Unutturulmak İstenen Bir Çözüm Belgesine Dair

Niyazi Kızılyürek

Yakın dönem müzakere tarihinin en önemli belgelerinden biri, kuşkusuz, Guterres Çerçevesi’dir.

Bu belge Annan Planı’nı izleyen uzun müzakere döneminden sonra ortaya çıkmış ve elde edilen yakınlaşmalara dayanarak hazırlanmış değerli bir belgedir.

Crans Montana’da çözüme çok yaklaşıldıysa, ki bunu herkes söylüyor, “son mili” koşmak ancak Guterres Çerçevesini stratejik bir anlaşma olarak benimsemekle mümkün olabilir. Nitekim BM Genel Sekreteri raporlarında, iki taraf arasında sağlanan yakınlaşmaların bu çerçeve ile ayrılmaz bir şekilde bağlantılı olduğunu vurgulamakta ve tarafları çerçeveyi korumaya davet etmektedir.

Bundan şunu anlıyoruz ki, önümüzdeki dönemde müzakere masası yeniden kurulursa, Guterres Çerçevesi masada mutlaka yerini alacaktır.

Gelgelelim, bu önemli uzlaşma belgesi bir sis perdesiyle gölgelenmektedir.

Kıbrıs Rum tarafı “görüşmelere Crans Montana’da kaldığımız yerden devam edelim” diyor ama Gutteres Çerçevesini kabul edip etmediğini net olarak ifade etmiyor.

Kıbrıs Türk tarafı ise belgeyi çoktan unutuluşa terk etmiştir.

Geçen hafta Brüksel’de düzenlediğimiz Kıbrıslı Türkler, AB ve Yeniden Birleşme Perspektifleri adlı panelde konuşmacı olarak yer alan Tumazos Tselebis Guterres Çerçevesini ayrıntılı olarak ele alan bir sunum yaptı ve belgenin sadece müzakere edilecek konu başlıklarını ihtiva etmediğini, aslında büyük oranda varılan mutabakatları da içerdiğini anlattı.

Aşağıda da göreceğimiz gibi, Toumazos Tselebis Gutteres Çerçevesi ile ilgili bir dizi önemli saptamalar ve değerlendirmelerde bulundu:

Toprak Konusu:

Kıbrıs Türk tarafının sunduğu haritanın Kıbrıs Rum tarafının belirli bölgelere ilişkin dile getirdiği kaygılara cevap verecek şekilde uyarlanması gerektiği vurgulanıyor. Burada Kıbrıs Türk tarafının sunduğu haritada yer alan ama Kıbrıs Rum tarafının haritasından bazı farklılıkların olduğu Omorfo bölgesi kastediliyor.

Toplumların yönetimi altında kalacak toprak oranı konusundaki farkın yüzde 1'i geçmemesi konusunda iki taraf arasında daha önce Mont Pelerin'de ortak anlayışa varılmıştı.

Siyasi Eşitlik Konusu:

Çerçeve’de 2:1 oranında dönüşümlü başkanlık öngörülüyor. Federal kurumların karar üretmesinde, toplumlar açısından hayati öneme sahip konularda bir olumlu oy ile basit çoğunluk ve açmazların çözümü ile ilgili bir mekanizmanın kurulması öngörülüyor.

Bakanlar Kurulu’nda tüm konularla ilgili olarak bir olumlu oy koşulunun olması konusunda ortak bir anlayışa ve çapraz ve ağırlıklı oy konusunda bir yakınlaşmaya zaten daha öncesinde varılmıştı. Bu nedenle, BM Genel Sekreteri Eylül 2017'de Güvenlik Konseyi'ne sunduğu raporda (paragraf 21) Crans Montana Konferansı'nın sona ermesiyle birlikte “taraflar federal yürütme erki ve etkin katılım konusunda fiilen tam bir anlaşmaya vardılar” tespitinde bulundu. Buradan da anlaşılıyor ki, siyasi eşitlik konusunda tam olmasa da ileri bir yakınlaşmadan söz edebiliriz.

Mülkiyet Konusu:

Çerçeve’de iki statü öngörülüyor. Toprak düzenlemesinin olacağı bölgelerde tercih önceliği mülk sahiplerine bırakılacak. Toprak düzenlemesinin olmayacağı bölgelerde ise öncelik kullanıcılara (Kıbrıslı Türklere) verilecek.

Kısacası, çok önemli bir konu olan ilk tercihin kimde olacağı konusu açıklığa kavuşturulmuştur.

Eşit Muamele Konusu:

Çerçeve’de turistler, öğrenciler ve mevsimlik işçiler için serbest dolaşım öngörülmektedir. Bunun dışında, adaya kalıcı olarak yerleşmeyi isteyen Yunanistan ve Türkiye vatandaşlarına Eşit Muamele (equivalent treatment) uygulanacaktır. Eşit Muamele sayısal eşitlik anlamına gelmiyor. Yunanistan ve Türkiye vatandaşlarına Kıbrıs vatandaşlığı verilmesi konusunda1960 Kuruluş Anlaşması'nın 4:1 oranına ilişkin hükmü kabul ediliyor.

Güvenlik ve Garantiler Konusu:

Çerçeve, tek taraflı müdahale hakkının devam edeceği bir sistemin sürdürülebilir olmadığını net olarak ortaya koyuyor. Bu nedenle, Garanti Antlaşması kapsamındaki hususların yerini, çözümün uygulanması için uygun mekanizmalar alabilir ve bu mekanizmalara garantör güçler de katılabilir. Önemli Not: Crans Montana'da son akşam yemeğinde BM Genel Sekreteri çözümü uygulama mekanizmaları hakkında bir belge sundu. Bu belgede, diğer hususların yanı sıra, garantör güçlerin herhangi bir yürütme veya editörlük rolleri olmaksızın Birleşmiş Milletler başkanlığındaki çözümü uygulama komitesinde iki toplumla birlikte yer alacakları net bir şekilde ortaya konuldu. Açıkçası, Çerçevede Garanti Anlaşması'nın yerini çözümü uygulama mekanizmalarının alması hedefleniyordu.

Askeri Güçler Konusu:

Bu konunun Garanti Antlaşması'ndan farklı olduğu ve konu hakkında en üst düzeyde (başbakanlar düzeyinde) anlaşmaya varılması gerekeceği Çerçeve’de açıkça ortaya konuldu.

Kıbrıs’ta Yunan Alayı (950 asker) ve Türk Alayı (650 asker) dışında diğer askeri güçlerin adadan ayrılmaları konusunda yakınlaşma oldu. Askerlerin ayrılmasının kesin bir tarihe mi bağlanacağı, yoksa saptanacak bir tarihte konunun gözden mi geçirileceği netlik kazanmadı.

Toumazos Tselebis sunumunu şu tespitlerle noktaladı: “Stratejik bir anlaşmaya varılmasına çok yaklaşılmıştı. Bu gerçekleşseydi, kapsamlı çözüme varılması kaçınılmaz olacaktı. Bu yüzden BM Genel Sekreteri raporunda şu tespitte bulunmaktadır: “Delegasyonların başkanları için verilen akşam yemeği sırasında potansiyel bir stratejik anlaşmanın parametreleri hakkında geniş bir ortak kanı olduğu yönündeki değerlendirmemi paylaştım (paragraf 25). “Taraflar güvenlik ve garantilerin yanı sıra kapsamlı bir çözümün diğer tüm temel unsurlarında stratejik bir anlaşmaya varmaya yaklaşmışlardı” (paragraf 45).