Malta’ya gidiyoruz…
Her yolculuk benim için acayip strestir…
Çünkü “geç kalacağım korkusu” vardır…
-*-*-
Yapay zeka motorlarından birine sordum!
Nedir oğlum bu geç kalma korkusu?
Bir hastalık türü müdür?
Fobi!
Phobia mıdır?
-*-*-
Yapay zeka motoru, “yes” dedi ve adını da yazdı…
Allegrophobia…
“Geç kalma korkusu”…
-*-*-
Bakın, Malta’ya gitmeyecek olsaydık, bunu öğrenmeyecektim!
Demek ki neymiş?
Bende, “Allegrophobia” varmış!
-*-*-
Zararlı mı?
Evet!
Çok stres olurum!
-*-*-
Özellikle yurt dışında yaşayan kızım ve oğlum ülkeye gelecekleri veya ülkeden gidecekler zaman müthiş stres yaşarım, geç kalma stresi!
-*-*-
Eskiden sanki daha iyiydi!
Çünkü bir tek Ercan Havaalanı vardı falan…
Şimdi Larnaka var!
Baf var!
-*-*-
Ama bu iki havaalanına ulaşmaktan daha kötüsü, “Metehan’dan acaba rahat geçer miyiz? Yoksa çok bekler miyiz?” “korkusu”…
-*-*-
Allegrophobia’sı olmayan için kolay!
Ama benim için gerçekten dayanılmaz bir stres!
Ve gerçek bir acı!
-*-*-
Hiçbir şey düşünemiyorum!
Sadece “havaalanına yetişecek miyim?” var kafamda!
-*-*-
Günlük hayatımda da durum benzerdir ama çok işime yarıyor…
Her şeyi önceden bitiriyorum bu yüzden!
Mesela her gün yazı yazıyorum; diyelim ki akşamüzeri saat 5’e kadar yazımı gazeteye göndermem gerekiyor; saatler öncesinde tamamlarım!
İçimde hep, “ya elektrik kesilirse, ya internet giderse, ya bilgisayar bozulursa…” gibi endişeler kıpırdıyor!
-*-*-
Sabah programı için bir gün önceden hazırlandığımı da yakınlarım bilir!
07.30’da başlayacak program için en geç 06.00 stüdyodayım ve hazırım!
Gecikirsem, keyifli bir program yapabilme şansını yitireceğim inancındayım!
-*-*-
Dün sabah da Malta’ya gideceğiz ya!
Sabahın köründen kalktım!
Uçak öğle 12.00’de!
Gönyeli – Larnaka yavaş yavaş da gitseniz hadi bilemediniz bir buçuk saat!
-*-*-
Ya Metehan kalabalıksa!
Ya trafik olursa!
Ya öyle ya böyle, kafa bullez – silkme badadez!
Yandı!
-*-*-
Bu huy nedeniyle, etrafla da geçinme sıkıntınız olabiliyor!
Allah’a şükür, bu sıkıntımdan ya da hastalığımdan en çok etkilenen kişi olan eşim, bayağı anlayışlı; ilk başlarda “yapma, lütfen bizi o kadar erken götürme” falan diyordu; şimdi sadece “8’de çıkalım canım” dediğimde, elbette “tamam” demiyor ama “8.15’te anlaştık canım” diyor, gülerek!
-*-*-
Evet Malta yolundayız…
Bir aksi huyum daha var; ilk kez hatta daha çok da olsa eğer bir yere gideceksem, o yeri okumak, incelemek, bilmek gibi…
Eminim herkesin yaptığı şeydir…
-*-*-
Malta’yı da okudum…
Akrabalığımız bile olabilir…
Akdeniz’de aramızda iki saatlik uçuş farkı olan, hemen hemen “Osmanlı” hariç aynı kültürlerin işgal ettiği iki adayız…
Osmanlı almak istemiş, alamamış!
Hatta 30 binden fazla askeri ölmüş!
Ve ilk defa Avrupa’da, “Aha Osmanlı da yenilebilirdir” yargısı ortaya çıkmış!
Hatta İspanyollar, Akdeniz’in egemeni olmaya başlamış!
-*-*-
Elbette Malta ile Kıbrıs arasında farklılıklar çok ama turizm adası olmak, eğitim adası olmak gibi benzerliklerimiz var…
Ve okuduğum – anladığım kadarıyla bu işi çok iyi yapıyorlar…
-*-*-
Tıpkı Kıbrıs Cumhuriyeti gibi!
-*-*-
Ama KKTC gibi değil!
-*-*-
Neden KKTC gibi değil?
-*-*-
Çünkü bir ara “KKTC gibi” kara para ile adları anılsa da, başlarında çok sıkı denetim söz konusu!
Malta bir AB ülkesi ve kurallara, yasalara, uygulamalara uymak zorunda!
“Getir parayı, kaçır vergiyi” uygulamaları yok mesela!
Olsa bile bizdeki gibi Meclis kararıyla aleni yapmıyorlar bu işi!
-*-*-
“Getir kara parayı, götür mammayı” da diyebiliriz bu uygulamaya!
Onlarda böyle açık bir uygulama yok!
-*-*-
Ayrıca bizdeki gibi ülkeyi, yabancı bir ülkenin siyasi baronları yönetmiyor!
Başka bir ülke, Malta’yı kendi siyasi emelleri için dilediği gibi kullanmıyor!
-*-*-
Şimdi “yabancı ülke” veya “başka bir ülke” dedim diye kızacak olanlar var!
Ama öyle!
Üstelik “egemen eşit ve bağımsız KKTC sonsuza dek” diye slogan atan da ben değilim, bana kızanlardır!
-*-*-
Neyse!
Malta ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ne bakın!
İyi inceleyin!
Sağlık turizmi, eğitim turizmi, kültür turizmi, gavoloz turizmi, cadaloz turizmi derken; KKTC’den hiçbir şekilde “fazlası” olmayan hatta belki de tarihi – kültürel zenginlik açısından eksiği bile olan bu iki “coğrafya” ne yazık ki KKTC’ye her açıdan yüz basıyor!
-*-*-
Peki neden?
Çünkü Malta da Kıbrıs Cumhuriyeti de; kendi insanları tarafından yönetiliyor…
Malta ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Maltalılar ve Kıbrıslılar yönetiyor!
Hesabı onlar veriyor, sorulması gereken hesap varsa da onlar soruyor!
-*-*-
Ayrıca, AB gibi bir yapı da bu hesapları hem denetliyor hem gözlüyor hem de gerekirse yargılıyor!
-*-*-
KKTC’yi ise Türkiye’deki siyasi elitler, siyaset baronları, siyaset ağaları, her zaman kişisel bazen de ulusal çıkarları için diledikleri gibi yönetebiliyor!
-*-*-
Bu arada, mesela Türkiye’de NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı var…
Türkiye’nin Dış İşleri Bakanı’nı dakikalarca dinledim, saatlerce ne dediğini okudum!
Ağzından “Kıbrıs sorunu” diye bir tek kelime işitmedim!
-*-*-
Doğrusu, mesela KKTC Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu’nun da dediği gibi, “AB, Kıbrıs müzakerelerine temsilci atayamaz, karşıyız, onaylamıyoruz” demesinin belki yeri değil diye söyleyemezdi ama en azından cümle içerisinde, laf arasında bahsedebilirdi!
-*-*-
Kısacası sevgili okurlar; “irade bizde” değil!
İrade, Türkiye’nin siyasi kadrolarında!
Bazen bu kadrolar askeriyede güçlüydü, şimdi camilerde – dergahlarda – tekkelerde ve genellikle yukarıda da belirttiğimiz gibi kişisel ya da ulusal, “kendi çıkarları”nda!
-*-*-
Bizdeki “Cumhurbaşkanı” veya “hükümet” kadroları da bu durumdan hiiiiiç rahatsız değil!
Hatta tam tersine bayağı mutlular!
-*-*-
Bu düzeni değişebilir miyiz?
Malta ve Kıbrıs Cumhuriyeti gibi olabilir miyiz?
Şansımız çok az gibime geliyor!
-*-*-
Peki ne yapacağız?
Ya bu deveyi güdeceğiz ya da bu diyardan gideceğiz!
Deveyi gütme şansımız var mı?
Belki son bir şans, önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimi!
Belki!
-*-*-
Malta iyi ve yaşayabileceğimiz bir ülke mi?
E gitmişken bakmak lazım!
Malta da sonuçta bizim değil, KKTC de gördüğünüz gibi hiç değil!
Orada da “yabancı”, burada da “yabancı”!