Yalancı refahın bedeli

Cenk Mutluyakalı

Kıbrıs’ın kuzeyinde gözle görülür bir değişim yaşanıyor.
Ama bu değişim bir gelişme mi, yoksa çöküşün başka bir yüzü mü?

Altyapısı olmayan yeni siteler…
Plansız, hesapsız dikilen beton bloklar…
Toprağı bir metaya, manzarayı bir pazarlığa dönüştüren rant düzeni…
İşte “Dubai tipi kalkınma modeli”nin bize yansıması bu!

***
PRIO Cyprus Centre’den Mete Hatay’ın yeni raporu çarpıcı bir fotoğraf koyuyor önümüze: “Tecritten Taklide: Kuzey Kıbrıs’ın Dubaileşmesi ve Bir De Facto Devletin Yeni Demografisi.”

Bu “model” kimilerine göre bir “fırsat”…
Ama asıl gerçek şu: Toplumsal yapı çözülüyor.
Statümüz eriyor.
Demokrasimiz silikleşiyor.

Dubai’ye mi benziyoruz?
Yok artık!
Ne planlama var ne altyapı.
Ne çevresel duyarlılık ne hukuki denetim.
Yani, “mış gibi” yapıyoruz ama kimseye benzemiyoruz.

***
Bir avuç zümre “semiriyor”, geri kalanlar boğuluyor.
Kıyılar işgal altında, dağlar delinmiş, ovalar beton.

“Gelişme” dedikleri şey, kültürel çöküş ve sosyal yabancılaşma.
Daha kötüsü: Bu tablo, bilinçli biçimde kuruluyor.

Yurttaşlık, siyasi kazanç uğruna dağıtılan bir “hediye paketi”ne dönüşmüş durumda. Kimlerin hangi gerekçeyle vatandaş yapıldığı belli değil.
Yani sadece toprak değil, kimlik de el değiştiriyor.

Mete Hatay’a göre 600 bin nüfusun yüzde 26sı kök Kıbrıslı…

Kasabalar tanınmaz hale geliyor.
Köyler selamsız.
Yerel halk, kendi memleketinde misafire dönüşüyor.

Mete Hatay’ın Dubai’yle kurduğu benzerlik şu aslında: Bir yanda seçkinler, diğer yanda köleler.

***
Ekonomide kalıcı bir yatırım yok, sürdürülebilir bir üretim yok.
Yabancı öğrenciler ya kaçıyor ya da kayıtsız işçiye dönüşüyor.
“Sahte diplomalar” tam bir utanç…
Kumarhaneler ülkeye “turist” değil, kendine “müşteri” sağlıyor.
Kısa vadeli gelir, uzun vadeli belirsizlik yaratıyor.

Zenginlik hissi veren şey aslında yalancı bir refah.

Pahalı arabalar, devasa oteller, gösterişli yaşamlar… Ama altında çöküş, çürüme ve kimlik kaybı yatıyor.

***
Mesele artık sadece beton ya da nüfus değil.
Bir toplumun geleceği çalınıyor.
Yerel halkın ihtiyaçları, talepleri, hayalleri yok sayılıyor. Ve bu yok sayma, sadece bugünü değil, yarını da zehirliyor.

Gerçek kalkınma; planlama, şeffaflık, katılım ve sosyal adaletle olur. Kumarla, sahte diplomayla, denetimsiz nüfusla değil. Uluslararası topluma katılmak, denetim içinde olmak, evrensel hukukla kurulur gelecek…

Aksi halde…
Yarına yalnızca çürük bir miras kalır.