Yahudi Muhacirler-61

Eralp Adanır

Bir yandan kanlı savaş devam ederken diğer taraftan her iki toplum arasındaki gerek ticari gerekse sosyal faaliyetlerin de baskıyla son bulması için Araplar tarafından uygulamaya konulmaya çalışılan ayrıştırma ve cepheleşme planlarının yaşama katılması çabalanıyordu. Bu noktada halkların-toplumların uzun yıllara dayanan ilişkilerinin de koparılması ve saflara çekilmesi, savaş ve şiddet senaryoları içerisinde asırlar boyunca yer aldığını görmüşüzdür. Birileri bir veya birden çok nedenle savaşın fitilini ateşlerken, savunmasız halkların böylesi bir ortamda en çok kaybedenler ve acı çekenler olduğu da bir gerçek.

Filistin'deki çatışmalara ek olarak Araplar tarafından kendi toplumlarına bir ihtar gidiyor. Yahudilerle bugüne kadar yaptıkları ticari alışverişlere son verilmelidir.  Bu kadar net bir tavırla ve ticari ilişkilerin sonlandırılmasıyla buna maruz kalan insanların nasıl bir yaşam sürecekleri de muamma olarak kalmaktadır. Haber şöyle:

"14 Mart 1948-Hür Söz-s:1-

Yahudilerle Ticari Münasebette Bulunan Araplara İhtar

Kudüs: Filistin'in şimâl bölgelerinde bulunduğu söylenen Arap çeteci kuvvetlerinin "karargahından" Araplara hitaben bir beyanname yayınlanmıştır. Bu beyannamede bazı Arapların, Yahudilere yiyecek ve saire sattıklarına işaret olunmakta ve bu haller vukuunda suçluluların cezalandırılacağı ihtar edilmektedir. Bu ihtara muhalif hareket eden Araplar, askeri mahkemeler tarafından yargılanacak ve suçlu bulunanlar ağır cezalara mahkûm esilecektir."

Yani bir kere bu beyannameyi yayınlayanların bir çete, "Arap çeteci kuvvetleri" olarak anılması, bunun Arap devletinin resmi bir açıklaması olmadığını gösteriyor. Bir diğer yandan ise insanların yiyecek içeklerinin kesilmesi, yani bugünün deyimiyle "ambargo" uygulanmasının insanlık dışı olduğu gerçeği. Ama dedik ya bu bir savaş. Ve savaşta hele ki o yıllarda insan haklarının savunulması pek de mümkün değildi bu topraklarda.

Filistin'den ada'ya dönüyor ve yeni bir Yahudi Muhacir kafilesinin daha Filistin'e gönderildiğini görüyoruz.  

"14 Mart 1948-Hür Söz-s:2-

Bir Yahudi Kafilesi Daha Gitti

Mağusa'ya uğrayan Kemdah vapuru ile Karaoğlu kampında bulunan 195 Yahudi Filistin'e hareket etmişlerdir." 

Savaşın kanlı yüzü devam ederken diplomatik hareketlilik de sürmekteydi Filistin üzerine. Bir kere bölünmesine büyük devletlerce karar verilmişse bunu da uygulamaya koyacakları bir gerçek. Gerçi Araplar bu bölünmüşlüğün gerçekleştirilmemesi için mücadelelerini sürdüreceklerini söylüyorlar ama günün sonunda bu konuda başarısız olacaklarını tarihten görebilmekteyiz. Bu kararın adım adım uygulanmasını da görmekteyiz çünkü Filistin'in boşaltılması sürmekteydi. Bir yanda yakılan yıkılan köyler diğer yanda neredeyse sezdirilmeden içi boşaltılmaya çalışılan Filistin.

"17 Mart 1948-Hür Söz-s:1-

Filistin'in Boşaltılmasına Doğru

İngilterenin Filistin'den tamamen çekilmesine tam iki ay kalmış bulunuyor. Bu boşaltılmanın Filistindeki İngiliz askeri karargâhına göre, istenildiği gibi ilerlemektedir.

Şimdiye kadar Filistin'de bulunan 145 bin ton eşya ve 18 bin askerî otomobil vapurlarla başka yerlere taşınmıştır.

.....

Bir Arap Köyü Tamamen Tahrip edilmiş

Kudüs: resmî Yahudi makamları tarafından iddia edildiğine göre Hayfa bölgesinde bulunan bir Arap köyü Yahudi kuvvetlerinin hücumuna uğramış ve bu köy tahrip edilmiştir. Köyde bulunan evlerin çoğu tamamen tahrip edilmiş ve diğer bir kısmı da oturulamayacak hale gelmiştir. Araplar bu Yahudi akınından daha evvel haberdar olduklarından bu köyü boşaltmış bulunuyorlardı. Bunun için insanca zayiat olmamıştır. "

Nihayetinde o günlerin tanımıyla Birleşmiş Milletler Derneği'nin Filistinle ilgili komisyonu, 15 Mayıs'ta bölünmüşlüğün tamamlanmasından yani, İngiliz Mandası'ndan çıkacak olan Filistin'deki çatışmaların daha bir artıp bunun resmen bir savaş olacağı öngörüsünde bulunuyordu. Bu tür haberler üzerinden bir yorum yapmak gerekirse, ne İngiltere ne de Amerika ve diğer Birleşmiş Milletler üyeleri, Filistin'in bu kadar zor bölünmeye gidebileceğini pek tahmin etmemişlerdir sanırım. Evet Yahudi Muhacirlerin Filistin'e gelmeye başlamasıyla Filistin'deki Yahudi varlığının artması ve ardından gelen Yahudilerin bir vatan tahsis etme istenç ve hayalleri karşısında, önceleri İngilizlere karşı yaptıkları eylemlerle, İngiliz Mandası'na son verme çabaları olmuştur. Dolayısıyla İngiliz Mandası'nın son bulmasıyla bu sorunun da son bulacağı düşünülmüş olabilir ama Filistin'in sahiplerinden bir diğer güç olan Arapları pek de bu plâna katmadıkları anlaşılıyor. Neyse, gazeteye yansıyan rapor ve öngörüleri okuyalım...  

"18 Mart 1948-Hür Söz-s:1-

Filistin'de Büyük Kan Dökümü ve Karışıklık Olacağı Tahmin Ediliyor

Lake Success: Birleşmiş Milletler Derneğinin, Emniyet Konseyi tarafından Filistin'in taksimi hakkında verlien kararı tatbik etmekle vazifelendirilen Filistin Komisyonu tarafından verilen ikinci raporda İngiliz Mandası'nın sona ermesinden (15 Mayıs) sonra bu memlekette büyük karışıklıklar ve kan dökümü olacağı haber verilmektedir. Raporda tasrih edildiğine göre daha fazla emniyet tedbirleri alınmadığı takdirde verilen kararın tatbikine bile imkân olamıyacaktır.

Ayni zamanda şimdi idareyi elinde bulunduran İngiliz makamlarının yaptığı tavsiyeye göre 15 Mayıs'tan evvel Filistin'de idarî ayrılık yapılmamalıdır. Komisyon 1 Nisan tarihine kadar her cemaattan da ayni komisyon teşkiline çalışmış ise de Arapların buna muhalefet etmeleri bu vaziyete imkân bırakmamış ve seçilmesi istenen Yahudi komisyonunun da bir iş yapamıyacağı kanaatine varılmıştır. Bundan başka İngilizlerin ellerinden geldiği sürratta Filistin'i boşaltmağa devam ettikleri bildirilmektedir.

.....
Yahudi Gitti

Mağusa'dan bildirildiğine göre "Dolores" vapuru ile buradan Filistin'e 200 Yahudi hareket etmiştir."

Evet, rapordan da anlaşılacağı gibi Filistin'deki durum daha birçok şiddete gebe. Diğer yandan Kıbrıs'taki Yahudi Muhacirlerin de daha sık bir şekilde Filistin'e gönderildikleri haberini okuduk. 200 Yahudi Muhacir daha Dolores vapuruyla gitmiş.

Kudüs kaynaklı bir Arap saldırısı haberinin ardından, Mağusa Karaoğlu kampından kaçtıktan sonra yakalanan iki Yahudi Muhacir'in yargılanmalarıyla ilgili haberleri okuyalım...

"20 Mart 1948-Hür Söz-s:1-

.....

Filistin'deki Karışıklıklar

Kudüs'ten bildirildiğine göre Hayfa yakınında bir Yahudi konvoyuna hücum eden Araplar 5 İngiliz askeri ve bir Yahudi öldürmüşlerdir. Bundan başka Hayfa'nın Alman Mahallesi diye isimlendirilen bir yerinde bir İngiliz tren memuru kafasından vurulmuş ve pek ağır yaralanmıştır. Bu hadiseden bir kaç dakika sonra ayni yerde bir İngiliz askeri de vurularak öldürülmüştür."

"20 Mart 1948-Hür Söz-s:2-

İÇ HABERLER

Kamptan Kaçtıkları İçin Hapis Cezası

Mağusadaki Karaoğlu kampında kalan iki erkek Yahudi, kanuni muhafaza altında bulundukları zaman o esnada kamptan kaçtıkları için Mahkeme tarafından dörder ay hapse mahkûm olmuşlardır. "