UÇURUM UÇURUM

Sami Özuslu

“Uçurum uçurum gözlerine baktığım sensin…”
Böyle diyor şair…
Sonunu da “Yanarım yanarım, kavurur seni de beni de belalım” diye bağlıyor.
Ama konumuz Sezen Aksu’nun yorumladığı şiirdeki ‘uçurum’ değil.
Bizdeki gelir uçurumu…
Yani sosyal adaletsizlik…
 “Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar”mış.
Laf!..
Kıyamet falan koptuğu yok.
Devrim de olmuyor, emekçilerin hakları adına artık…
İnsanlar ‘yanarım yanarım’ diye bağırmasalar da, içten içe yanmaya devam ediyorlar ama!..

*  *  *

Devletin kamuda uygulayacağı ‘hayat pahalılığı’ oranı açıklandı, kimin eline ne kadar maaş geçeceği üç aşağı beş yukarı belli oldu.
Dünkü Yenidüzen’de uzmanların hazırladığı brüt maaşlar tablolar halinde yer aldı.
Diğer bütün tartışmaların ötesinde, orta yerde bir gerçek var: Makas giderek açılıyor.
Hem kamudaki ‘üst baremler’ ile ‘alt baremler’ arasında…
Ama hem de ‘kamu’ ile ‘özel’ sektör arasında…

*  *  *

Kamuda 6 bin TL brüt maaş alan da var.
Ama 23 bin TL alan da var.
Dört kat fark yani!..
Eşel mobil sistemi çalışanlar açısından son derece önemli, koruyucu bir yöntem… Ancak maaş artışlarının oransal yapılması, alt ile üst baremler arasındaki ‘uçurum’u derinleştiriyor.
Örneğin son hayat pahalılığı uygulamasına göre üst baremden maaş çeken, yani maaşı zaten yüksek olan kamu görevlileri 900 TL civarında artış alacakken, alt baremde olup zaten düşük ücret alanların aylığına 200 TL civarında bir artış gelecek.
Aralarındaki fark 700 TL daha artmış olacak.
Bu her sefer böyle oldu, oluyor ve olacak.
Baremler arasındaki farkı korumak lazım, evet. Ama orta yerde 4-5 kata varan ‘uçurumlar’ oluştuysa, bunun bir çaresine de bakmakta fayda var.
Sosyal adalet duygusu olan herkes orta yerde ‘doğru gitmeyen bir şeyler’ olduğunu hissediyor.

*  *  *

Gelelim kamu ile özel sektör arasındaki ‘uçurum’a…
Devletimiz şimdi komisyonunu toplayacak ve yeni ‘asgari ücret’i belirleyecek. 
Şu an neti 2 bin 958 TL olan asgari ücret, devletin verdiği hayat pahalılığı oranında artsa bile, en fazla 3 bin TL’nin biraz üzerine çıkabilecek.
Bu durumda asgari ücretli bir çalışan ile -ki özel sektörde bu civarda maaş alanların oranı çok ama çok büyüktür- devletin en yüksek maaşlıları arasındaki fark 6-7 kata çıkacak!
Yani bir asgari ücretlinin, bir müsteşarın maaşını alabilmek için 6 ay, belki 7 ay çalışması gerekiyor!
Diyeceksiniz ki “Ama o müsteşardır, diğeri de düz işçidir…”
Yok, öyle değil!
Özel sektörde asgari ücret ya da biraz üzerinde çalışanların büyük bölümü üniversite mezunlarıdır.
Hatta yüksek lisans, doktora yapmış çok insanın aylık kazancı 4 bin-5 bin TL civarındadır.
Bu toplumun en acı gerçeklerinden biri de sosyal adaletsizliktir.
Ortada büyük ‘uçurum’ vardır.
Şairin dediği gibi ‘yakıp kavuruyor’ bu…