Nerelisiniz?
Ben Baflıyım…
Ben de Konyalıyım aslında ama 10 yaşında geldim, 50 yıldır burdayım.
E artık buralasın demektir.
E tabii, buralıyım. Önemli olan kültür uzlaşması… Kültüre adapte olursan sorun yok.
***
Ortak bir arkadaşın işyerinde yapıyoruz sohbeti…
O da Leymosunlu, benim gibi…
Askerde birlikteydiler…
Tahmin edebileceğiniz gibi askerlik anıları, güzel ve kötü anlar…
Şimdi emekli oldular Baf’tan gelen de, Konya’dan gelen de…
Çocuklarını anlatıyorlar… Oğullarını, kızlarını, gelinlerini, damatlarını…
Bakıyorum, sevinçler de aynı, dertler de…
Konuşma tavrı, şivesi, şakası, ciddiyeti…
Ayrılırken sohbetten, tanışmış olmanın memnuniyetini belirtiyoruz.
***
Uzun yıllardır bu konuyu konuşuyor, tartışıyoruz… Yani kültür adaptasyonu konusunu…
Bazen uzlaşıyoruz tartışırken, bazen uzlaşmadan başka zamana erteliyoruz konuyu… Bazen de halının altına atıp susuyoruz.
Ama önemli. Hem de çok.
***
Gittiğiniz bir evde herkes ayakkabısını çıkarıp eve giriyorsa sizin o eve ayakkabıyla girmeniz o evin sakinlerine ‘saygısızlık’ yapmak demektir.
Sigara içilmeyen bir yerde siz sigaranızı çıkarıp yakıyorsanız ve dumanı saygısızca üfleyip durursanız o yerin kurallarını sallamıyor, diğer insanları umursamıyor oluyorsunuz.
Sessiz olmanız gereken bir ortamda siz yüksek sesle konuşup kahkahalar atıyorsanız aldığınız kültür sorgulanır demektir.
İçki içilen bir yerde “neden içki içiyorsun, günah!” diye sorgulamak ne kadar absürtse, içki içilmemesini sorgulamak da diğeri gibi saçma.
***
Yukarıdaki gibi uzlaşımın ve huzurlu yaşamın yollarını çoğaltmak, bu yolları bünyemize almak, bir arada yaşayanların yapması gereken eylemler iken, bu durumu sağlamak ve uygulatmak durumunda olan da o toplumun yöneticiliğine savunmuş siyasetçilerin işidir.
***
Şimdilerde böyle bir yöneticilik örneği görebilmek mümkün değilken, aksine uzlaşmanın karşısında, ayrımı tetikleyen ve besleyen uygulamaların varlığını daha rahat fark edebiliyoruz.
***
“Annan Planı’nda oy kullanma hakkı tanınan Türkiye kökenli insanlarımız vardı. Eğer Kıbrıs Rum tarafı da ‘evet’ deseydi bu insanlarımız, eşleri ve çocukları ertesi gün vatandaş olacaktı. En azından bu insanların güneye geçme hakkı yok mu? Masada olacağız, haklarımızı arayacağız” demiş örneğin Tufan Erhürman ve 5 yıldır fazladan bir kapı bile açamayan Ersin Tatar’ın neredeyse ‘gereksiz’ bir makam haline getirdiği Cumhurbaşkanlığı makamının varlığının önemini hatırlatmış.
***
Uzlaşı ve huzurlu bir yaşam, buralara gelip yerleşenlerin de haklarının göz ardı edilmediği, çağdaş ve ileriye dönük bir yaşam biçimiyle mümkündür.
Gidip yerleştiğiniz yerde bir yaşam biçimi varsa, o yaşam biçimine uyum göstermek, o hayata asimile olmak hem oraya gidip yerleşenin, hem de oranın insanları için huzurlu bir hayat sürmenin pratik yoludur.
***
Hem içte, hem de Kıbrıs’ın diğer yarısında uzlaşıyı sağlayacak, birlikte yaşamaya yardım edecek olan da bu yeni dönem için elbette ki Erhürman olacaktır.
Tatar’ı bırakın da rahat rahat Torosları seyretmeye devam etsin. İnanıyorum ki o rahatlığı o da özlemiştir.