Tzipras'ın yerinde olmak

Sami Özuslu

 

STRAZBURG- Bütün dünyanın meraklı ama esasen kaygılı şekilde izlediği "Yunanistan krizi nereye varacak" sorusunun yanıtını bilen yok.
Doğrusu Almanya dahil, Yunanistan'a en büyük baskıyı yapan AB üyesi ülkeler dahil Atina'nın birlikle ilişkilerinin daha da bozulmasıyla baş gösterecek gelişmelerin faturasını üstlenmek istemiyor.
Ama diğer taraftan Yunanistan'a mali yükümlülüklerini yerine getirme konusunda daha fazla tolerans gösterilmesinin başka ülkeler için 'kötü örnek' olma ihtimali ve belki de en kötüsü, Tzipras hükümetinin AB ve IMF'ye kafa tutarak başarılı olma olasılığı birçok liderin uykusunu kaçırıyor.

***


"Pazar günkü referandum Tzipras'ın siyasi gücünü artırdı mı azalttı mı" sorusuna genelde şu yanıt veriliyor:
"Tzipras kendi ülkesinde güçlendi, ama AB içinde tam tersi, güç yitirdi."
Stazburg'da toplanan Avrupa Parlamentosu'nda da hava böyle...
Dün Tzipras Genel Kurul'a hitap etti, sonra da parti grupları adına konuşmalar yapıldı.
Doğrusu Tzipras'ın yerinde olmak hiç de kolay değildi. Zira AB üyesi bütün ülkelerinin seçilmiş temsilcileri önünde ülkesinde olup bitenler konusunda ikna edici olabilmesi hiç de kolay değildi.
Yunan Başbakanı gerek kişisel özellikleri, gerekse Syriza'nın izlediği siyasetin cazipliği nedeniyle önemli bir sempatiye sahip, ancak bu sempatinin uzun vadede tersine dönme olasılığı pazardan bu yana yükseldi. Sandıktan çıkan sonuçtan çok, Avrupalılar Tzipras'ın ülkesini referanduma götürmesine çok kızdılar.
Bu kızgınlık dünkü toplantıda parlamenterlerin konuşmasına da yansıdı. Sol ve sosyal demokratlar başta olmak üzere Tzipras'a destek veren, ateşli şekilde alkışlayan gruplar dahil, AP'deki siyasal eğilimlerin tamamı Yunanistan'la bir şekilde uzlaşılmasını istiyor.
Brüksel'deki zirvenin pazara ertelenmiş olması, uzlaşı için en azından pazarlığın devam ettiğinin işaret, sayılıyor.

***


AP toplantısında söz alan bazı grup sözcüleri, Tzipras'ın en zayıf noktasına 'nokta atışı' yapmaktan geri durmadılar.
Atina'nın en ciddi zaafı, 'güvenilir ve uygulanabilir bir çözüm planı' olmayışı... Tzipras bu konuda fena halde sıkışmış durumda... AP grup sözcülerinden bazıları adeta fırça çeker, öğrencisine ders anlatır gibi Tzipras'ın yüzüne baka baka 'yapılacaklar listesi'ni sıraladılar, "Kabahat Yunan halkında değil, gereğini yapmayan siyasetçilerdedir" mesajı verdiler. Liberal kanattan bir sözcü daha da ileri gitti ve 'devrim'den söz eden Tzipras'ın partisi Syriza'nın da Yunanistan'daki sistemden yararlandığını, nemalandığını, bu yüzden değişime yanaşmadığını söyledi.
Tzipras tüm bunları dinlerken şüphesiz aklı bir yandan 'nasıl bir çözüm' bulunabileceğinde, diğer yandan da hala kapalı olan bankaların ne zaman ve nasıl açılacağındaydı.

***


Her ne kadar önce seçim, ardından da referandumla ülkesinde siyaseten güç tazeleyen genç lider, işler yoluna girmezse bir sonraki adımda nasıl bir destek arayışına girebileceğini muhtemelen kendisi de kestiremiyor. Eğer AB ve IMF ile uzlaşamaz ya da kendi yöntemleriyle ekonomiyi düzeltemezse, belki 6 ay içinde yeni bir siyasi maceraya, muhtemelen erken seçime başvurmayı deneyecek. Halkın gücünü arkasına alarak siyasette var olmaya ve iddiasını sürdürmeye çalışacak.
Ancak tüm bu süreçte Yunanlılar bir yandan 'başkaldıran bir halk' gibi görünüyor, ama öte yandan 'içine kapanan ve yalnızlaşan' ülkede 'milliyetçi' bir dalganın kabarma olasılığı da -ne yazık- yükseliyor.
Referandum gecesi Syntagma Meydanı'nda kutlama yapanların ellerinde dalgalanan Yunan bayrakları, solcu Syriza hareketinin milliyetçiliği davet etmekte olabileceğini göstermesi bakımından ibret vericiydi.
Çünkü siyaset 'Biz ve 'Onlar' retoriği üzerinde şekilleniyor. Yani 'Yunanlılar' ve 'Diğerleri'...
Gerçekten de Tzipras'ın yerinde olmak zor zenaat!..