‘TÜRKİYE’DE NE VARSA…’

Sami Özuslu

 

Binali Yıldırım Kıbrıs’a geldi. Daha yola çıkmadan, Ankara’da esti, gürledi!
Başbakan olarak ‘ilk dış gezi’sini yaparken, sivri uçlu cümleler kurdu.
Mesela şöyle dedi: “Şunu herkes bilmelidir ki KKTC'de yaşayan kardeşlerimize karşı yapılabilecek en ufak bir yanlış Türkiye'ye yapılmış demektir. Bunun da bir not olarak bir yere kaydedilmesinde yarar var.”
TC Başbakanı ‘not edin’ dediğine göre, bize de not etmek düştü haliyle. Ettik.
Biz ‘görev’imizi yerine getirip notumuzu aldık almasına da, acaba Binali Yıldırım böyle bir ‘not’u neden aldırmak istedi?
Ortada fol ya da yumurta var da biz mi bilmiyoruz acaba?
Yani bir ‘tehdit’ mi var bize karşı? Birileri ‘saldırı’ hazırlığı mı yapıyor?
‘Birileri’ derken, ‘özne’ tabii ki Kıbrıslı Rumlar…
Binali Bey’e verilen herhangi bir ‘istihbarat’ raporu mu var, “KKTC’de yaşayanlara dönük bir savaş, bir pusu, bir katliam olacak” diye?
Yoksa “KKTC'de yaşayan kardeşlerimize karşı yapılabilecek en ufak bir yanlış Türkiye'ye yapılmış demektir” cümlesini niye kursun ki ‘garantör’ ülkenin Başbakanı?

***

Buraya kadar yazdıklarımı ‘gereksiz abartı’ diye değerlendirenler çok olacak. Haklısınız, zira bana da abartılı geldi.
Lakin sorun şu: Bu sözleri sadece biz duymuyoruz. Bizim gibi Kıbrıslı Rumlar da duyuyor.
Binali Yıldırım’ın açıklamalarının Kıbrıs Rum basınına nasıl yansıyacağını tahmin etmek zor değil.
Zaten İstanbul’da TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘son dakika golü’ yüzünden liderler arasındaki soğukluk ve müzakere masasındaki gerilim devam ederken, Yıldırım’ın ‘şahinlik’ algısı yaratabilecek bu sözleri sarf etmesi doğru olmadı.
Doğru olmadı, ama bu açıklamalar bana hiç sürpriz gelmedi. Zira bizdeki birçok çözüm yanlısının hala inanmaya devam ettiği ‘Türkiye adada çözüm ister’ düşüncesinde değilim bir süredir. Defalarca yazdım: Türkiye’nin Kıbrıs’ta çözümü isteyecek, hele zorlayacak bir motivasyonu yoktur. En azından şimdiki iç ve dış konjonktür, Türkiye’yi ‘şahinleşme’ye doğru sürüklüyor.
Bu yüzden Binali Yıldırım’ın sözlerinde ‘şaşılacak’ bir şey yok.

***

Bunlar işin ‘Kıbrıs sorunu’ tarafı...
Ama Yıldırım’ın bir de bizim ‘içimiz’le ilgili söyledikleri var.
Dedi ki Alican Yıldırım “Türkiye’de ne varsa, KKTC’de de olacak…”
“Amman” dedi herkes refleks olarak…
Türkiye’de olanların hepsi bizde de olacaksa, başımıza daha çok şey gelecek demektir.
Binali Yıldırım dahil, Türkiye yetkililerinin anlamadığı, anlamak istemediği bir mevzu var: KKTC’de yaşayanlar Türkiye’deki yaşam modeline uymak istemiyor.
Giderek ‘şeriat devleti’ görüntüsüne bürünen, ‘tek adam yönetimi’nin neredeyse yerleştiği, demokratik hak ve özgürlüklerin yerlerde süründüğü bir ülkenin ‘nesi varsa’ bize de münasip görüyorsa Başbakan Yıldırım, teşekkür ederiz. Ama biz almayalım!
Söylediklerinin ‘refah’ kısmı belki biraz cazip gelebilir, ancak bu konuda da Türkiye iyi bir ‘model’ değil. Zira ne emekçinin hakkı vardır, ne sendikalaşma özgürlüğü… Gelir adaletsizliği had safhadadır. Ekonomik göstergeler iyi gibidir, ama ‘iyi’ kavramı zaten görecelidir.

***

Tüm bunları yazmak ve söylemekle bir şey değişmeyecek tabii…
Zira Türkiye bizim göbekten bağlandığımız, bu bağlılık nedeniyle ‘hayır’ demekten çekindiğimiz, büyük bir ülke…
Bu yüzden ‘su’, ‘protokol’, ‘İstanbul yemeği’ ve benzeri yüzlerce, binlerce meselede sesimizi çıkarmıyoruz.
Hayır, çıkaranlar var. Ama onlar ya susturuluyor, ya da ses çıkarmayanlar oyuna sokulup, sonuçta Ankara’nın dediği oluyor.
Bu yüzden “Türkiye’de ne varsa KKTC’de de olacak” sözünün ne anlama geldiğini düşünmeye hiç gerek yok.
Nasılsa bir süre önce kapanan musluk açılacak ve paramız olacak ya, ne gam!
Hem yaz da geldi, hava sıcak. Denize girip serinleyeceğiz. Karpuz da keseceğiz daha…