle ifade ediyor. “Bundan sonra ya gelirler, ya biz yolumuza, onlar yoluna gider.”  Güney’in konumu ve yolu belli da, bizim yolumuz ne? “İki devletli çözüm” mü?
Eğer bu ise mesele, o zaman siz, bu argümanla, Barbaros olgusunu, kendi elinizle ortadan kaldırıp, onu değersiz bir adıma döndürmüyor musunuz? Çünkü sizin için bu ise amaç, iki devletli çözümde, “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin”  Güney denizlerinde ilan ettiği ve hidrokarbon bulunan tüm alanlarda, artık hiçbir talebinizin olmayacağını, kendi elinizle ilan ediyorsunuz.

“Kıbrıs Cumhuriyetinin egemenlik hakkı” olarak olaya titizlik gösteren Güney’deki yönetim, ilan ettiği, Kıbrıs’ın EMB haritasını, yalnızca Güney ve Güney Batı denizleri ile gösterdi. Kuzey ve Doğu yoktur haritasında. Yani EMB haritasını da “bölünmüş” olarak yayınladı.

Yani, Kuzey’de  öne sürülen bu iki devletli çözüm tezi ile Güney’deki egemen güçlerin, bu EMB haritaları ilanı arasında mantık olarak, görünüşte bir fark yoktur. Bu tez, sanki Güney’in egemen güçleri açısından, bir nevi, körün istediği bir çift göz olmaktadır. .

Eğer mesele,  bu adımlarla, iki devletli çözüm gizli niyetinize yol açmaksa, o zaman da Barbaros adımı ile dünyaya risk alarak ilan ettiğiniz, “Kıbrıs Türk halkının haklarını korumak için bunun yapıldığı” argümanınız da havada kalır. Hani, sizin hak iddianız? Peki, bu iki devletli çözüm nasıl olacakmış?

Ortaklık kuramadığımıza göre, yine masaya oturacakmışız ve Kıbrıslı Rumlar da kabul edecekmiş ayrılmayı. Bunun esaslarını görüşecekmişiz! Halka söylenen budur. Üstelikte, uluslararası siyasette, tüm unsurları ile de bunu benimseyecek! Yani, ayrılmak için bile, hem masaya, hem de uluslararası onaya ihtiyacı var. Hem BM’nin, hem de AB’nin. Bu nasıl sağlanacak?

Kıbrıslı Rumların masadan kalkmasını sağlayan Barbaros araştırma gemisi oldu. Şimdi iki devletli
çözümü görüşerek, ayrılmayı kabul etmelerini ne sağlayacak? Kafalarına ilahi bir güç, “saksı mı düşürtecek”? Böylece onları imana mı getirtecek? Yoksa, Barbaros masadan kaçırttığına göre, bu kez onları  masaya, hem de ayrılmayı görüşmek üzere oturtmak için, donanmanın tüm savaş gemileri denizde, savaş uçak filoları da havada tur mu atacak?

Bir bakın bakalım, bu gün sahip olduğumuz uluslararası ortam nedir? Şimdi İKÖ’den dahi, Kıbrıs Türk Devleti olarak temsil edilmek durumumuz, Arap ve Müslüman dünyasında sorgulanmıyor mu? Türkiye’nin, Güvenlik Konseyi için adaylığı, 5 yıl önceki desteği alamadı. AB, Avrupa Konseyi ve diğer başka evrensel aktörlerle ilişkiler, eski sıcaklığında değil. Mısır ve İsrail ile ilişkiler çok gergin. Üstelik Orta Doğuda her an değişen güç dengeleri ile dün dost olduğunuzla, bugün karşıt olabiliyorsunuz.
Böylesi ciddi bir alt üstlüğün yaşandığı uluslararası alanda, bugünden çok farklı ve çok başka bir düzeleme geçme zemininiz hiç gerçekçi değil. Top, tüfek patlamasa bile, bitmeyen ve hep artan bir soğuk ve gizli bir çatışma ortamında olacaksınız. Bunun ekonomik - demokratik gelişme için bir yararı olamaz. Sonuçta, dön babam dön, yine BM temelinde, ayni görüşme sürecine oturmanız ihtimali de yine söz konudur. İspatı tarihimizdir..

Dolayısı ile görüşme sürecindeki bu kesinti ile gündeme getirilmeye çalışılan, bu iki devletli seçenek gerçekçi ve akıl yoluna dayalı değildir. Bu, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dönük Sayın Eroğlu’na, Sayın Anastasiadis’in sunduğu bir seçim kampanyası “bonus” undan başka bir şey değildir. Bu hediyeyi de ancak ve ancak “Sarayönü Meydanı“ siyaseti için kullanabilirsiniz.

GÜNEY AÇISINDAN

Peki, Güney’dekilerin bu tavırla yapmak istedikleri ne? Öncelikle, Kıbrıs’ın doğal kaynakları üzerinde, 1964 statükosunu daha da  pekiştirecek, ekonomik ve siyasi sonuçlar elde etmek. Ayrıca,  Sayın Eide’nin, Özel Temsilci olarak atanması ile başlaması beklenen görüşme sürecinde, 3. Aşamaya geçmeyi ötelemek. Böylece, bu aşamada, gündeme gelecek olan, “kazan –kazan” ya da “al- ver” olarak ifade edilen ve süreci artık olumlu noktaya, yani, Federal çözüm olgusuna daha da yakınlaştıracak olan zemine gelmesini geciktirmek. Bu süre içinde,  oldu bittilerle, masadaki konumlarını güçlendirmek. Orta Doğu’da oluşan karmaşadan, Türkiye’nin ABD ile oluşan limoni hali ile İngiliz Üslerinin kullanımından, NATO ve Batı indinde medet ummak! Bu nedenle onlarda ne yaptı?
Nasıl ki bu krizde hemen, Kuzeyde eski silah olan, iki devletli çözüm gündeme getirildi. Güneyde de hemen eski silaha, yani Türkiye’yi uluslararası alanda zora sokarak, dize getirme konusuna dönüldü.. Peki, bununla nereye varacaklar?  Daha çok zaman kaybına.

Böylece, 1964 statükosunu güçlendirecekler diye, 1974 statükosunun daha da kalınlaşmasına yine yol açacaklar. Hep böyle olmadı mı? Tarihimiz, Kuzeydekiler gibi, bunun örnekleri ile doludur. Bu siyasetle, yani, Türkiye’ye karşı uluslararası alanda aldıkları kararlarla, onu köşeye sıkıştırdıklarını zan ederek ne elde ettiler bunca zaman? Hiç. Kıbrıs Türk Toplumunu sıkıntıya sokmaktan başka bir sonuç çıkmadı bundan. Onlarda, dön babam dön, BM zeminindeki görüşme sürecine hep oturdular.. 

Üstelik bu adım, istenen sonuçları üretemeyeceği içinde, ayrıca, Kıbrıs Rum Toplumu içinde yeni hayal kırıklıklarına ve bu kırıklıklar üzerinden de milliyetçi savrulmalara yol açacaktır. Baksanıza daha şimdiden başladı. BM Genel Sekreterine kızma. İngiltere Hükümetine öfkelenme. Çünkü onları,  yaptıkları açıklamaların, Türkiye’ye dönük sert olmadığı,dengeli olduğu için eleştiriyorlar. Kızıyorlar..

Dolayısı ile Güneyde gündeme getirilen ve bu krize neden olan etkenleri ortadan kaldırmak için karar altına aldıkları uluslararası alana onu şikayet ederek, yeni konum elde etme adımı da en az Kuzey’deki kadar, sonuç alıcı ve gerçekçi değildir. Bu da onlar açısından  Güney Lefkoşa’daki “Elefteria Meydanına” dönüktür. Kuzey’de olanın “Sarayönü’ne” dönük olduğu gibi…..

ŞİŞEDEN ÇIKAN CİNLER   

Görüşmelerin yeniden başlaması için karşılıklı  ön koşullara bakalım. Kuzey’dekiler de “Anastasiadis ön koşulsuz geri dönsün” ön koşulu koymaktadırlar. Yani, Anastasiadis’in masaya geri dönmesi için,  görüşmeyi koparttığı gerekçeyi yalayıp yutması gerekir. Kolay mı? Kıbrıs Türk Tarafı içinde çok zordur, hiçbir şey olmamış gibi davransın ve Barbaros da “teşbihte hata olmaz” diyerek yazalım, kuyruğunu, bacaklarının arasına sokarak geri dönsün. E ne olacak? Böyle mi kalacak? Bu da olamaz. O zaman bu kriz şartları yeniden düzenlenerek aşılmalıdır. Bunun için öncelikle iki tarafta da, öncelikle “yangın var diye bağıran” ve yalnızca seyreden halden çıkmak lazımdır.

Bence bu aşamada, Sayın Talat ve Hrisyofyas arasında süren görüşmelerde, deniz ve karadaki doğal kaynakların, Federal Birleşik Kıbrıs’a ait olduğu yakınlaşması veya antlaşmasını, iki taraf, BM temelinde bir usulle yeniden deklere etmelidir. Bu arada. Kıbrıs Türk ve Rum tarafı, Kapalı Maraş’ın eski sahiplerine iadesi yolunda, oranın incelenmesi için , iki tarafın teknik insanları ve BM uzmanlarının da dahil olacakları bir komite kurulmalı. Eş zamanlı olarak Gaz ve hidrokarbonların, iki tarafın teknik insanları ve BM uzmanlarının da içinde yer alacağı bir komite ile bu ortak değerlerin,  Kıbrıs’ın Tek Egemenliğinde, nasıl olacağına dair, bir çalışma da gündeme gelmelidir.

Bu olunca da Barbaros’un görüşme süreci ile  geri çekilmesi ve Kıbrıs Rum tarafının da yeni oldu bittileri, bu sürecin başlaması ile durdurması. Masaya gelmesi. Türkiye’nin AB görüşme sürecinde 23. ve 24. fasılları üzerinde koyduğu blokajın, Güney tarafından kaldırılması, Türkiye hava sahasının, Kıbrıs Hava yollarına açılması gibi, ilk etapta bazı yumuşama adımlarının atılması. Çünkü ayrıca, Kıbrıs Rumları ile Türkiye’nin de ilişkilerinin de adım adım normalleşmeye girmesi ihtiyacı var.

Bugün oluşan bu öldürücü ve tehlikeli kısır döngüden acilen çıkılmalıdır. Çünkü bu hal hal değildir. Barış güçleri olarak ta, iki tarafın horoz güreşindeki şakşakçısı olmamız gerekir. İkisinin de yanlışlığı ve niyeti dışında düşünerek, çözümü, en geniş kitlelere taşıyacak olan alternatif düşünceleri üretme dinamiğini geliştirmemiz gerekir. Bu tartışmaları ve arayışları daha çok yapmalıyız…