Üniversiteli Genç Olmak

Salih Sarpten

Ülkelerin en önemli zenginlikleri sahip oldukları genç nüfusun ta kendisidir. Ne var ki yaratığımız sistemler bu büyük zenginliği göremiyor, hissedemiyor, anlayamıyor… Eğitimde, trafikte, sağlıkta, hukukta ve sosyal yaşamın daha birçok alanında genç odaklı bir anlayıştan yoksun olduğumuz ortadadır.

Genç olmak zor bir iştir… Hele üniversiteli bir genç olmak çok daha zordur… Çünkü genç dediğimiz birey, artık her şeyi daha farklı görebilen, daha farklı değerlendiren bireydir. Gencin hayalleri vardır. Yaşamdan ve dünyadan büyük beklentileri vardır.

Ne yazık ki çoğu zaman bu beklentiler hayal kırıklıkları ile sonuçlansa da, gençleri asıl derinden etkilen şey; onları anlamamaktır… Tıpkı burs tüzüğünde yapılan değişiklikler gibi…

Asgari ücretin belirlenmesinde bile ciddi sıkıntılar yaşayan bir anlayış, öğrenci burslarını da azaltmıştır. Aslında hükümetin 2017 Bütçesine bakıldığında böylesi bir adım atılacağı belliydi… Çünkü üniversiteleri gençlere ayrılan burs miktarının geçmiş yıllarda ayrılanların çok altında olduğu görülmüş, o günlerde de bu durum eleştirilmişti…

Öte yandan burslarla ilgili düzeltilmesi gereken onca hatalı uygulama varken bir de miktarlarının azaltılması üniversiteli gençler üzerinde ciddi sorunlar yaşatmaktadır. Örneğin;

  • Burs hakkı elde eden öğrencilerin, zamanında burslarını alamaması…
  • Yangından mal kaçırırcasına yeni tüzüğün 1 Mart 2017’den itibaren yürürlüğe girmiş olması…
  • Ve pek takibi, üniversiteli öğrencinin ihtiyaçlarını odağa almayan bir anlayışla burs miktarlarının belirlenmiş olması gibi…

Ancak bütün bunlar arasında yaratığımız esas büyük yıkıntı; gençlere verdiğimiz mesajdır… Bu öneride gençlere “başınızın çaresine bakın” deniliyor. Elbette ekonomik sıkıntılar çeken bir toplumuz ancak bu düzenlemeyle; gençlere, geleceğin aydın bireyleri olarak değil, “geleceğiniz bizi ilgilendirmiyor” mesajı veriliyor.

Dahası gençlere 21. Yüzyıl becerilerini kazandırmayacağız demektir… Onlara, “araştırma yapma, herhangi bir projede yer alma, kitap alma, sosyal bir organizasyona üye olma, kendi gelişimin için kılını kıpırdama, evinde otur, öylece dur” mesajı verilmektedir…

Oysa yapılması gereken gün gibi ortadır… Eğitimdeki diğer unsurlar gibi, “Burs Tüzüğü”nde de reformsal nitelikli dönüşümlere ihtiyaç vardır. Bu konuda gidilecek yol da bellidir... “V. Milli Eğitim Şurası”nda da tartışılıp kararlaştırıldığı gibi Burs Tüzüğü, “Burs ve Krediler Tüzüğü” haline getirilmelidir.

Böylelikle, oldukça daraltılmış bir kesime “eğitim-öğretim başarıları” kıstaslarına göre burs uygulaması devam ettirilerek, yükseköğretime devam eden ve talep eden her öğrenciye, tüm ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda, meslek sahibi yetişkin bir birey olduğunda uygun koşullarda geri ödemek üzere yükseköğretim kredisi verilebilir…

Gençlere “başınız çaresine” bakın denilerek toplumsal ilerlemeyi sağlamak mümkün değildir.


Aklınızda Bulunsun

Kanada Eğitim Sistemi

Geçtiğimiz haftadan itibaren “aklınızda bulunsun” köşesinde, çeşitli kriterler sonucunda başarılı olarak nitelendirilen ülkelerinin eğitim sistemlerine yer vereceğimizi duyurmuştuk. Bu hafta eğitim sistemine kısaca bakacağımız ülke Kanada… İşte Kanada Eğitim Sisteminin özelliklerini…

ABD’nin kuzey komşusu, eğitimde dünyanın en büyük ekonomisini hem uluslararası değerlendirmeler, hem bu konuda sağladığı eşitlikle geride bırakıyor. Kanada göçmen, yoksul ve farklı etnik gruplardan gelen öğrencilere nitelikli bir eğitim sunabiliyor. Bu nedenle PISA ve TIMSS gibi öğrenci değerlendirme programlarında ülkede göçmen öğrencilerin performansı, diğerlerini yakalamayı başarıyor. Ayrıca dezavantajlı gruplardan gelenler de OECD ortalamalarına göre gayet iyi sonuçlar elde ediyor.

Ülke 10 eyaletten oluşuyor ve eğitim uygulamaları değişiklik gösterebiliyor. Eğitim harcamaları konusunda birçok gelişmiş ülkenin önünde. OECD’nin verilerine göre, 2008-2012 arasında eğitim harcamaları yüzde 11 artarak, yüzde 5’lik genel ortalamanın çok üstünde bir yükseliş gösterdi. Ayrıca Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’dan (GSYH) eğitime giden pay yüzde 6.1. Bu, yüzde 5.2’lik OECD ortalamasının üstünde. Öğrenci başına düşen yıllık harcama: İlk ve ortaöğretimde 9 bin 130, yükseköğretimde 21 bin 458 dolar.


Biliyor muydunuz?

İngilizce Yeterlilik

Education First’ün altıncısını yayımlandığı ‘İngilizce Yeterlilik Sıralaması’nda Yabancı dil olarak İngilizce’nin en iyi konuşulduğu ülke Hollanda oldu.

Dil okulları, yurtdışı danışmanlık hizmeti, değişim programları gibi alanlarda çalışmalar yürüten Education First (EF), altıncısını hazırladığı ‘İngilizce Yeterlilik Sıralaması’nı yayınladı. KKTC’nin de Güney Kıbrıs’ın da yer almadığı listede EF’nin belirlediği 72 ülkede toplamda 950 bin yetişkine İnglizce yeterlilik sınavı uygulayarak yaptığı sıralamada Türkiye, 51’incilikle Avrupa’nın en kötü performansını göstererek ‘çok düşük düzey’ grubunda kendine yer buldu. Dünyada İngilizce yeterliliğinde ‘çok yüksek düzey’ ile ilk 10’daki ülkeler şunlar oldu: Hollanda, Danimarka, İsveç, Norveç, Finlandiya, Singapur, Lüksemburg, Avusturya, Almanya, ve Polonya oldu.