“Vurulduğu yere gömelim…”2

Sevgül Uludağ

Tekke Bahçesi kazılarında mezar taşında “Hüseyin Yalçın - Aymarina” yazan mezarda ondan geride kalanlar 54 yıl sonra bulunan Hüseyin Ruso’nun hayattaki tek kardeşi Meryem Ruso Paralik anlatıyor: “Tekke Bahçesi’ne istemem, abidesini yaptılar vurulduğu yere, oraya gömülsün isterim…”

 

Meryem Ruso Paralik, naaşı “kayıp” edilen ve Tekke Bahçesi’nde “Hüseyin Yalçın – Aymarina” yazan mezarda bulunan kardeşi Hüseyin Ruso, Kaymaklı’daki yaşamları, göçmenlik yılları ve Ruso’yla ilgili hatıralarıyla ilgili sorularımızı büyük bir zihin açıklığı ve hüzünle yanıtlıyor… Zaman zaman kızı Gökşen İnce de bize yardımcı oluyor… Meryem Ruso Paralik’le röportajımızın devamı şöyle:

SORU: İki fırından bahsedersiniz yani… Bir Kaymaklı’daki fırın, bir da Köşklüçiftlik’teki fırın…
MERYEM RUSO PARALİK:
Evet… İki fırın… Birinde kardeşim Salih fırında, Kaymaklı’da… Birinde bizler çalıştırdık.

SORU: İşte o Köşklüçiftlik’teki bir Kıbrıslırum’un fırınıydı, Kurtumballis’in fırını – öldürdüydüler bazı Kıbrıslıtürkler 1963’te fırıncının çırağı vardı şişman, onu, fırında çalışan bir kişiyi daha ve  ve fırıncının kaynanası Katerina hanımı… Kaynanasını da öldürdüydüler banyoda. Andreas ve Haralambus adlı iki fırın çalışanını ve Katerina Hanım’ı öldürdüydüler fırında…
MERYEM RUSO PARALİK:
Biz 1972’de gittiydik o fırına Köşklüçiftlik’te…

SORU: Hikayelere bakın, nasıl ulanır… O evin karşısında otururdu Con, Con Kahveleri’nin sahibi… Kahveci Con, meşhur, Mehmet Hüseyin Con… Karısı Kıbrıslırum’du, Eleni Hanım – adını Suzan diye değiştirdiydi evleninca Con’la… Ondan sonra 1963’te aldılar bu Eleni Hanım’ı geceliğiyle bazı Kıbrıslıtürkler, fırında öldürdükleri hakkında görgü tanığı kalmasın diye bu kadını öldürüp “kayıp” ettilerdi… Fırıncı Kurtumballis’in kaynanası Baf’lıydı – İnya köyünden, Noel zamanıydı diye geldiydi Lefkoşa’ya, Köşklüçiftlik’teki fırına yardım etsin diye. Fırının sahibi Kurtumballis, 1959’da öldüydü, karısı Evru Hanım çalıştırırdı fırını…
MERYEM RUSO PARALİK:
Evet, anladım, anladım…

SORU: Eleni Hanım’ı öldürdükten sonra o fırında yakmaya çalıştıklarını, yakamadıklarını, sonra da Tekke Bahçesi’ne gömdüklerini duyduk… Hala “kayıp”tır Eleni Hanım ve ararık kendini… Fırıncının kaynanası ve iki fırın çalışanını, onları Dereboyu’na attıydılar öldürdükten sonra… Sonra onların cesetlerini gördüydü insanlar ve haber verdilerdi, sonra alınıp iade edildilerdi ailelerine ve güneyde gömülüdürler, “kayıp” değildir onlar. Bulduydum ben fırıncının ailesini, on sene önce röportaj da yaptıydım kızı Kriti Kurtumbellis’le. Tek “kayıp” o fırının karşısından Eleni Suzan Hanım’dır, Mehmet Hüseyin Con’un karısı… Onu da Tekke’de ararık… Fırıncının evinde da Alpay’ın kızkardeşi otururdu daha sonra… Fırındaki cinayetleri ve Eleni Hanım’ın “kayıp” edilmesini araştırırken gördüydüm kendini…
GÖKSEN İNCE (Meryem Ruso Paralik’in kızı):
Biz da duyduyduk fırında birisini yakmaya çalıştıklarını…

SORU: Bir Nuritsa Hanım vardı arkadaşım, vefat etti şimdi, o da o sokağa yakın otururdu, o yardım ettiydi bana Kurtumbellis ailesini bulmama…
MERYEM RUSO PARALİK:
Köşklüçiftlik’te Ermeniler otururdu çok… Ermeniler, Rumlar… Biz zaten 1972’de Köşklüçiftlik’teki fırına geldik… 63’te Kaymaklı’dan kaçtıydık, 11 sene sonra geldiydik o fırına…
Biz fırında çalışırken Burhan Bey vardı, öğretmen, Almanca öğretmeni, Burhan Tuna, onun dibinde da altıncı vardı… Rahmetliğim rahmetlik olunca çalıştıramadık… Zaten eşdeğerimizeydi… Salih kardeşim aldıydı fırını…

SORU: Kardeşin Hüseyin Ruso olsun, bütün aileniz olsun ne güzel insanlardı… Kardeşin de çok yakışıklıydı…
MERYEM RUSO PARALİK:
Uuuu… Resmi var, bu kadar büyük bende… Ben ona her gün sabah gider konuşurum… Yoktur eşi… Nesini söyleyim?
Her gün sabah o büyük resminin karşısına gider, “Nasılsın kardeşim?” derim. “İyi min?” derim kendine. “Bıraktın bizi, gittin” derim. Söylerim… Dilime geleni söylerim… Hergün… Öyle kardeş yoktur, yoğudu… Böyle görseydi beni, “Noldun be abla?” derdi, “da gene boynun eğri?” derdi. Nesini söyleyim kardeşimin?

SORU: Neşeli biriydi?
MERYEM RUSO PARALİK: Uuuu…
Bir şarkısı vardı, çok söylerdi onu… Söyleyim acaba?

SORU: Eyya….
MERYEM RUSO PARALİK:
Çok söylerdi onu…
“Kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgarına
Ey ufuklar diyorum, yolculuk var yarına
Yol görünmüşken, yar tutmuyor elimden
Misafirim bugün ben, gurbet akşamlarına…”
Bunu devamlı söylerdi. Müzeyyen Senar’ın bir şarkısıydı bu…

SORU: Kendi mi karar verdiydi okusun beden eğitimi hocalığı?
MERYEM RUSO PARALİK: Evet, evet…
Kendisi karar verdi ve Maarif da emretti ki spor hocası olsun.

SORU: Çünkü başarılı sporcuydu…
MERYEM RUSO PARALİK:
Halter da kaldırırdı…

SORU: Halterciydi, futbolcuydu…
MERYEM RUSO PARALİK:
Sporcu oldumun artık, her şeyi yapabilirdin…

GÖKSEN İNCE: Boks antrenörüydü. Kendi boks yapmazdı mesela ama antrenörlük yapardı…
MERYEM RUSO PARALİK:
Konsolosluk imtihanına girdiydi, birinciliğnan kazandı ve gitti İzmir’e… Dört-beş sene İzmir’de okuduydu liseyi… İzmir Atatürk Lisesi’nden mezun olduydu…

SORU: Beğendi miydi İzmir’i?
MERYEM RUSO PARALİK:
Hiç şikayetçi değildi… Yaz tatillerinde gelirdi, giderdi, hiç…

SORU: Siz hiç aileden biri, gitti miydi o zaman İzmir’e?
MERYEM RUSO PARALİK:
Gitmedik, gitmedik… Ne yalan söyleyim…

GÖKSEN İNCE: Orta-Lise’yi bitirdiydi İzmir’de. Ondan sonra sınava girdiydi, Gazi Üniversitesi’ne gittiydi, Ankara’ya… Onu bitirip geldiydi… Ankara Gazi Üniversitesi beden eğitimi mezunuydu…
MERYEM RUSO PARALİK:
İlk tayini Leymosuna’ydı…

SORU: Gazi’yi bitirinca da Leymosun’a gittiydi…
MERYEM RUSO PARALİK:
Evet, Gazi’yi bitirinca Leymosun’a… Geldiği gün, tayini çıktıydı…

SORU: İzmir’den, Ankara’dan mektup yazar mıydı size?
MERYEM RUSO PARALİK:
Yazardı… Biz da yazardık. Şimdikiler gibi kolaylık yoktu, cep telefonunda tık tık tık tık konuşasın… Doğru değil mi?
Evlerde telefon da yoğudu…
Pazar günleri radyoda maçları söylerlerdi…
Annem da Pazar günleri spor gününde, “Aç kızım o radyoyu” derdi bana…
Maçları dinlerdi… Bu sözleri annemin kulağımdadır…
“Büyük Ruso, Ortanca Ruso, Küçük Ruso” diye spiker onları derkenden, “Kapat, kapat” derdi.
GÖKSEN İNCE: Şimdi Kaymaklı’da üçü da beraber oynadılar. Hüseyin, Salih ve Hasan Ruso yani… En büyükleri Hüseyin, ortanca Salih ve en küçük da Hasan Ruso idi takımda… Spiker onları söylerdi…
MERYEM RUSO PARALİK: Üçü da oynardı… Vay kızım vay… Ne ana kaldı, ne buba…  Kaymaklı’nın şampiyon olduğu seneyi da hatırlarım… Küçük Kaymaklı’nın şampiyon olduğu 1962-63 sezon, Küçük Kaymaklı futbol takımında üç kardeşim beraber oynardı…  Kaymaklı’nın ilk formalarını da ben diktiydim. İlk formalarını… Kumaş aldım, kapot bezi, boyadım, diktim.

SORU: Ne renk boyadıydın?
MERYEM RUSO PARALİK:
Kilotlar beyazdır. Vallahi üstleri ne renk boyadıydım, kırmızıydı? Geçmiş gün unuttum. Boyalar vardı böyle kaynar suya atardın ve kumaşı boyatırdın. Öyle boyalarla boyadıydım… Ben diktiydim. Ben ustaya gittiydim, terziye. Hayriyanım’dı ustam. Remzi Bey vardı çavuş, ona gittiydim. Biz Kaymaklı’dan altı-yedi kız, giderdik. Polisin arkasına… Sabah hep toplanırdık, akşam dönerdik. İki sene gittim…

GÖKSEN İNCE: Dikişlerimizi hep annem dikerdi bize, üç gün bayram, üç bayramlık giysi dikerdi bize…
MERYEM RUSO PARALİK:
Hep bütün çocuklarımın herşeyini ben dikerdim. Ya Yıltan’ın bir tane resimciği var, bahriyeli… O gün bir şey vardı, giydirdim kendini, rugan, küçük ayakkabıcık aldıydım parlak Clarks’dan, Clarks’tan alırdım çocukların ayakkabılarını hep. Erkek ayakkabıcığı, bağlı. Ayağında olanlar yazlık ayakkabıcığıydı… Onları çıkarıp yeni, rugan ayakkabıcıklarını giydirecektim… Geldi gardaşım Hüseyin… “Dur be değişeyim ayakkabılarını”, durmadı, aldı gitti Yıltan’ı, resim çektirdi, geldi. O resimde görünür, yazlık aykkabılarınan!
Çok güzel hayatımız vardı kızım… Şimdi iki mertek bir ev, otururum içinde, o kadar.

SORU: Hüseyin Ruso, Leymosun’dan sonra nereye tayin olduydu?
GÖKSEN İNCE:
Haydarpaşa Ticaret Lisesi’ne tayin olduydu… Girne Anafartalar Lisesi’nde da yaptı…

SORU: Girne Anafartalar, Lefke…
GÖKSEN İNCE:
Ve Lefkoşa’ya tayin olduydu… Haydarpaşa Ticaret Lisesi’ne…

 

DEVAM EDECEK