Utanarak izliyoruz!

Serhat İncirli

Yargıtay / Hukuk sıfatıyla oturum yapan KKTC Yüksek Mahkemesi, Gazimağusa’daki Palm Beach Otel ile ilgili çok önemli bir ara emri kararı aldı...

Bu karara göre “devlet” yani Emlak ve Malzeme Dairesi, şu anda bu oteli kimseye kiralayamaz, ihaleye de çıkamaz!

-*-*-

Hükümet, Palm Beach Otel’in yasal kiracısı olan Bilfer adlı şirketin, bu oteli başka bir şirkete kiralamasının “doğru” olmadığına hükmetmiş, yasal kiracı ile sözleşmesini feshetmişti...

-*-*-

Çok karışık gibi görünüyor ama aslında mesele çok basittir...

Çünkü, her şey sözleşmede vardır...

Sözleşme diyor ki, “Bilfer isimli şirket kiracıdır ve dilerse başkasına kiralayabilir”...

-*-*-

Hükümet de diyor ki, “bu durum adil değil”...

Neden adil değil!

Efendim kiracı 40 bin dolar yıllık kira öder, başkasına 900 bin dolara kiralar!

Sanane!

Sözleşmeyi yaparken aklın neredeydi?

Haaaa vicdanınız mı rahatsız?

-*-*-

E vicdanınız rahatsızsa, neden Alsancak’ta 302 dönüm arazisiyle birlikte Mare Monte’yi seneliği 1000 Sterline kiraladınız?

-*-*-

Ayrıca dün de yazmıştım; Cratos ile ilgili farklı bir sözleşme var...

Cratos’ta “kiralama yasak” dendiği halde; neden yasal kiracıya, “kirala da korkma” denmiştir?

-*-*-

Dün yazdığım gibi; bütün bu işler, “rüşvet”le döndürülmektedir ve artık ayıp olmanın ötesindedir...

-*-*-

Bafra bölgesinde 13 otel alanı ayrıldı...

4 tanesine yatırım yapıldı...

9 tanesi boş...

Bekliyor!

Neden geri almıyorsunuz?

Sözleşmeler engel mi?

-*-*-

Ve Girne’deki Jasmine Court ile ne acıdır Dome Hotel de pek yakında “rüşvete” dahil ediliyor...

Ve yazmaktan – okumaktan başka hiç bir şey yapamıyoruz!

Yani izliyoruz ve utanıyoruz!

-*-*-

Haaa efendim Palm Beach’in yıllık 40 bin dolara kiralanması ve kiracının da bunu 900 bin dolara başkasına kiralaması vicdanınızı mı yaralıyor?

Olabilir!

Vicdani anlamda saygım sonsuzdur ama hukuk başka diyor!

Ayrıca, bu ülkede sadece vicdanları değil, aynı zamanda hukuku da yerle bir eden ve sizi rahatsızlığa sürükleyen bir tek bu olay mıdır?

-*-*-

Kuzey Kıbrıs’ın tapulu arazilerinin tamamının yasal sahiplerinin Kıbrıslı Rumlar olması hiç mi vicdanınızı rahatsız etmiyor?

“Yoksa Rum bize çok çektirdi dolayısıyla bu hakkımızdır” mı diyorsunuz?

Vicdanınız rahatlıyor bunu söylerken eminim ama hukuk öyle demiyor işte!

Bilmem anlatabildim mi?


Kıbrıs sorununun çözümü, federal Kıbrıs’ın AB üyeliği... Başka şansımız yok!

Türkiye’de Pazar akşamı “Cumhurbaşkanı”nın kim olacağı belli olacak...

Ya eskisi ile devam, ya da yeni bir adam...

-*-*-

Yeni adama en başından zerre kadar güvenmedim...

Özellikle Kıbrıs sorunu özelinde, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Tayyip Erdoğan’dan çok daha “tutucu” olduğundan hep emindim...

-*-*-

Ama, “daha iyi demokrasi, daha çok adalet, daha sağlam insan hakları, daha modern bir Türkiye” dileğimle birlikte, “daha ilerici bir Türkiye” beklentim birleştiğinde, “yeni bir adamın cumhurbaşkanlığı” aklıma daha yatkındı...

-*-*-

Çünkü eskisi, karanlıktı...

Eskisi, radikal dincilikti, IŞİD’ti, Hizbullah’tı...

Kadınların, çocukların tehlikede olmaları halinin artarak devamıydı...

-*-*-

Son günlerdeki “aşırı milliyetçilik” yarışını izlediğimde; bir de milletvekilliği seçimlerinde, geçerli oyların neredeyse yüzde 90’ının Türk milliyetçiliğine, yüzde 8’inin Kürt milliyetçiliğine ve sadece yüzde 2 kadarının “sol”a gittiğine kanaatine vardığımda...

Cümleyi bitiremedim!

-*-*-

KKTC mi?

Kıbrıs sorununun çözümü, federal Kıbrıs’ın AB üyeliği...

Başka şansımız yok...

“Vardır” diyen, buyursun anlatsın, örneğin “yok yahu Kemal bey öyle değildir” desin ya da “Erdoğan, göreceksin, ülkeyi demokrasiye ve adalete boğacak” iddiasını savunsun!

Haaa isterseniz, “kim seçilirse seçilsin, Türkiye’yi çok parlak bir ekonomik gelecek bekliyor” iddiasını da savunabilirsiniz!


Acı ötesi bir durum

5 yaşında bir çocuk...

Sadece Türkçe konuşuyor...

Ve Hollanda’nın Maastricht kentinde sokakta tek başına dolaşırken bulunuyor...

-*-*-

Polis, Türkçe konuşan elemanları aracılığı ile çocuktan bilgi alıyor...

Çocuk, annesinin ve babasının depremde yaralandıklarını anlatıyor...

-*-*-

Evet; Hollanda nere, Türkiye nere?

Çocuğun deprem bölgesinden olduğunu varsayarsak, bulunduğu noktaya ulaşması için en az 4 bin kilometre gitmiş olması gerekiyor...

-*-*-

BBC Türkçe’ye konuşan bazı yetkililer, “çocuk kaçakçılığı, insan kaçakçılığı” üzerinde duruyor...

Çocuğun uçakla oraya gitmiş olamayacağı, kesinlikle kara yolu ile ulaştığı iddia ediliyor...

-*-*-

Hollanda’daki Türk diplomasisi harekete geçiyor...

Çocuk şu anda sosyal hizmetlerin korumasında...

-*-*-

Kaçakçılıktı, depremdi, acıydı, oydu, buydu...

İkisi de 25’i aşmış kızımdan ve oğlumdan her gün haber almazsam, huzursuz olurum...

Bir de bu çocuğun, “hayattaysalar” babalarını, annelerini düşünüyorum...

Ve umarım hayattadırlar ve çocuklarına kavuşurlar diye dua ediyorum...

-*-*-

Bu arada belirteyim, Türkiye’de yaklaşık 3 buçuk ay önce yaşanan korkunç deprem felaketi sonrasında hala kimliği belirlenememiş çocuklar olduğu da kaydediliyor...

Yüzyılın acısı mı?

Acı ötesi bir durum...


Büyük bir sanatçı, büyük bir Dünya devi, büyük bir rock yıldızı öldü... Tina Turner... Tıpkı ünlü şarkısında söylediği gibi, “sen sadece en iyisin” – “simply the best”... Huzur içinde uyusun...