Umudu kesme yurdundan

Erdinç Gündüz

Böyle geldi böyle gider. Bazıları yavaş adımlarla da olsa varmak istediği hedefe doğru yürümeye devam eder, bazıları da oldukları yerde durmayı, hatta yürümeye çalışanlara köstek olmayı tercih eder.
Çözüm için çaba gösterenler... Çaba gösterilmesine bile tepki koyanlar... Hayatlarından memnun olanlar... Hayatlarından  memnun olmayanlar...
“Kin ve nefreti gömelim” diyenler...  “Bu kin benden vallahi de gidemez” diyenler...
“Bu vatan benim,  ben karar vermek istiyorum diyenler”... “Bu vatan senin değil sen
Tek başına karar veremezsin” diyenler...
Kısacası, “Evet” diyenler...”Hayır” diyenler....

***

Ülkenin tarihine geçmiş ve ‘kaderi’ beliryecek iki basit sözcük işte... Basit ama sonuçları  hep çooook büyük olmuş ve olabilecek iki sözcük...  Biri ‘Evet’ diğeri ‘Hayır’...
‘Evet’ mi ? ‘Hayır’ mı ?  İşte bütün mesele burada...
Klasik şekilde de mi söyleyelim ?  ‘Günler, haftalar, aylar, yıllar derken’  toplum olarak tükenmeye devam ederken ‘Evet’ veya ‘Hayır’la,  ‘To Be or not to be’  (Olmak ya da olmamak) kavgası bu...

***

‘Hayır’cıları Annan Planı referandumundan tanıyor, biliyoruz. Kimdiler ? Neydiler ? Ne değildiler ? Amaçları neydi ? Ne istiyorlardı ? Ne istemiyorlardı ?  Geçen süre içinde değişimler yaşadılar mı diye merak ederken yeniden meydandalar işte.  
Hedef:  Köstek olmak... Hedef: Şimdiden ortalığı bulandırmak... Hedef: Akılları karıştırmak... Hedef: Daha şimdiden ‘Evet’ yolunu tıkamak...
Halkımız bu oyuna gelir mi ? Hangi halkımız ? diye sorarak “Bilmem” diyorum ben...
Ama, aynı benim gibi,  sabırla ve soğukkanlılıkla bekleyenler olduğunu da biliyorum. “Umudu kesme yurdundan” diyerek...

--------------------

 Yazmayacaklarım

‘Yazmayacaklarım’ listesi her gün biraz daha büyüyor.  Büyüdükçe de başım dönüyor, midem bulanıyor. “Ya sabır” diyorum, frenlemeye devam ediyorum kendimi.

Ankara, İstanbul, İzmir sokaklarında türbanlı kadın polisler de devriye gezecekler artık. Kimin adına bilmem... Allah adına mı ? Laik ve Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti  Devleti adına mı ?  Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti adına mı ? Türk halkı adına mı ? Yazmıyorum.....
Çok yakın bir gelecekte türbanlı Yargıçlar, Savcılar, Avukatlar da görecek miyiz ? Yazmıyorum...
  Türk Ordusu’nda, Türbanlı  Generaller, Türbanlı Albaylar, Türbanlı Binbaşılar, Yüzbaşılar göreceğimiz günler de yakın mı ? Yazmıyorum....

Türbanlı milletvekilleri, Bakanlar gördük. Bundan sonraki aşamada, Rusya’da, İngiltere’de, İsviçre’de v.b. ülkelerde,  Türbanlı Büyükelçiler de görecek miyiz ? Yazmıyorum...

--------------------

Ümit Milliler

Geçtiğimiz Perşembe akşamı, bilmem ne kupası futbol karşılaşmasında TC Ümit Milli Futbol Takımı ile KC Ümit Milli Futbol Takımı  karı karşıya geldi. Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkenti Ankara’da,  Osmanlı Stadı’nda... Merak ettim “En azından, başlangıç seremonisini izlemeliyim” dedim ve izledim. Şaşırmadım.
Takımlar sahaya çıktı,  geleneksel olduğu üzere Milli Marş’lar çalındı...  (KC Milli Marşı (!) konusu, yıllardır süren apayrı bir konu ve apayrı bir rezalet. Bu konu ‘özel’ bir yazı gerektiriyor.)

Gelelim konumuza... Gülsem mi ağlasam mı ? Karşılaşma öncesi Türk Basını + Türk TV’lerinde, Devlette olduğu gibi,  mastürbasyon devam ediyor. ‘Türk Ümit Milli Takımı ile Kıbrıs Rum Kesimi Ümit Milli Takımı’ anonsları gürledi çaktı yine.

Bıraktık Birleşmiş Milletleri, Avrupa Birliği’ni falan ; UEFA’da,  ‘Kıbrıs Rum Kesimi Milli Takımı’ diye bir takım yok... FIFA’da da...  Resmi adı ‘Kıbrıs Cumhuriyeti Milli (veya Ümit Milli) U-21 Takımı. (Eminim,  TFF resmi yazışmalarında da öyledir. Yani,  ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ yazıyordur.)  Ama bizim medyamız da politikacılarımız da hala ısrarla “Kıbrıs Rum Kesimi” demeye devam ediyor.  Devam edince birşey mi oluyor ? Yooo....  Sadece, ‘Türk’,  kendini hem tatmin etmiş,  hem de kandırmış oluyor.  Haa...Biz mi ? Biz traji-komik filmde  zaten, bilmem kaç yıldır,  dördüncü sınıf figürandan başka birşey olmadık  ki.....