Umut direnmektir

Sami Özuslu

 

Kimse kusura bakmasın ama Türkiye’de yaşananları ‘eski kafa’ ile izah etmek mümkün değil.
Herkes kafasını değiştirmeye baksın lütfen!
Bunca olayın yaşanacağını, sıradan insanların her devlet şiddeti sonrası sokaklara daha kalabalık şekilde döküleceğini yemin billah iddia etselerdi iki hafta önce, zinhar inanmazdım.
Demek benim de kafam eskimiş!
Genellemeler, Türkiye’ye ilişkin saptamalar, deneyimler var geçmişten gelen…
12 Eylül darbesi koca ülkeyi ‘solsuz’ ve ‘örgütsüz’ kılmış, askerler ve Kemalistler ile dini rejime yatkın olanlar arasındaki mücadeleye mahkum olmuştu Türkiye…
CHP ‘sol’ değildi maalesef, Kürt hareketleri de solculuktan öteye milliyetçilik üzerine oluşmuştu.
AKP’nin de Allahı vardı doğrusu!..
Derin devletle kavga vermiş, kazanmış, çeteleri yargıya havale etmiş, geçmişiyle hesaplaşlan bir ülke yaratmıştı.
Diğer yandan Kıbrıs dahil birçok ‘tabu’ya el atmış, Kürtçe dili tanınmış, barış süreci başlatılmış, AB’yle tam üyelik müzakereleri bir noktaya kadar gelmişti.
Bunlar şaka şenlik adımlar değildi ve gerek Türkiye’de önemli bir aydın kitlenin, gerekse Kıbrıs’ta çözümcü kesimlerin yolu birçok noktada AKP’yle kesişmişti.
Bunda anormal bir şey de yok zaten…
Eğer dünyada farklı siyasal görüşler ‘ortak payda’ bulamasalardı, örneğin Almanya’daki Hrıstiyan Demokratlar döneminde sosyalist ülkelerin Berlin ile ilişkilerini askıya alması gerekirdi.
**
AKP ve lideri Recep Tayyip Erdoğan güçlü bir siyasal örgütlenme yarattılar Türkiye’de… 10 yılda her seçimden güçlü çıkan, ordu ve derin devletle kapışmada galip gelen, ‘bölgesel süper güç’ konumuna oynayan bir lider için özgüvenin daha üst noktası var mıdır?
Erdoğan o noktaya ulaştı ve özgüveni “her şeyi yaparım, halk da uyar” algısına dönüştü.
Türkiye insanının “vur sırtına, al ağzındaki lokmayı” felsefesi ve güce tapan geleneği Erdoğan’ın böyle düşünmesini haklı kılıyordu.
Demek ki o da yanılmış!
Halkın da ‘kırmızı çizgileri’ ya da ‘sabretme noktası’ varmış!
Son dönemlerde Erdoğan bunu gördü, bence anladı da…
Ama postu yere vurmak istemedi. İnadına güç kullanmayı sürdürdü. Bir ara düşme eğilimine giren tansiyonu, cumartesi akşam saatlerinde Gezi Parkı’na sürülen güvenlik güçleri yeniden patlattı.
**
Türkiye insanı bir ‘direniş’ gösteriyor.
Direnen herkesin derdi aynı değil, bu kesin…
Kimisi parktaki ağaçlar için direndi, kimisi yasaklarla zindana dönüşmeye başlayan sosyal yaşama tepki için…
Kimi Atatürkçü Saiklerle direniyor, kimi sosyalist değerler için…
Ama birçok insanın da ne politik, ne ideolojik yaklaşımı var olaylara…
Direniyorlar sadece…
Bir refleks gibi…
Bunu iyi okumak gerek.
Eski model düşünceler izah etmiyor çünkü olanları…
Kafaları değiştirmek gerek.
Herkesin, hepimizin.
“Bekle beni küçüğüm” der ozan, bir mapusane türküsünde…
“Umudun karartmadan, sevincin yitirmeden…”
Ve şöyle bağlar Ahmet Telli sözü:
“Sen türkülerini söyle
Ve gülümse küçüğüm
Çünkü sesinin ırmağıyla
Yeşerecek hasretin bozkırları

Ve sen sahip çıkarak
Yaşama ve sevince
Bekle beni
Acılar bitecek bir gün,
Sevgiler çiçek acaçak

Uğuldayan bu rüzgar,
Bu delice yağan kar
Ürkütmesin seni
Direnmektir artık
Bekleyişin bir başka adı.”
Umut direnmektir.
Direnmekse umut…