Yazının ilk bölümünde bahsedeceğim bazı konular var… Bu konularla ilgili olarak derdim kişiler değildir!
Önceden söyleyeyim!
-*-*-
Samimi olarak söylüyorum; mesela Kozanköy’de yıllardan beri adı Raif Rauf Denktaş Stadı olan sahanın ani ve de seri bir kararla Ünal Üstel olarak değiştirilmek istenmesi ile ilgili olarak, ne Üstel’i, ne de ilgili köyümüzün spor kulübü yöneticilerini suçluyorum!
Hiç alakası yok!
-*-*-
Suçlu sistemdir!
Çünkü çark yıllardır böyle dönüyor!
-*-*-
Ersin Tatar’ın yanında, Kozanköy Spor Kulübü yetkilileri, Ünal abinin kendilerine gösterdiği ilgiye teşekkür etmek istedi!
Önce Tatar’a karşı bir saygısızlık var tabii ki!
Ama onun da öncesinde Raif Rauf Denktaş’a saygısızlık!
Dediğim gibi, çark böyle çalışıyor!
-*-*-
Kendimize olan saygıyı kesinlikle yitirdik!
Kendimize de saygı yok, kimseye de saygımız kalmadı!
Sadece çıkarlar var!
Ben ben ben!
Kulüp yöneticileri de çıkarlarını, bu jestle korumanın peşinde!
-*-*-
Saygıyla birlikte, devlete ya da kurumlarına olan inancımızı yitirdik!
Her şeye!
-*-*-
Kimseye güvenmiyoruz!
Hem de kimseye!
Hiç kimseye!
-*-*-
Mesela!
Lefkoşa’da dün iki sarı çizgi üzerine park etmişim!
Vallahi farkında bile değilim!
Tabii ki zabıta ceza yazdı!
-*-*-
Arabamı park ettiğimde aynı yerde, yani hatalı park eden en az iki, hatta üç araba daha vardı!
Onlar zabıtayı görmüşler, arabalarını kaldırmışlar!
Ben zabıtayı görmediğim gibi; çift sarı çizgiyi de görmedim!
Çünkü görülebilecek netlikte değil!
-*-*-
Vergisini ödüyorsunuz ama hizmeti doğru bir şekilde alamıyorsunuz!
-*-*-
Şehir içi veya şehirlerarası yollar son derece kötü!
-*-*-
Ve evet itiraf edeyim; merkezi ya da yerel yönetim bu konuda elinden geleni yapıyor ama yetmiyor!
Yetmediği gibi; inancımızı yitirdiğimiz için, haklı bile olsa, ceza yazana tepki veriyoruz!
Evet inanç yitirildi!
Karşımıza devlet diye saygı duyacağımız bir otorite bırakmadılar!
-*-*-
Bu inancı nasıl geri kazanabiliriz?
Asıl mesele burada!
-*-*-
Bir örnek daha vereyim…
Hız tespit kameraları…
-*-*-
Yok özel hayatın gizliliğiydi, yok arabanın içini görecekti, yok oydu, yok buydu…
Facebook’ta haklı ya da haksız, doğru ya da yanlış bir isyan başladı.
Yüzlerce kişi, özel hayatın mahremiyetine karşı bu kameralarla suç işleneceğine inanıyor!
-*-*-
Çünkü daha en baştan, devlete olan “inancını” yitirmiş olduğu için tabii ki!
Otoriteye inanmamak bir yanda; bu kamera işinin içinde “iş” var inancı öte yanda!
-*-*-
Şahsen, bu kameraları gördüğümde, 100 adedinin hibe, geri kalanının satın alınacağı ile ilgili açıklamaları okuduğumda; aklıma gelen tek bir şey var; “bu iş kirli!”…
Kesin birileri bu işten malı götürecek!
-*-*-
Neden böyle düşünüyorum veya düşünüyoruz?
Çünkü sistem koktu!
-*-*-
65 milyon TL’ye ihaleye çıkılan Girne Hastanesi, bir milyar 265 milyon TL’ye çıkan masrafıyla hala bitirilemiyorsa, kimse bana hikaye anlatmasın!
-*-*-
Tatar eşit egemen iki devlet diyor, kendini parçalıyor; Anavatan da bu konuda Tatar’dan yana açıklamalar yapıyor…
Ama en başta aynı Tatar ve tüm diğer yetkililer olmak üzere; kimse, ama kimse, ilelebet yaşatacaklarını söyledikleri KKTC’nin itibarının sıfırlandığını; bu devletin bırakın “doğmamış” olmasını; geçin doğumunun yasal anlamda kabul görmemiş olmasını; “en çok ben seviyorum, en çok ben seviyorum” diyenler dahi, ceplerinde başka devletin pasaportu ile geziyor!
-*-*-
Kısacası, KKTC’ye aslında kimse inanmıyor!
Kıbrıs Cumhuriyeti Pasaportlu bir Cumhurbaşkanı, nasıl başka devleti savunur?
-*-*-
KKTC’nin, hem Türkiyeli yetkililer hem de mevcut yöneticilerimiz sayesinde, içinde yaşanılmaz bir “garabet” olduğundan herkes emindir!
-*-*-
Bu yüzden, yollar berbat, ışıklandırma facia ama buna rağmen mesela çatır çatır seyrüsefer harcı toplayan devlete de; yine çatır çatır ceza yazan polise ya da zabıtaya da tepkiliyiz!
-*-*-
Kameralarda “kesinlikle bir iş” olduğu konusunda, herkes hemfikirdir!
-*-*-
Peki çözüm nedir?
Yukarıda da sorduğumuz gibi, “kurumsal inancımızı” yeniden nasıl kazanabiliriz?
-*-*-
Bunun bir tek yöntemi vardır; mevcut yöneticiler gidecek!
Önce Ersin Tatar; akabinde üçlü koalisyon!
-*-*-
Ve Türkiye ile ilişkiler, mevcut “yalakalık, komisyonculuk, rüşvetçilik, çözümsüzlükçülük dörtgeni”nin dışına çekilecek!
-*-*-
Bu başarılmazsa, yani Tatar gitmez; mevcut koalisyon devam eder ve Türkiye’den buraya gelen dilbandilerin koruduğu – kolladığı ahlaksız sistemin devamı söz konusu olursa; film kopar, devamı da olmaz!
DAÜ’nün sorunları…
Dünya’nın bir çok ülkesinde ekonomik sıkıntı yaşanabilir!
Bu durum sadece KKTC’ye mahsus bir şey değildir!
-*-*-
KKTC’de mesela DAÜ ekonomik olarak çok sıkıntılı…
-*-*-
Kişi olarak çok güvendiğim bir rektör şu anda görevde…
Ama şahsen son derece başarısız ve kesinlikle siyasi atama olarak görev yapan ve mevcut siyasi yapının sadece bir parçası olan Vakıf Yöneticiler Kurulu söz konusu!
-*-*-
Neyse!
-*-*-
İngiliz The Times gazetesi, İngiltere’de de bazı üniversitelerin çok ciddi finansal sıkıntı yaşadığını yazdı ve bunun için ilgili kurumların, “ne yapabiliriz?”le alakalı kafa yorduğundan söz etti!
-*-*-
Eğitimin kesilmemesi lazım!
Öğrenci mağdur olmamalı!
-*-*-
Ve insanlar bu konuda ciddi ciddi planlar yapıyor!
Sendikasından bakanlığına kadar, “konuya hakim uzmanlar”; kısacası ilgili herkes bu planları konuşuyor!
Siyasiler hariç!
-*-*-
Ve bu haberi okuduğum zaman, bir şekilde rahatlıyorum…
Demek ki benzer sorunlar her yerde olabilirmiş!
-*-*-
DAÜ’nün sorunları için de siyasilerden uzak bir şekilde; ilgili sendikacılar, okul yönetimi ve uzmanlar bir araya gelmeli!
-*-*-
Bu belki bir miktar başarılıyor ama tam başarı için ne yapılmalı?
En başta Vakıf Yöneticiler Kurulu, ehil – liyakatli kişilerden belirlenmeli; DAÜ’yü sarmalayan siyasi çiftlik görüntüsünden kurtulmalı ve DAÜ’yü kendi ailesi gibi seven insanlar bu vakfın yönetiminde olmalı!
DAÜ’den siyasi rant elde etmekten başka işi olmayanlar, okula sokulmamalı!
-*-*-
Ersin Tatar’a ya da hükümete yakındır diye “siyasi ahbaplıkla” atadığınız insanlardan “çözüm” beklemek hikayedir!