Türkiye medyası savaşa hazır!

Süleyman İrvan


22 Ağustos tarihli Türkiye gazeteleri, Suriye’de Esad yönetiminin kimyasal silah kullandığını ve çocuklar dahil binden fazla kişinin öldüğünü sansasyonel başlıklarla duyurdu. Bazı gazetelerin attığı manşetler şöyleydi:
Akşam: “Çocuk katili Esad”
Bugün: “Canavarlıkta son nokta”
Habertürk: “Canavarlık”
Milliyet: “Ben size ne yaptım ki”
Radikal: “Halepçe gibi”
Sabah: “İkinci Halepçe”
Star: “Esad’ın Halepçe’si”
Takvim: “Şam şeytanı”
Türkiye: “İnsanlık utansın”
Vatan: “Saddam gibi”
Yeni Şafak: “Dünyanın durduğu an”
Zaman: “Suriye’de kimyasal katliam”

Türkiye’de bazı gazeteler, birkaç gündür, Suriye’ye askeri müdahale yapılmasının gerekliliği üzerine yazıp çiziyorlar. “Eller tetikte” diyen de var (Yeni Şafak, Türkiye), “Şam kasabının kader haftası” diyen de (Sabah). İngiliz Parlamentosu Suriye’ye müdahaleye onay vermeyince ABD de “sınırlı müdahale” seçeneğini konuşmaya başladı. Ancak bu seçenek Türkiye hükümetini ve hükümete yakın medyayı tatmin etmemiş görünüyor. 31 Ağustos tarihli bazı gazeteler, Türkiye Başbakanı Erdoğan’ın açıklamalarını manşete taşıyarak destek verdi.
Milliyet: “Kosova gibi olmalı”
Habertürk: “Sınırlı müdahale bizi tatmin etmez”
Akşam: “Esad gidene kadar müdahale sürmeli”
Türkiye: “Esad da gitmeli”
Bugün: “Operasyonla Esed bitmeli”
Belli ki, Suriye’ye karşı bir askeri müdahale olursa Türkiye medyasının önemli bir kısmı savaşı destekleyecektir. Yine de uyarı görevimizi yapalım ve ABD’nin Irak’ı işgalinde kullandığı “Saddam’ın elinde kimyasal silah var” söyleminin kamuoyu desteği alabilmek için uydurulmuş bir propaganda yalanı olduğunun ortaya çıktığını hatırlatalım. Suriye’de binden fazla kişinin ölümüne neden olan kimyasal silahların Esad güçleri tarafından kullanıldığı henüz kanıtlanmış değil. Elbette, Beşar Esad’ın kendi halkına zulmeden bir diktatör olduğunu da not edelim.

Evrensel gazetecilik ilkeleri, her türden şiddeti (ve elbette savaşı) kışkırtan, özendiren yayıncılık yapmayı yasaklamaktadır. Gazetecinin görevi, ülkeyi savaşa sokmak için bahane üretmek ve öncü kuvvet gibi hareket etmek değil, ülkeyi yönetenleri soğukkanlı ve sağduyulu davranmaya teşvik etmek olmalıdır. Savaşın ilk kurbanının gerçekler olduğunu bir kez de ben hatırlatmış olayım.

***

Siyaset haberlerinde de kadının adı yok

28 Temmuz’da yapılan erken seçimlerde sadece dört kadın parlamentoya girebildi. Bu haliyle, KKTC, dünya sıralamasında 124. sırada. Durum, kadın temsili açısından hiç de iç açıcı değil. Cuma günü (30 Ağustos) Cumhurbaşkanı onayına sunulan CTP-DP koalisyon hükümeti listesinde ise hiç kadın yok.
Yenidüzen’de, Sinan Dirlik (31 Ağustos), “Kabinede tek bir kadın bakanın bulunmaması, ‘toplumsal cinsiyet eşitliği’ni programına almış olan CTP’den beklenmeyecek bir düş kırıklığı benim açımdan” diye yazdı. CTP’nin kadın milletvekillerinden Doğuş Derya ile Sibel Siber de bu durumu eleştiren açıklamalar yaptılar. 
Siyasetin erkek alanı olduğu düşüncesini gazeteciler de içselleştirmiş görünüyor. Bu önkabul haberlere de yansıyor. Örneğin, Yenidüzen’de Derman Paça, “Halk hizmet bekliyor” başlıklı haberinde (30 Ağustos), halkla röportaj yapmış ve koalisyon hükümetinden beklentilerini sormuş. Sayfada tam 10 erkeğin fotoğrafı ve açıklamaları var. Hiç kadın yok. 

Tecavüz haberi doğru değilmiş
Hırsızlık, taciz, tecavüz gibi mahkemelere intikal etmiş vakalarda dikkatli olmanın ve masumiyet karinesine uygun hareket etmenin ne kadar önemli olduğu, geçen hafta yaşanan bir olayla ortaya çıktı. 22 Ağustos’ta Yenidüzen’de yayımlanan, Ayşe Güler imzalı, “Odaya kilitledi, tecavüz etmeye kalkıştı!” başlıklı haberde açık ismi yayımlanan yabancı uyruklu bir erkeğin yine yabancı uyruklu bir kadına tecavüz etmeye kalkıştığı aktarılıyordu. Fotoğrafı da yayımlanan erkek zanlı, soruşturmanın tamamlanabilmesi için tutuklanmıştı. Ancak, tecavüz iddasının yalan beyana dayalı olduğunun anlaşılmasıyla erkek zanlı serbest bırakılmış, yalan beyanda bulunan kadın hakkında “amme fesatçılığı” suçlamasıyla dava açılmıştı.
Konuyla ilgili ikinci haber, 24 Ağustos’ta, Hasan Sadıkoğlu imzasıyla yayımlandı. Habere, “iftira attı, kendisi tutuklandı…” başlığı atılmıştı.
Gazetenin, tecavüz iddiasını duyuran ilk haberi, üstelik de fotoğraflı olarak web sayfasında durmaya devam ediyor. Madem zanlının suçsuzluğu anlaşıldı, internetteki haberi de düzeltmek gerekiyor. Fotoğraf kaldırılmalı ve zanlının isminin sadece kısaltmaları verilmeli, ayrıca haberin altına bir not düşülerek, iddianın doğru olmadığının anlaşıldığı yazılmalı. Aksi takdirde, internetteki arama motorlarında kişinin adı her girildiğinde karşımıza “kelepçeli fotoğraflı” tecavüz haberi çıkmaya devam edecek.