Aranın daha kısa olacağını sanıyordum ama uzun oluverdi.
Uzunca bir süredir “Bu hafta başlarım artık...” diyerek girdim her yeni haftaya, ama olmadı. Konu sıkıntısı mıydı sorun? Hiç de değildi, olamazdı. Hele hele bu ülkede...
Yazacak gönlün varsa, o kadar çok konu vardı ki...
UBP’mizin aylar önce başlayan ve hala devam eden kurultay kavgasını mı yazılmazdı?
Poltikacılığı bir başka meslekle karıştıranları mı? Politikacı olmayı ‘yeşil boncuklar nerdeyse oraya dönmek’ sananlar mı yazılmazdı? Yoksa ‘Koltuk’ için anasını bile satmaya hazır olanlar mı?
‘Bana dokunmayan bin yaşasın’ diyenler mi yazılmazdı? Yoksa, onları o koltuklara gönderen, oraya oturtan, şimdi de uzaktan izleyen zihniyet mi?
Gün geçtikçe tükenen bir toplumun acıklı hikayesi mi yazılmazdı?
Kıbrıslı Rum mu yazılmazdı? Yoksa Kıbrıslı Türk mü?
Ya, uçan (!!!) ekonomimiz...? Uçuranların nasıl uçurdukları mı yazılmazdı?
Asgari ücreti mi yazılmazdı? Yoksa Lefkoşa Belediyesi çalışanlarının kavgası, Lefkoşamızın nasıl pislik içinde yüzdüğü mü?
Kıbrıs Türk Hava Yolları mı yazılmazdı? Ercan’ı mı? Elektrik Kurumumuz mu? Heyecanla sırasını bekleyen Telekomünikasyon’umumuz mu?
‘Tanımayan Devlet’ (!!!) ile ‘Tanınmayan Devlet’in (!!!) futbol takımlarının karşılaşması mı yazılmazdı?
Karşısında bir Devlet mi kabile olup olmadığını bir futbol karşılaşmasına bağlayan zihniyet hakkında mı yazılmazdı. Yoksa “Kıbrıs diye bir devlet yoktur” deyiveren Türkiye Başbakanı mı?
Pekiii... Suriye’de olup bitenler atlanabilir miydi? Ya Türkiyede, ‘Suriye ile savaş’ çığlıkları atanlar? Hatta hatta Şam’a birkaç saat içinde ulaşacağı hayallerini görenler?
v.s. v.s. v.s........
***
Farkettim ki aslında yazacak çok şey varmış da bende iş yokmuş....
Ya takatım kalmamış, yahut da ‘umursuzlar’ ordusuna katılmışım farkında olmadan...
‘Yazsam ne olacak?’ umursuzluğu...
‘Umutsuzluk’ hastalığının daniskası yani. Öyle bir umutsuzluk hastalığı ki, veba gibi sarmış her yanımı (zı).
***
Ve nihayet, ne umursuzluğun nede umutsuzluğun hiç yararı olmayacağını hatırlayarak uyandım uykudan.
Yarım asırı aşkın süredir Kıbrıslı Türk’ün başına ne gelmişse , umursuzluk ve umutsuzluktan geldiğini hatırladım yeniden....
Umursuzluk ve umutusuklukların bizi nerelere sürüklediğinin muhasebesini yapmaya çalıştım yeniden, günlerce, taa baştan...
Ve sonunda...
İşte buralardayım yine..
Herşeye rağmen...
Umursuzluklar ve umutsuzluklara karşı kendime düşeni karınca kararınca yapmaya çalışmak için.... Savaşmak üzere, sonuna kadar...
“Belki yarın, belki yarından da yakın” umuduyla.