Vahşi cinayetleri aklamaya çalışanlar Güney’imizde, Kuzey’imizde, içimizde hep iktidardadırlar!

Serhat İncirli

Faşizm nedir?

Abiciğim, ablacığım, KKTC’de bazı köşe yazarlarının yazılarına ama en önemlisi de dünkü Kıbrıs gazetesinin ön sayfasına bakarsanız, “faşizm aha budur”u çok daha net açıklarsınız!

-*-*-

Mesela mı?

Faşizm, aşırı milliyetçi, otoriter bir siyaset felsefesidir.

Milliyetçilik, militarizm, zaman zaman dincilik “temel” dayanaklarıdır...

Ekonomik anlamda “ulusun” veya “milletin” kendi kendine yetmesini savunurken komünizme, sosyalizme, çoğulculuğa, bireysel haklara ve eşitliğe, ama hepsinden önemlisi demokratik yönetime kesinlikle karşıdır.

-*-*-

Faşizm milletin önemini her şeyin üstünde tutar.

Varsa yoksa “millet!”...

Ama daha çok “sözde millet!”...

Arka taraf “cukka”!

-*-*-

Faşizmde, sözde ulusal topluluğun birliği, bireylerin haklarından önce gelir ya da gelmelidir ama ne acıdır ki “faşist” ideolojinin tüm savunucuları, bireysel zenginlikleri için “her yolu mübah” sayar!

-*-*-

Faşistler, hangi grupların o kutsal milli irade ya da milli yapıya ait olup olmadığını belirlemeye çok meraklıdır...

-*-*-

Faşizim, “kendinden olmadığına” hükmettiklerini dışlar...

“Ya bendensin ya onlardan” der, kesip atar...

-*-*-

Mesela ülkemizde faşistlerin temel hedefi, son zamanlarda Kıbrıs gazetesinde bazı yazılarda karşınıza çıkar...

Örneğin, LGBTI + bireylere saldırırlar...

Tüm Dünya’da faşizmin en birinci düşmanı, bu bireylerdir...

Faşistlerin kendi içlerinde de eşcinseller olabilir, buna kimse engel olamaz ve olmaya çalışmamalıdır ama kesinlikle son derece saklıdırlar...

-*-*-

Faşistler, “kutsal” saydıkları bir aile yapısını savunurlar...

İnsanlar mutludur, değildir, her şey yolundadır önemli değil!

Din İşleri Dairesi Başkanı’nın örneğin “kadınlarla ilgili olan” tavrına karşı çıkmaz, çıkamazlar...

Aile birliğini de o zihniyetle korumaktan mutluluk duyarlar...

Kadına karşı şiddet kullanımı dahil!

-*-*-

Ne yaparlar mesela?

Mesela dünkü Kıbrıs gazetesinin ön sayfasında, 16 yaşındaki kız çocuğunun bir cinayete kurban gitmesini, iğrenç bir kafası bozuğun tavrına bağlamak yerine, “ailesi parçalanmıştı, işte boşanmış ailelerin çocuklarının başına bu gelir” seviyesinde, zirvede faşist ve yobaz bir zihniyetle açıklar.

-*-*-

Bunlar çok keskindirler...

Dışlayıcılık esastır...

Kendilerinden olmayan herkes, kesinlikle Rumcudur, Rumlardan para alır...

Ama kendileri ülkenin kanını emer, o başka!

Ona dokunmazlar, ülkenin soyulup soğana çevrilmesine aldırmazlar...

Yeter ki nemalansınlar!

Ve sıklıkla nemalanırlar...

-*-*-

Milli çıkar yaratıp, bu çıkara karşı olduğuna kanaat getirdiklerine karşı silahlı çeteler kurulmasına sempati ile bakarlar...

Faşizmin en temel esasları arasında, milli devlete hizmet edecekse, şiddete sahip çıkmak, şiddeti neredeyse onaylamak hatta kutlamak vardır...

Kıbrıs’ın dünkü ön sayfası tam da bunu yapmıştır...

Alçakça ve vahşi bir cinayeti, “... ailesi dağılmasa, evinde otursa, ölmeyecekti” diye aklayan bir tavır vardır faşizmde...

Ve neredeyse yaşamını yitiren çocuğa, “oh olsun” çekilir... 

-*-*-

Faşistler için şiddet, genellikle kurtarıcı veya arındırıcıdır...

Burada da, “Aileler parçalanırsa, çocuklar annesiz ve babasız büyürse, bir de sevgililieri olursa aha başlarına bu gelir” denir ve “bozulan aile yapılarından milleti kurtarmak için şiddet şarttır” tavrı resmen onaylanır...

-*-*-

Faşistler, silaha, şiddete, zorbalığa “milliyetçilik” adı altında onay verir...

Milli birlik için, içte – dışta öldürmeyi mübah sayar...

-*-*-

Faşist, tüm azınlıkları reddeder, aşağılar ve kendi milli topluluğunun haklarını yabancı olarak görülenlerin haklarının üzerinde korumak veya yükseltmek için şiddeti mübah sayar...

-*-*-

Faşizm, milli birliğin önündeki engellerin kaldırılması ve ona meydan okuduğu düşünülenlerin bastırılması için öldürebilir...

Öldürür...

-*-*-

Ve faşistler, milli kabul ettikleri devletin boyutunu ve etkisini genişletmek için genellikle silahlı çatışma yoluyla bölgeyi genişletmeye çalışmayı da “doğal bir hak” sayar...

-*-*-

İnsan değillerdir...

İnsanlıktan nasiplerini almamşlardır...

Ama acıdır, çok üzgünüm, Güney’imizde, Kuzey’imizde, içimizde hep iktidardadırlar!


Marslı Lefkoşa’da!

Bir Marslı’nın yolu KKTC’ye düşmüş...

Lefkoşa’ya!

Göçmenköy’de bir kahveye gitmiş...

Gazetelere bakmış...

Kara para...

Bir daha bakmış, rüşvet...

Bir daha bakmış, pahalılık...

“Döviz” denmiş gazetelerde, “döviz Kıbrıslı Türkleri mahvediyor...”

Uzaylı okumuş, gelişmiş beynine yerleştirilmiş kompütör zorlanmış...

Üniversite öğrencilerine fuhuş tuzağı...

16 yaşında bir kız çocuğu katledilmiş, Kıbrıs gazetesi, “sokağa çıkmasaydı” diye yazıyor neredeyse...

Marslı kardeşin beyin, kompütör cız cız ederek, bozulma belirtisi göstermiş...

O sırada yan tarafta, 40 yaşındayken 38 sene polislikten ve mücahitlikten emekli olmuş bir Kıbrıslı Türk sekiz isgemle işgal ediyor ve kahve içiyormuş...

Marslı, “Ne iş, bu ülkede durumlar çok kötü galiba?” diye sormuş!

Hava da soğuk ama güneşli... Kıbrıslı sırtcığını güneşe vermiş, fanellacığı da üstünde, hafif kafasını kaldırmış ve “Hep bu Grivas!” demiş...

Marslı zıııırrrt!

Hemen geri aldırmışlar gariban uzaylıyı...

Mars’ta uzmanlar beynine format atmaya çalışmışlar ama beyin yanmış!

Uyandırmaya çalışmışlar, “Hep bu Rum – Yunan ikilisi” demeye başlamış!

Uyutmuş doktorlar!


Covid bitti mi? Öldürüyor mu? Bu sorular galiba hayatımızdan hiç çıkmayacak... BBC’nin haberine göre, Çin'de Covid kaynaklı ölümlerin sayısı çok yüksek... Ve bu ölümlerin gerçek sayısı hakkında tartışmalar var... Epidemolojist Vu Zunyou'ya göre, Çin'de Aralık ayında kısıtlamaların gevşetilmesinden bu yana nüfusun yüzde 80'i, ki bu 1 milyardan fazla kişi demek, Covid oldu. Geçtiğimiz hafta, bir haftadan kısa süre içinde 13 bin kişi Covid yüzünden öldü. Aralık'tan bu yana ise 60 bin kişi bu şekilde hayatını kaybetti. Kırsal kesimlerde ise rakam bilinmiyor, oralarda, tıpkı bizdeki gibi pek de istatistik çalışmıyor...