Çetin Altan, “Keşke İstanbul’u fethetmek yerine matbaayı bulsaydık” derdi.. “Türk’ün Türk’e propaganda yapması” ile dalga geçip “hani bizim evrensel filozofumuz, yazarımız, sanatçımız, kâşifimiz?” sorusuyla kahkahasını atardı...
Bu eksikliklerin bence en önemlisi felsefedir. Okumak, düşünmek, bilmek, okutmak, yazmak, değerler üretmek, felsefi düşünce ile yaşamak. Yuanna (Ionna) Kuçuradi filozof diyebileceğim ender kişilerden biri Türkiye’de.
Geçen hafta bir telefon geldi.. Aksanı tanıdık, incecik ve kibar bir ses; ”Beni hatırladınız mı? Yuanna.. Kıbrıs’a DAÜ’de konferans vermek için geldim.. Sizi bu kısacık kalışımda görmek isterim” dedi. Salamis’te kalıyordu, konuktu. Lefkoşa’yı gezmeye gelince ne yapıp edip yarım saatliğine eczaneme uğradı görüştük. Bunca yıl birbirimizi unutmamıştık. İstanbul’da (Hacettepe’den emekli olup Maltepe üniversitesinde hocalık yapıyor) buluşmak üzere anlaştık.
Onunla bir kez, 1980’lerin ortasında, Ankara’da Türkkaya Ataöv’ün bir yemek davetinde buluşmuştuk. Türkkaya bey ve Candan hanım, Ankara’ya her gidişimizde, bize, Türkiye’nin pek çok sanatçısını, ressamını, diplomatını, entellektüelini, tarihçisini tanıştırdı. Resim kolleksiyonu yapmamızı teşvik etti. Tüm tanıştıklarım arasında beni en etkileyen kişi Yuanna olmuştur. Yaşamımda ilk kez, her anlamda “güzel” bir insanla tanışmıştım.
Bu ismi tanıyordum. Üniversite öğrenciliğimin ilk yıllarındaki felsefe okumalarımda, Yuanna’nın yazdığı iki kitap başucu kitabım olmuştu. 1966’da yayınladığı “Nietzche ve İnsan” ve 1967 de yayınladığı “Schopenhauer ve İnsan”. 1965’te İ.Ü.nde yaptığı doktora bu iki filozof hakkındaydı. Onun etkisiyle, Sokrat’tan sonra modern varoluşçu filozofum Nietzche oldu. Sonra da Sartre...
Türkiye’de “Felsefe Kurumu”nun kuruluşunda çalıştı, sekreterlik ve başkanlık yaptı. Uluslararası Felsefe Kurumu’nun yönetiminde yer aldı.
Kant’ı Türkçeye kazandıran kişidir.
Nietzche, Shopenhaurer yanısıra hocası Takiyettin Mengüşoğlu’nun yolundan giderek “felsefi antropoloji”de yoğunlaşmış “insan ve değerler probleminden” felsefi etik değerlere geçmiş, etik ile ahlâkı birbirinden ayırma çalışmaları yapmıştır. “Felsefi etik için kritik hazırlık” adlı eserinde “değişen davranışlar”a karşı “değişmez değerler”i etik felsefe olarak tanımlamıştır. Halen insan hakları ve felsefi etik konusunda aktif olarak çalışmaktadır.
Yuanna Kuçuradi, insanlara, tarihteki problemler yanısıra “bugünkü durumu” da anlayabilmek için felsefeyi bir anahtar olarak sunuyor. “Felsefi bilgi”ye dayanarak günümüz hayatında olup bitenleri, “değerler bilgisi ile uyup uymadığını” anlamak için bize yol gösteriyor.
Zaten Nietzsche de insanların kendileri üzerinden düşünmesini önermektedir. “İnsan, değerler yaratan bir varlıktır” demiş ve “iradeyi” ön plana çıkarmıştır. İnsanlara, tanrı, akılcılık, ahlâk kavramlarına kapılmak yerine bugünkü yaşama sarılmalarını salık vermiştir. Düşünce ile yaşam arasında bağ kurmanın önemini vurgulamıştır.
İlk okumamdan itibaren, Nietzsche felsefesinde beni en çok etkileyen şey insanları sınıflandırması olmuştur. Düşünceyi kullanmayan “sürü insanı”, düşünceyi kullanan “özgür insan” ve yaşamı anlayıp değiştirebilen “üstün insan”.
Ben, hayatım boyunca da “özgür insan” olmaya çabaladım..
Yuanna Kuçuradi ise “üstün insan” olmayı hak etmiştir.
Nietzche’den bir şiir:
Anladım
Öyle bir hayat yaşıyorum ki,
Cenneti de gördüm, cehennemi de
Öyle bir aşk yaşadım ki
Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de
Bazıları seyrederken hayatı en önden
Kendime bir sahne buldum oynadım
Öyle bir rol vermişler ki
Okudum okudum anlamadım
Kendi kendime konuştum bazen evimde
Hem kızdım hem güldüm halime
Sonra dedim ki “söz ver kendine”
Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin
Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin
Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin
Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin
Öyle bir hayat yaşadım ki, son yolculukları erken tanıdım
Öyle çok değerliymiş ki zaman
Hep acele etmem bundandı
ANLADIM