TÜRKİYE İLE RANDEVU

Ayşemden Akın

Türkiye’de AKP iktidarı göreve geldiği günden bugüne geçen 16 yılda stratejik kurumlar da dahil binlerce özelleştirme yaptı. Ne diyordu bizim buradaki eyyamcılar:

Türkiye dünya devi oldu, liberal ekonomik modelle özelleştirmeler yoluyla çağ atladı. Devletin hantal yapısı artık maziye karıştı, rekabet arttı, fiyatlar düştü, biz de öyle yapmalıyız, Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok!...

Neleri özelleştirdi peki Türkiye bir hatırlayalım...

2002’de Amerika destekli iktidara gelen AKP hükümetinin Maliye Bakanı Kemal Unakıtan göreve gelir gelmez, “Ne banka bırakacağız, ne fabrika… Liman da bırakmayacağız. Hepsini satacağız” dedi.

Ardından Telsim, İngiliz Vodafone’a, Yarımca limanı Araplara satıldı. Finansbank ve Tekfenbank Yunan bankasına; Denizbank, Belçika bankasına; Şekerbank, Kazak bankasına satıldı. Tekel’in içki bölümünü Amerikalı şirket aldı. Cumhuriyet tarihinde ilk kez, vergi stopajı, Türkler için devam ederken, yabancılar için kaldırıldı. Boğaza nazır 57 bin metrekarelik Sevda Tepesi Suudi Kral’a satıldı. İzmir limanı, Mersin limanı, Erdemir satıldı. Petkim satıldı. Tekel’in sigara bölümü, British American Tobacco’ya satıldı. Atatürk’ün Samsun’a hareket edişinin 89. yıl dönümünde, Bandırma limanı ve Samsun limanı satıldı. Telekom satıldı, doğal gaz şirketleri satıldı. Karadeniz Bakır İşletmeleri SEKA VE SÜMERBANK satıldı. Şeker fabrikaları satıldı. ASELSAN satıldı, TÜPRAŞ, TEDAŞ satıldı. Daha binlerce gayrimenkul ve devlet arazisi satıldı.

Sonuç?

Sonuçta, AKP iktidarı döneminde tam 63 milyar dolarlık özelleştirme ve satış yapıldı. 2002'de kişi başına kamu borcu 3 bin 677 TL iken, 2017'de kişi başına kamu borcu 10 bin 981 liraya yükseldi. Yani bize buradakiler de dahil hep yalan söyledi. Özelleştirme iyidir dediler, özelleştirin kurtulun, zengin olun dediler!

Yemezler!

Şimdi dolar oldu 7 lira! “Dünya devi Türkiye” bir anda yere çakıldı! Dolayısıyla göbekten bağlı olarak biz de! Şimdi bildiğiniz tüm duaları etseniz de nafile. Türkiye döviz borcu nedeniyle (tüm döviz borçlular gibi) battı. Nokta!

Geçen haftaki yazımda, Türkiye’nin garantörlüğünü tek şart olarak görenlere hitaben, “Türkiye önce kendini kurtarsın” dediydim. Eyyamcı yalakaların hepsi çok bozuldu bu lafa, sağcısı solcusu taarruza geçti. Şimdi sesleri çıkmıyor... Kapasınlar çenelerini zaten! Battık gidiyoruz bunu düşünsünler yalakalık yapacaklarına. Yalakalardan çektiğimiz yetti gayrı bu adada!

Gelelim sadede...

Hükümet, Türk Lirası’nın değer kaybından doğan açığı gidermenin ve daha bir sürü konunun masaya yatırılması için Türkiye’den randevu bekliyor. Türkiye yandı, battı gidiyor, bizi mi düşünecek? Evet düşünecek! Çünkü tarih boyu Kıbrıs ve KKTC üzerinden elde ettikleri meydanda. Kendi kendimizi yöneteceğiz iddiasında olan bir hükümet gidip Türkiye’den para ister mi? Evet ister! İstemeli, istemek zorunda! Çünkü bu kaybın ve daha yazamayacağım onca kaybın sorumlusu Türkiye. Bedelini de bir zahmet ödeyecek! Akıl bunu söyler de onların aklı kendine yetmez. Damat Albayrak’ın pişkince yaptığı dünkü sunumdan anladığımız bu. Şimdi kalkıp bize, “her şeyi özelleştirin öyle gelin” derlerse onlara verecek çok sağlam bir cevabımız var: Siz özelleştirdiniz de ne oldu?! Ha diyorsanız ki özelleştirelim her şeyi, peki tamam özelleştirelim ama en az yüzde 51’i Kıbrıslıtürklerin olsun, yüzde 49’u da Türkiye ya da dünya sermayesinin. Var mısınız buna?

Yoksa hadi herkes kendi yoluna!